Korkut AKIN “Çizgi – Bir Uçtan Öbür Uca” sergisi üzerine yazdı: Eskizsiz resim yapmayan ressamın, birbirinden değerli eskizlerinin, tarihi bir hamam olan sergi mekânına sığması mümkün olmayınca, ister istemez 250 çalışmayla yetinilmiş. Tümünü bir arada görmek muhakkak ki, inanılmaz büyük keyif veriyor ve heyecanlandırıyor insanı.
Sanatçılar düşünen, düşündüklerini hayata geçirmeye çalışan, her seferinde var olanla yetinmeyip daha iyi/daha doğru/daha güzel için araştıran insanlardır. Bizim ülkemizde kolay değildir bu çaba… “İki çizik” deyip de kenara atma duygusu tepeden tırnağa tüm yetkililerde vardır. Hatırlayın, “ucube” nitelemesini… Buna hekimlere saldırıları, kadın cinayetlerine karşı duyarsızlıkları, anayasal haklarını kullanan işçilere karşı uygulanan orantısız güçleri de ekleyin lütfen.
Sanat siyasaldır, ama bunu ne bağırarak dile getirir ve göze sokar. Duyguların aktarımının çok daha kalıcı olduğu bir dille, işe işleyerek yapar. İşte, en tam da bu nedenle, bir sanat yapıtı sürekli farklı görünür gözümüze, sürekli yeni anlamlar yüklenir. Satır aralarını (burada, belki fırça veya renk aralarını diye tanımlamak gerekir) okursanız tarihi de yansıttığını, aradan geçen zamanda değişimin boyutlarını da gösterir.
Onay Akbaş, bu ressamlardan biri… 35 yıldır Paris’te, sadece resimle uğraşarak yaşıyor. Sahi, burslu giden akademisyenleri, geçici gidip dönenleri anarız da, orada tutunmayı başaran sanatçıları niye göz ardı ederiz? Bu soru, burada dursun, yine döneriz, isterseniz…
“Resim yapabilmek biraz da; gökyüzündeki bulutu ikna edip yeryüzündeki çiçeğin, böceğin, doğuran toprağın, susuz derelerin üzerine yağmurlar yağdırabilmek… Gülü, çiçeği ikna edip çırılçıplak soyundurabilmektir” diyor Akbaş, kendisini anlatırken. Ressam, pireye kızıp yorganını yakabilendir de…
Peki, kendisi bunları yaşamış mı? Sergide yer alan eskizlere baktığınızda hepsini görebiliyorsunuz. İyi bir düzenlemeyle, farklı tarihteki çizimlerini yan yana getirmiş, buna da bağlı olarak çizgideki değil ama anlamdaki farklılığı görebilmemizi sağlamış.
Çizginin ritmi…
Resimleriyle ilgili yazmayı bir sonraki sergisine saklayıp, bu kez sadece eskizleriyle yetinmek zorundayız. Aslında, bu bir hazırlık; bizi kendi resimlerine hazırlıyor Onay Akbaş. Ön çalışmalarını, hem de dünden bugüne, yıllara yayılan eskizlerini bir araya getirerek Mayıs (umarım savaş ve/veya ekonomik kriz erteletmez) ayından başlayarak birçok galeride birçok sergiyle bizlere sunacağını, bunun da bizlerin onun resimlerinden neler süze(bile)ceğimizin işaretini veriyor.
Eskiz, bir anlamda çalışmaların değişiminin de gözlendiği işlerdir. Onay Akbaş, bunun dışında tutulmalıdır. Çünkü o, bile isteye başlar eskize, düşünür, tartar, biçer ve hemen tamamlanmış bir taslak çıkarır ortaya. Sonrası atölyedeki, eğer kızmazsanız, teknisyenliğe kalır. Muhakkak ki, titizdir, yine ince eleyip sık dokur, ama artık rahattır, her bir fırça darbesinin, her bir rengin, her bir figürün yapacağı etki/katkı çıkmıştır ortaya… Alabildiğine büyük formatta çalıştığını biliyorum, sergideki eskizlerin kocaman, bir duvar büyüklüğünde olduğunu düşündüğünüzde etkisinin de devasa olduğunu veya olabileceğini hissediyorsunuz. Her bir eskizin karşısına geçip gözlerimi kapıyorum, zihnimde renklendirip büyütüyorum, resim oluşup da evreni kaplayınca ben bile şaşırıyorum o etkiyle…
Soyutun somut dizilişi…
Nedim Gürsel, “Eserleri aslında bize benzeyen ve parçalanmış bir mekânda evrimleşen kuklalar” diyor Onay Akbaş resimleri için… Gürsel’in bu tanımı, gerçekten cuk oturmuş… Çizgileri keskin, renkleri birbirinin içine geçmeyen ama anlatmak istediklerini tam anlatan (bir çevirmene ihtiyaç duymayan) resimler yapıyor Akbaş.
Eskizsiz resim yapmayan ressamın, birbirinden değerli eskizlerinin, tarihi bir hamam olan sergi mekânına sığması mümkün olmayınca, ister istemez 250 çalışmayla yetinilmiş. Tümünü bir arada görmek muhakkak ki, inanılmaz büyük keyif veriyor ve heyecanlandırıyor insanı. Bir çalışmayı görüyorsunuz, “bu, olsa olsa Gezi Direnişidir”, bu “İstanbul’da, bir ara sokakta, zorunluluktan oturduğu yerde dinlenen biridir”, “bu ise karı koca kavgası (öyle ya, kavgasız yaşam mı olur)” diye geçiriyorsunuz içinizden. “Bu salıncakta sallanan, kendisini sallayan için hiç de iyi düşünmüyor” diye düşündüğünüz için eskize bir başkası başka anlam yükleyebilir. Onun dediği de en az sizinki kadar doğru… Aslına bakarsanız, sanatın (burada resmin) size ne anlattığı önemli; ne sanatçının duygusu ne renklerin buluşması ne de başka bir şey… Siz ne diyorsanız o.
Çizgi, Bir Uçtan Öbür Uca (eskizler)
Onay Akbaş
Sergi
Beşiktaş Belediyesi, Tarihi Hüsrev Kethüda Hamamı, Ortaköy
30 Mart – 30 Nisan arası, pazartesi dışında her gün açık