Sina Güneş yazdı: Kürdler özür dilesin
18. yy. da Osmanlı’nın son dönemlerinde başlayıp günümüze değin süren en önemli sosyolojik tartışmalardan biri hiç kuşkusuz Türkiye’nin batılı bir toplum mu yoksa doğulu bir toplum mu olduğudur. Bu tartışmanın lider kültü, biat kültürü, çarpık muhafazakârlık, topluma özgü İslamcılık vs. konuları bir tarafa bırakılırsa doğu toplumlarının en iyi göstergelerinden biri linç kültürüdür. Uzak tarih kadar yakın tarihimizde bunun örnekleri ile doludur.
Son günlerde bu linç örneklerine bir yenisi daha eklendi. Olay (tekrarlanma sıklığı düşünüldüğünde olgu olarak da tanımlanabilir) etnik kimliği bilinmeyen (önemli de olmayan ya da olmaması gereken) Ayşe Çelik isimli bir öğretmenin (mesleğinin de bir önemi yok aslında) Beyaz Show’a bağlanarak Türkiye toplumuna vicdan çağrısı yapması sonrasında ortaya çıktı. Medyanın belli kesimi ve kalemşörleri başta Ayşe Çelik olmak üzere Beyazıt Öztürk ve yayın ekibine karşı bir linç kampanyası başlattı. Programın yayınlandığı kanal da linç kampanyasında yer almaktan geri kalmayarak Ayşe Çelik hakkında “provokasyon yaptığı” gerekçesi ile yasal süreç başlatacağını bildirdi.
Buraya kadar her şey bilindik eski bir oyun: Üç maymun… Bu olay ve son dönemdeki olaylar düşünüldüğünde bir güncelleme yapmak lazım: elinde bazen kadınlara saldırdığı palayla gördüğümüz, bazen gece karanlığında öğrenci çocukları öldürmekte kullandığı sopalarla gördüğümüz ama istisnasız hayatın her alanında evde, okulda, işte görmezden gelsek dahi orada duran, düşüncelerimize dahi ket vuran dördüncü maymun: Zorba Maymun… Toplumun düşünmesine dahi zaman tanımadan her şeyin en doğrusunu bilen, düşünen, söyleyen dördüncü/zorba maymun. Öyle ki yirmi yıldır “geleneksel Türk ailesinin sevilen çocuğu Beyaz”ı dahi bir kalemde silebiliyor. Zorba maymunun referansı kart-kurt değil ama kor-kut olduğundan “çatlak” ses sevmiyor, müsamahası yok. Farklılığa ve farkındalığa tahammülü yok. Grisi yok.
Zorba maymunun bizden ama daha çok Kürdlerden beklentisi şu:
-Bir iki tane eğlence programımızın kaldığı şu günlerde arayıp bizi gerçeklerden haberdar ettikleri ve canımızı 5 dakika 55 saniye (Ayşe Çelik’in Beyazıt Öztürk ile görüştüğü süre) sıkıp, kahkahalarımıza ara verdiği için Kürdler Türklerden özür dilesin.
-Hiçbir haber ve televizyon kanalının vermediği dolayısıyla bizi ilgilendirmeyen, zira ilgilendirse o kadar kanal vermemezlik edemezdi (Gezi’yi de unuttuk tabi) demek ki öyle bir şey. O nedenle Kürdler seslerini duyurabildikleri tek alan olan sosyal medyada resimler ve yazılarla moralimizi bozdukları için özür dilesin.
-Sokağa çıkma yasaklarının yalan olduğunu “Kürt kardeşlerimizin” her ihtiyacının gerekirse askerler sırtlarında taşıyarak temin ettiklerini izliyoruz. Dolayısıyla ekmek almaya beyaz bayraklarla çıkan çocuk resimleri ya da ekmek olmadığı ve kimse ölmek istemediği için buğday haşlaması yiyen çocuk resimleri ile rahatsız edildiğimiz için Kürdler özür dilesin.
-Kürdlerden başbakan, cumhurbaşkanı bile çıkmışken hala haklarının verilmediği ve zulme maruz kaldıkları yönündeki çalışmalar, yayınlar, kitaplar, filmler, belgeseller ile empati yapmamızı sağlamaya çalıştıkları için Kürdler özür dilesin.
-Yurt dışına çıktığımızda nasıl ötekileştirildiğimizi, hor görüldüğümüzü, dışlandığımızı sosyal hafızamızı halı altına süpürdüğümüz için kendi ülkemizde bize bunu hatırlattıkları için Kürdler özür dilesin.
-Evet… O kadar çok şey var ki Kürdlerin özür dilemesi gereken. Ama en önemli her gün ölmelerine ve biz dördüncü maymunun korkusuyla üç maymunu oynamamıza rağmen hala kardeş olmaya çalışarak bizi sıkboğaz ederek, Dünya’ya rezil ettikleri için Kürdler özür dilesin.
Özetle KÜRDLER BARIŞTA ISRAR ETTİKLERİ ve Kürd inadına kapılarak zorba maymunları kızdırdıkları için ÖZÜR DİLESİN.