Dilek HATTATOĞLU yazdı: Müebbet Kürt edebiyatının önemli temsilcilerinden Edip Yalçınkaya, 21 yaşında genç bir devrimci olarak girdiği zindandan 51 yaşında büyük bir devrimci yazar olarak çıktı.
Müebbet Kürt edebiyatının önemli temsilcilerinden Edip Yalçınkaya, 21 yaşında genç bir devrimci olarak girdiği zindandan 51 yaşında büyük bir devrimci yazar olarak çıktı. Yalçınkaya, 1992’de siyasi nedenlerle tutuklanmış, artık var olmayan ama kararları hala uygulanan Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM) tarafından müebbet hapse mahkum edilmişti. Ve tam 30 yıl sonra 20 Şubat 2022’de tahliye oldu.
Yalçınkaya, cezaevinde kaldığı 30 yıl boyunca, kuşağının birçok başka mensubu gibi, mücadelesine devam etti, bir direniş biçimi olarak yazma geleneğine dahil oldu, kendini bir yazara dönüştürdü. Eserleri, “dışarı”yı, ama tüm eşitsizliklerle damgalanmış olsa da mücadeleyi, direnişi yeşerten dinamikleriyle de varolan çok katmanlı, çok boyutlu bir “dışarı”yı anlatır. “Ma Ülkesi”, bir tür “heterotopya”yı ele alır; “Mahzen”, Edip Yalçınkaya’nın kendi ifadesiyle, “ailenin nasıl bir özel savaş kurumu olarak işlediği, çocukları değil sistemi koruduğu” ana teması etrafında kurulmuş çok katmanlı bir romandır. 1996-97 yenilgisini işlediği “Kardaki Kan”, muazzam bir sözlü tarih çalışmasıdır; ‘güzel, iyi’ demenin yakışıksız kaçtığı muhteşem bir çalışmadır. Son eseri Dideban ise 1915 Bitlis İsyanı’nı anlatan, adeta bir dantel gibi incecik dokuduğu tarihsel bir romandır. Ayrıca çeşitli derlemelerde öyküleri de yayınlanmıştır; mesela bir işkencecinin sıradan bir insan olarak kötülüğünü anlattığı “Elhamdülillah Çok Şükür!”, Sibel Öz ve Ayşegül Tözeren’in derlediği Kıyıya Vuran Dalgalar’daki öykülerdendir.
Müebbet Kürt edebiyatı nedir?
Kürtlerin kapatılma tarihi, tüm diğer ezilenlerin ve muhalefet ve mücadele edenlerin, Edip Yalçınkaya’nın deyimiyle “ihlal” edenlerin kapatılma tarihi gibi çok eski; bu tarihin kendisi kadar eski. Edebiyatçıların kapatılma tarihi de öyle. Öte yandan edebiyat da edebiyattır, kimin nerede yazdığından bağımsızdır, yazılanın değeri. Ama gene de Müebbet Kürt edebiyatı diye bir olgudan ve Müebbet Kürt edebiyatçılar kuşağından söz etmek mümkün. 1990’larda ilk gençlik çağlarında siyasi nedenlerle tutsak ve müebbet hapse mahkum edilmiş bu yazarlar, hapiste mücadeleyi çeşitlendirmenin, tutsaklık içinde yeni direniş biçimleri geliştirmenin, yazmanın nasıl çok derin bir direniş ve mücadele biçimi olduğunun somut örneğini oluşturuyorlar. Üstelik bunu, çok çok iyi eserler vererek yapıyorlar.
Bazıları sadece Kürtçe yazıyor, bazıları hem Türkçe hem Kürtçe, bazıları da sadece Türkçe. Hangi dille yazarlarsa yazsınlar tümü de Kürt edebiyatına dahil, çünkü Kürt kültürünü, Kürt dilinin tınılarını yazdıkları diğer dile taşıyor ve orada yaşatıyorlar. Tüm diğer edebi ekoller gibi, ana özellikleri ortak olsa da birbirlerinden çok farklılar. Diğer temsilcileri arasında Mizgin Ronak, Murat Saat, Rojbin Perişan, Nibel Genç, Mahmut Yamalak, Murat Türk sayılabilir. Ayrıca 80’lerin sonu 90’ların başı doğumlu olsalar da eserlerinin niteliği bakımından bu aynı kuşak içinde değerlendirilebilecek olan yazarlar var: Adil Atlan, İlhami Çınar, İsmet Taş, Fırat Can gibi.
Sayı vermek çok kolay değil, ve çok eksik var, ama 70’i aşkın mensubu var bu kuşağın. Yani müebbet hapse mahkum edilip en az bir kurmaca eseri yayınlanmış olan Kürt edebiyatçıların sayısı, saptayabildiğim kadarıyla 70’ten fazla. Bu sayıya 20-25 yıl arası cezası olan tutsaklar da eklenirse toplam 100’ü aşıyor. Bu yanıyla, Edip Yalçınkaya’nın en önemli temsilcilerinden biri olduğu Müebbet Kürt Edebiyatçılar, Kürt halkının nasıl bir devlet politikasına maruz bırakıldığını, nasıl bir nesil/kuşak kırımına maruz kalındığını da sadece varlıklarıyla görünür kılmış oluyorlar. Hele de yazmayan ama gene aynı biçimde müebbet hapse mahkum edilmiş tutsakların ne kadar çok olduğu düşünülürse, Müebbet Kürt edebiyatçıların sadece buzdağının görünen kısmı oldukları ve sadece yazarak bile nasıl büyük bir direniş gerçekleştirdikleri daha rahat anlaşılabilir.