SEÇTİKLERİMİZ- Kenan Kırkaya ve Mazlum Özdemir, Özgürlükçü Demokrasi’ye yazdı: Gençlik örgütlenmeleriyle başlayıp, basın yayın, askeri direniş, cezaevi, sürgün ve diplomasinin ardından cumhurbaşkanlığına kadar uzanan geniş bir yelpazede Kürtlerin özgürlüğü için mücadele veren Mam Celal’in hayatı adeta Ortadoğu tarihinin de bir kesiti niteliğinde.
KENAN KIRKAYA / MAZLUM ÖZDEMİR
Kürdistan ve Ortadoğu’nun en önemli liderlerinden, 84 yıllık hayatının 70 yılını mücadele içinde geçiren Kürtlerin “Mam Celal”i Celal Talabani 84 yaşında hayatını kaybetti. İnce zekası, gerilla liderliğinden kalma coşkun ve moralli yapısı, diplomatik becerisi ile Ortadoğu gibi bir bölgede karşısında savaştığı ülkenin Cumhurbaşkanlığına kadar yükselen Celal Talabani, geride derslerle dolu bir yaşam bıraktı.
Dûkan Gölü’ne bakan Kosrat Dağı eteklerindeki Kalkan köyünde aristokrat bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Celal Talabani yaşamını Koye, Hewlêr ve Kerkûk’te geçirir. Başarılı bir öğrencilik hayatı olan Talabani’nin 1945 yılında henüz 13 yaşındayken yasaklı bir Newroz etkinliğinde coşkulu bir şekilde okuduğu bildiri 70 yılı aşkın süren mücadele hayatının başlangıcı sayılabilir. Burada izleyici ve öğretmenlerinin dikkatini çeken Talabani, 1946’da öğretmenlerinin teşvikleri sonucu bir grup arkadaşıyla “Komelay Pêşkewtînî Xwendewarî” (KPX) adlı illegal öğrenci derneğini kurar. 14 yaşındayken Kürdistan Demokratik Partisi’ne (KDP) katılan Talabani, Şubat 1951’de partinin ikinci kongresinde ise KDP merkez komitesine seçilir.
Cezaevi ve sürgünler
Kongre’den sonra bir grup arkadaşıyla tutuklanıp Musul’a sürgün edilen Talabani, daha sonra Kerkûk’e dönerek eğitimine burada devam eder. Kerkûk’te KDP’nin faaliyetlerini yürütüp, basın işleriyle ilgilenirken tekrar tutuklanır. 1956’da yeniden aranmasının çıkması üzerine bir süre kaçak yaşayan Talabani, 1958’de Haşemit Monarşisi’nin yıkılmasından sonra, Bağdat Üniversitesi’ndeki hukuk eğitimini tamamlar.
Pêşmerge Talabani
Abdulkerim Kasım’ın liderliğinde kurulan Irak Cumhuriyeti’nin Kürtlere verdiği özerlik vaadinin yerine getirilmemesi üzerine 1961 yılında rejime karşı başlatılan Eylül Devrimi’nde Mam Celal, Kerkûk ve Silêmanî alanında sorumluluk üstlenir.
Diplomat Talabani
1963 yılında Abdulkerim Kasım’ın devrilmesinden sonra Cumhurbaşkanı Abdülselam Arif’in hükümetiyle yürütülen görüşmelerde Kürt delegasyonunun liderliğini yapan Talabani, 50 yılı aşkın sürecek diplomasi yaşamının da başlangıcı sayılır. Talabani aynı yıl, Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdulnasır ve Cezayir Devlet Başkanı Ahmed bin Bella ile görüşmeye giden Kürt heyetinin başkanlığını yapar.
Güney Kürdistan’da Irak’a karşı silahlı mücadeleye başlayan KDP içinde, 1960’lı yılların ortalarına doğru ayrışmalar başlar. 60’lı yılların sonu aynı zamanda dünya genelinde esen sol, sosyalist hareketlerden Talabani de etkilenmiş ve KDP ile fikir ayrılıkları artmıştır. 1964’te KDP Lideri Mustafa Barzanî’ye karşı Mam Celal, daha sonra evleneceği Hero Talabani’nin babası İbrahim Ahmed ile birlikte Politbüro ekibinde yer alır. Molla Mustafa, Pêşmerge güçlerini Politbüro üzerine sürdüğünde İran’a çekilirler. 1970 yılında bölünen KDP’nin iki kanadının, dönemsel kalsa da, birleşmesinde önemli rol alır.
Aş bettal’a karşı YNK
Saddam ile 1971 yılında imzalanan Otonomi Anlaşması, Irak ile İran devletleri arasında 1975 yılında imzalanan “Şat-ul Arap-Cezayir Anlaşması”ndan sonra geçerliliğini yitirir ve Kürtler ile Saddam yeniden savaşmaya başlar. Mustafa Barzanî liderliğindeki KDP, Irak hükümetine direnemeyerek geri çekilir ve İran’a sığınır. Bu durum KDP içindeki geçici sağlanan birliği bozup, ayrışmayı hızlandırır. Mustafa Barzanî’nin 1975 yılında direnişi durdurması anlamına gelen “Aş betal”i ilan etmesinin ardından sol kimlikli üç Kürt örgütü Celal Talabani’nin liderliğinde birleşerek 6 Haziran 1976’da Şam’da YNK’yi (Yekîtiya Nîştimaniya Kurdistan) kurar ve Saddam’a karşı yeniden silahlı mücadeleye başlar.
Mam Celal’in kurucu lider olduğu bir sol ittifak olan YNK’nin Barzanî liderliğinde devam eden KDP ile rekabeti, bazen büyük silahlı çatışmalara da dönüşecek şekilde, o tarihten günümüze kadar devam etmiştir.
Talabani’siz genel af
Talabani 1980’li yıllarda Saddam rejiminin başlattığı Enfal ve Halepçe katliamlarına karşı silahlı mücadeleyi İran’dan sürdürmek zorunda kalır. 1991 Körfez Savaşı ise Talabani’nin Güney Kürdistan ve Irak’a kalıcı bir şekilde dönmesinin miladı olur. Körfez Savaşı’ndan hemen sonra Kürt halkının gerçekleştirdiği Newroz Raperinlerinde (Başkaldırı) Kürtler, Bağdat’ın 150 kilometre yakınlarına kadar ilerledi. Ancak ABD ve müttefiklerinin Bağdat’a girmeden çekilmesinin ardından Saddam Hüseyin, Kürtleri hedef alan yoğun bir askeri harekâta girişti. Körfez Savaşı’na katılan koalisyon güçlerinin “uçuşa yasak bölge’’ uygulamasıyla fiili bir özerklik yaşamaya başlayan Kürtler ortak bir yönetim arayışına girdiler. 1988 yılında Irak genelinde çıkarılan genel af kanununa “Bu af Celal Talabani’yi kapsamaz” diye bir madde eklenir ve dünyada adına kanun çıkarılan ender kişilerden olur.
Birakujî ve İkinci Körfez
1992 yılında ilk kez yapılan seçimlerde YNK-KDP ortak yönetimi kurulmasına rağmen 1994 yılında Qeladizê’de başlayan çatışmalar, iki yıl süren ve Kürtlerin tarihinde “birakûjî” olarak geçen bir iç savaşa dönüştü. Bu çatışmalı süreç ABD arabuluculuğu ile 98’de sağlanan barış anlaşması ile sonuçlandı. Yaşanan iç çatışmanın yarattığı kaybın farkında olan Mam Celal, parlamentonun bu oturumunda, Kürtler arasındaki çatışmaların yasaklanmasını öngören bir yasanın çıkarılmasını önerdi.
ABD’nin Irak müdahalesiyle Irak Geçici Hükümet Konseyi Üyeliği’ne seçilen Talabani, 22 Nisan 2006’da Arap olmayan ilk Irak Devlet Başkanı olarak seçilerek tarihe geçti. Celal Talabani’nin Irak Cumhurbaşkanı olmasının ardından Güney Kürdistan’da YNK KDP rekabeti özelinde, YNK aleyhine sonuçlar ortaya çıkardı. Mam Celal yıkımı büyük olan bir savaştan çıkan Irak’ın bozulan dengeleri ile uğraşırken, rakibi Mesut Barzanî taze ve heyecanlı bir federasyonun liderliği üzerinden siyasetini daha etkin kılma şansını yakaladı.
Ankara’ya Kürt kedisi bile vermeyiz
Talabani, KDP’nin PKK’ye karşı sonraki yıllarda Türkiye ile geliştirdiği ittifaklara rağmen daha net bir duruş sergiler. 2007’de Kanal D’de Mehmet Ali Erbil’e konuşan Talabani, “PKK terörist olarak görmediklerini” söyler. Hemen sonrasında Irak Cumhurbaşkanlığı yaptığı dönemde Taraf Gazetesi üzerinden yürütülen “PKK liderleri Türkiye’ye teslim edilecek” söylemlerine Talabani, Barzani ile birlikte yaptığı basın toplantısında, bir soru üzerine “Biz hiçbir Kürdü Türkiye’ye teslim etmeyiz hatta bir kediyi bile” diyerek tutumunu ortaya koymuştu.
Öcalan ile barış mücadelesi
Mam Celal’in Kuzey Kürdistan için özgün bir tanımlama olarak “merkezi Kürdistan” dediği bilinir. Hem nüfus ve coğrafya büyüklüğünden hem de Kürdistan ve bölge coğrafyasındaki kritik konumundan dolayı bu tanımlamayı yapmıştır. Bu anlamda Kürt sorununun tam anlamıyla Kürtlerin özgürlük taleplerine uygun şekilde çözümü için Kuzey Kürdistan’ın belirleyici olduğunu farkında olmuştur.
Mam Celal, PKK ve Türk devleti arasında yaşanan savaşın barışçıl bir çözüme evrilmesi için 93 yılında ilan edilen ilk ateşkesten, hastalığının etkisine girdiği döneme kadar pozitif bir arabulucu rolünü üstlenmiştir. 93 yılında Turgut Özal’ın talebi üzerinden başlatılan bu süreçten başlayarak en son 2012 yılında MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile Berlin’de yaptığı görüşmeye kadar, Kuzey Kürdistan’da barışçıl bir çözüm arayışında her zaman aktif rol almak istemiştir.
‘Öcalan’ın özgürlüğü dünya gündemine girmeli’
Gazeteci Amed Dicle’nin geçtiğimiz günlerde çıkan kitabında Talabani hastalanmadan önce ‘Uluslararası Öcalan’a Özgürlük Konferansı Projesi’ni gündeme getiriyor. PKK yöneticilerinden Sabri Ok ile 10 Aralık 2012 gecesi konuşulan projede Mam Celal, “Geç kaldık. Başkan Apo’nun özgürlüğü artık dünya gündemine girmeli. Bu yapabileceğim bir çalışmadır ve bunu yürütmek istiyorum” der ancak. 19 Aralık 2012 günü Mam Celal beyin kanaması geçirdiği için sağlığı bu çalışmayı yürütmesine el vermez.
Kitaba göre çözüm sürecinde Talabani’ye Öcalan’ın, “Sayın Celal Talabani’nin sağlık dileklerimi ve anısına bağlılığımı iletmelisiniz. Mam Celal hastalanmasaydı, bu sürece katkısı çok olurdu” sözlerine Talabani’nin gözleri yaşarır ama konuşamadığı için cevap veremez.
Kürdistani duruş
Mam Celal’in hayatının özeti aslında son 70 yıllık özelde Güney Kürdistan genelde tüm bölgenin tarihinin küçük bir özeti gibi durmaktadır. Bu zor ve savaşın eksik olmadığı coğrafyada Mam Celal, dönemine göre değişik roller üstlenerek bu kaosta Kürtlerin özgürlük mücadelesinin büyük bir emektarı olmuştur. Gençlik örgütlenmeleriyle başlayan, basın yayın propaganda, askeri direniş, diplomasi ve cumhurbaşkanlığına uzanan geniş yelpazede sürdürülen bir emek. Gerçekçi ve çözüm odaklı yaklaşımları bir yanıyla pragmatizm olarak değerlendirilse de, tıkanan her diplomatik süreçte gözler Mam Celal’i arayacaktır.
Kürt siyaseti açısından da bölge siyaseti açısından da tarihi bir kişilik haline gelmiş Talabani, elbette daha uzun süre tartışılıp değerlendirecektir. Irak Cumhurbaşkanlığı yaptığı dönemlerde Irak’ı daha barışçıl ve bir arada yaşabilecek bir ülke haline getirmeye çalışan Talabani, dengelere dayanarak var olma ve güç haline gelme siyasetine rağmen birçok kez Kürdistan’i bir duruş sergiledi. Talabani’nin cenazesi yarın Silêmanî’de düzenlenecek tören ile son yolculuğuna uğurlanacak.