Henüz daha ELAM’ın Kıbrıs’ın güneyindeki bir konferansta konuşmacı olan M.A. Talat’a yönelik düzenlediği saldırının dumanı tüterken, faşizmin Kuzey topraklarındaki yüzü de kendisini gösterdi.
Kıbrıs’ın kuzeyinde yoğunluklu olarak Türkiye’den gelen üniversite öğrencileri içinde örgütlü olan Ülkü Ocakları mensupları ile Gülen Cemaati fertleri kol kola girerek 7 Nisan Pazartesi günü Yakın Doğu Üniversitesi’nde Kürt öğrencilere saldırdı. Saldırı sırasında pek çok Kürt darp edildi, aralarında hastaneye kaldırılanlar oldu. Gün içinde ülkücüler Kıbrıs’ta yaşayan Kürtlerin örgütlü bulunduğu Lefkoşa’nın merkezindeki Mezopotamya Gençlik Kültür Ve Sanat derneğini basmaya gidecekleri haberini yaydılar. Polis dernek etrafında abluka oluşturdu. Daha sonra ülkücüler derneğe doğru hareket etmedi . Fakat faşistlerin bıraktığı yerden görevi kolluk kuvvetleri devraldı.
Olayların ardından polis üniversite ve çevresinde adeta cadı avı başlattı. Araçlar ve otobüsler durduruldu, arama yapıldı. Yurtlar basıldı, kimlik kontrolleri yapıldı. Nüfus cüzdanında doğum yerlerine bakarak Kürt olduğu tahmin edilen kişiler sorgusuz sualsiz gözaltına alındı. Salı akşamı itibariyle gözaltına alınan öğrenci sayısı 48’e ulaşmıştı. Tüm bunlar yaşanırken Ülkü Ocakları mensubu hiç kimse gözaltına alınmadı. Devletin kolluk gücü desteğini arkasında hisseden faşistler çarşamba akşamı Gönyeli bölgesinde yaşayan Kürtlerin evlerini basmaya kalkıştı. Gece geç saatlerde yaşanan gerginlikte faşist çeteler bölgeden uzaklaştırıldı.
Olayların yaşandığı gün ‘Mezopotamya Gençlik Kültür Ve Sanat Merkezinden’ yapılan açıklama ise şöyleydi: “KKTC de yuvalanmış olan Fettullah Gülen Cemaati faşist ve ırkçı kesimlerle birlikte Kıbrıs’ın kuzeyindeki Kürt yurttaşlara ve kurumlarına saldırılar gerçekleştirmekte.”
Faşizmi ifade özgürlüğü saymak
Geride bıraktığımız hafta içinde yaşananlar gerek kendini hala ‘sol değerlerin taşıyıcısı’ olarak lanse eden hükümetin büyük ortağı CTP, gerek liberal kanat önderleri gerekse de KKTC’nin değişmeyen geleneksel yapısı açısından üzücü ama üzücü olduğu kadar da vahim sonuçlar doğurdu.
Kıbrıs’ın güneyinde konuşmacı olarak katıldığı bir konferasta ELAM’ın Talat’a (KKTC Eski Cumhurbaşkanı) saldırmasının hemen ardından, başta CTP olmak üzere bütün sol, demokrat ve ilerici kurumlar dayanışmalarını sunmuştu. Konu uzun süre gündemden düşmemiş ve tepki gösteren tüm yapılar Yunanistan’daki Altın Şafak Partisi’nin uzantısı olan ELAM’ın suç örgütü olarak kabul edilerek kapatılması gerektiğini ısrarla vurgulamıştı.
CTP’liler ve Talat da bunu ısrarla savunmaktan geri durmamaktaydılar. Fakat ELAM’a karşı gösterdikleri net tepkiyi, 8 Mart’ta CTP’li Meclis Başkanı Sibel Siber’in Ülkü Ocakları’nı makamında kabul etmesine ve onlardan çiçek almasına göstermemişlerdi. Talihin cilvesine bakın ki, henüz ELAM saldırısının yankıları devam ederken bu sefer de kuzeyin faşistleri Kürt öğrencilere saldırarak, aslında her iki kesimde de faşizmin halkların kardeşliği ve barışı karşısında ciddi bir tehdit unsuru olduğunu yeniden gösterdi.
8 Mart’tan dolayı Meclis Başkanı Sibel Siber, Ülkü Ocakları Genel Başkanı’ndan çiçek alırken, faşistlerle ilgili olarak ‘sosyal sorumluluk sahibi STK’ olarak bahsetmişti. Ardından tam 1 ay geçti ve Ülkü Ocakları’nın ne gibi bir sosyal sorumluluk vizyonuna sahip olduğunu tekrar gördük.
Kıbrıs’tan BirGün okuyucuları için Ülkü Ocakları’nın ‘sosyal sorumluluk vizyonunu’ anlatmaya kalkmak haddimize düşmez. Bu vizyonu zaten Anadolu topraklarında yaşayan halklar bizlerden çok daha iyi bilmektedir. Fakat kendi geçmişlerine dahi körleşen CTP liderliği geçmişte faşistler tarafından öldürülen Kıbrıslı öğrencilerin ölü bedenlerini mezarda ters döndürecek şekilde bugün Ülkü Ocakları’na karşı herhangi bir kurumsal tepki, herhangi bir kurumsal karşı duruş sergileyememektedirler.
Öyle ki CTP-BG milletvekili Doğuş Derya’nın “Ülkü Ocakları kapatılsın” çıkışında dahi kendi vekillerinin arkasında durmak bir yana, ona karşı başlatılan linç kampanyasında yalnız bırakmayı tercih ettiler.
CTP yöneticileri bir başka halkın faşistleri söz konusu olduğunda en önde giden “anti-faşist” olmayı, kendi içindeki faşistler söz konusu olduğunda ise suskunluğa gömülmeyi tercih ettiler.
Öte yandan liberal cenah ise “Ülkü Ocakları kapatılsın” söylemini “ötekileştirici” ve “bir başka baskı türünün yansıması” olarak değerlendirerek Ülkü Ocakları’na sıradan bir STK olarak yaklaşmaktalar. Liberal şahsiyetler “Ülkü Ocakları kapatılsın” söylemine karşı muhalefet etmeyi kendilerine öyle bir misyon bellediler ki, bunu dillendirenlere karşı neredeyse ‘ifade özgürlüğü düşmanları’ zemininde bir linç kampanyası başlatacak noktaya kadar geldiler.
Ülkü Ocakları kapatılsın
Bu süreçte devletin kolluk güçlerinin söz konusu Kürtler olunca neredeyse OHAL ilan edebilecek seviyede baskıyı ve insanlık dışı muamelelerini attırabileceklerini gördük. Liberallerin kavram ve anlam kargaşası yaratmaktan da öte, faşizmi meşrulaştırmak için ter akıttıklarına şahit olduk. Kendilerini ‘en büyük sol parti’ olarak lanse eden CTP’nin her alanda tarihinden ve geleneğinden koptuğunu, CTP için bazı değerlerin sadece bir nostalji muhabbetinden ötede anlam barındırmadığını gördük.
Doğuş Derya’nın “Ülkü Ocakları Kapatılsın” çıkışında ise insanlığı ve cesareti gördük. Ama sonra kendi partisinin ona sahip çıkmamasından ürktük. Çünkü faşizm karşısında kendi vekiline sahip çıkmayan bir hükümet partisi, faşizm karşısında halkın da yanında olmaz. Bu ülkenin kuzeyinde de güneyinde de paramiliter faşist yapıların hala varlığını sürdürdüğünü gördük, bunun karşısında susanları, “faşizme geç” diyenleri gördük.
Evet, Ülkü Ocakları kapatılmalıdır. Çünkü hem tarihsel olarak hem de güncel olarak Ülkü Ocakaları bir ölüm mangası gibi faaliyet göstermiştir, göstermektedir. Liberal aymazlar ve suskun ‘solcular’ faşizmi ifade özgürlüğü gibi yansıta dursunlar, bizler ‘No Pasaran’ diyenlerin geleneğiyle mücadele edenler olarak; ölümün, tüm ifadeleri susturan bir ifadesizlik olduğunun farkındayız. Ülkü Ocakaları kapatılmalıdır çünkü ölümün karşısında yaşamı savunuyoruz. Çünkü faşizmi ifade özgürlüğünden saymak yaşam hakkını gasp etmektir.
13 Nisan 2014 – Birgün Gazetesi