Josefina L. Martínez’in röportajını izquierdadiario.es deki orijinalinden Fatoş Osmanağaoğlu çevirdi.
1 Mayıs gecesi, sopalar ve patlayıcılarla silahlanmış yüzden fazla Siyonistten oluşan bir grup, UCLA’da (Kaliforniya Üniversitesi, Los Angeles) Filistin için öğrenci hareketinin kampına şiddetle saldırdı. Birkaç saat boyunca öğrencilerin üzerine havai fişekler, sopalar ve patlayıcılar fırlattılar. Birkaç öğrenci kuşatıldı ve yerde dövüldü. Bu, Siyonist sağ kanat tarafından organize edilen ve hazırlanan bir eylemdi ve Los Angeles polisi onları durdurmak için hiçbir zaman müdahale etmeden öğrencilere karşı tam bir dokunulmazlıkla hareket etti.
“Bu bir niyet beyanıydı: ‘Soykırım da olsa İsrail’in yanındayız. Umurumuzda değil. Temelde söyledikleri bu,” diyor Kaliforniya Üniversitesi’nde Sosyoloji Profesörü olan Kevin Anderson.
Siyonist saldırıya tepki olarak ve çatışmaların devam edeceği beklentisiyle ertesi gün binden fazla öğrenci, öğretmen ve aktivist kampüsü kuşattı. 2 Mayıs gecesi provokatörler geri döndü. Ancak bu kez üniversite yönetimi “şiddetten kaçınma” bahanesiyle kampı temizlemesi için polisi çağırdı. Yüzlerce çevik kuvvet polisi sabahın erken saatlerinde kampa karşı büyük bir operasyona girişti ve onlarca öğrenciyi tutukladı.
“Marx Sınırlarda, Etnisite, Ulus, Ulusçuluk ve Batı Dışı Toplumlar” ve “Lenin, Hegel ve Batı Marksizmi” gibi kitapların yazarı Kevin Anderson (1948) ile bu olayları ve ABD’deki Filistin öğrenci hareketinin güncel dinamiklerini tartıştık. Anderson ile, UCLA kampüsünden sadece 3 km uzaklıkta bulunan Los Angeles’taki evinden Zoom platformunda görüştük.
2 Mayıs’ta UCLA kampı büyük bir polis operasyonuyla boşaltıldı. Kaliforniya Üniversitesi’nden bir Profesör olarak bu konuda bize neler söyleyebilirsiniz?
Bence en önemli şey 1 Mayıs’ta, UCLA’da sabah saat bir sularında yaşananlar çünkü bu eşi benzeri görülmemiş bir olay. Burası Güney değil. Burası Teksas değil. Burası kırsal, muhafazakar bir bölge değil. Burası Los Angeles’ın en liberal bölgelerinden biri olan UCLA kampüsünün tam kalbinde yer alıyor.
Öğrenciler üniversitenin merkezi bir bölümünü işgal etmişlerdi. Güzel bir bölüm. Royce salonu dedikleri yerin hemen yanında. Örneğin, Aralık ayında Çaykovski’nin Fındıkkıran’ını sahnelediler ve bölgeden pek çok çocuk ve ebeveyn oradaydı. Yani burası tüm bunların tam ortasında. Öğrenciler birkaç gün sürecek kamplarını kurdular. Üniversite, kampı düzenleyebileceklerini belirtiyordu ama net değildi.
Ve her gece, çoğu öğrenci olmadığı belli olan, yaşlı insanlardan oluşan bu şiddet yanlısı Siyonist gruplar gelirdi. Öğrencilere sözlü saldırıda bulunuyorlar, kavga çıkarmak istiyorlardı. Ama sonra, 1 Mayıs günü, sabah saat bir civarında, yaklaşık 150 kişilik bir grup halinde geldiler. Sopalar ve metal parçalarıyla silahlanmışlardı ve saldırmaya başladılar.
Ve yaklaşık 2 saat boyunca, dünyanın en sıkı korunan alanlarından birinde, öğrencilere saldırmalarına izin verildi. Öğrenciler bunu öngörmüş ve kontrplak tahtalarla barikat kurmuşlardı, bu yüzden onları geri püskürttüler. Hatta Siyonistler dört gazetecilik öğrencisinin etrafını sardılar, onların resmi öğrenci gazetesinden olduklarını biliyorlardı ve içlerinden birini yere düşürüp dövdüler. Bu daha önce hiç görmediğimiz bir şeydi… Şok ediciydi.
Strateji, bu insanların ayaklanmasına izin vermek ve ardından şiddet olduğunu iddia etmekti. Ertesi gün olan da buydu. Siyonistler sabah aynı saatte geldiler. Etrafta hiç gösterici yoktu. Ve sonra basitçe şöyle dediler: “Tüm bu şiddet nedeniyle burayı boşaltmanız gerekiyor”. İkinci gece de böyle yaptılar. Ve bütün üniversitelerde bu tür şeyler yapıyorlar.
Bu tür bir saldırının daha önce hiç yaşanmadığını söylüyorsunuz, önceki olaylara kıyasla daha organize bir Siyonist grup muydu?
Bunlar bazen Los Angeles sokaklarında 1 Mayıs gösterileri yaparken gördüğümüz “gururlu çocuklar” ya da neo-faşist çocuklar değildi. Bunlar Siyonistlerdi. Muhtemelen Yahudi Savunma Birliği’ndendiler.
Ne zaman İsrail’i eleştiren bir konuşmacı kampüse gelse, her zaman birkaç kişi gelip zor sorular sorar ve ayağa kalkıp gürültü yapmaya çalışır. Ve bu on yıllardır devam ediyor. Yani bölge çok liberal ama aynı zamanda çok da Siyonist.
Size canlandırabilmeniz için birşey anlatayım. 1 Mayıs günü Hollywood’daki seferberlikteydim. Arabamla Los Angeles’ın yaşadığım UCLA’ya yakın kısmına geri dönmek için Beverly Hills’ten geçmem gerekiyordu. Beverly Hills’teki büyük bir parka binlerce İsrail bayrağı asmışlardı. Yani bu bir kamuoyu açıklamasıydı. Öğrenciler saldırıya uğradıktan hemen sonra oradaydılar. Bu bir açıklamaydı: “Soykırıma rağmen İsrail’in yanındayız. Umurumuzda değil.” Temelde söyledikleri bu.
Orada yaşayan herkesin bu şekilde düşündüğünü söylemiyorum. Ancak, bu şekilde bir gösteri yapabileceklerini düşündükleri yeterli bir toplumsal taban var. Bu çok farklı bir sağ kanat, çünkü bu Trumpist sağ kanat değil. Bu Siyonist sağ. Büyük Yahudi örgütleri bile bunu hemen kınadı. “Bizim bununla hiçbir ilgimiz yok” dediler ama dayanamayıp o kampı yıkmaları gerektiğini de eklediler. Ve tabii ki kampüsteki antisemitizm dedikleri şeyle bir eşdeğerlik kurmaya çalışıyorlar. “Nehirden denize kadar”(*) diye bağırırsanız, bu şiddettir diyorlar.
Öğrenci hareketi hakkındaki görüşlerinizi öğrenmek istiyorum. Birkaç gün önce bana Vietnam savaşı karşıtı hareketten bu yana böyle bir şey görmediğinizi söylüyordunuz…
Evet, bence bu bir bakıma doğru, çünkü gerçekten sinirlere dokunuyor. Burada yaklaşık 40 yıl önce, 1986’da apartheid karşıtı protestolar oldu. Ancak Güney Afrika yanlısı büyük bir lobi yoktu. Elbette (öğrencilere) kızgın olan insanlar vardı. Ama bu yüzden sokağa çıkıp öğrencileri döven insanlar yoktu.
Vietnam hareketine katıldığımda, küçük bir gösteri yapardık, belki beş kişi bir pankart taşırdık ve diğer öğrenciler gelip bize saldırır ve bağırırlardı. Tarih 1966,1967’nin başlarıydı. “Siz komünistsiniz, vatan sevmezsiniz” gibi şeyler söylerlerdi. Öğrencilerin çoğunun tarafsız olduğunu söylemiyorum ama saldıranlar arasında spor takımlarından insanlar vardı. Vietnam’da barış ya da buna benzer bir şey yazan bir pankartla barışçıl bir şekilde orada durmamızın bile meşru hakkımız olmadığını söylediler. Bunu yapmamıza izin verilmiyordu. Bu alanı yaratmak için mücadele etmemiz gerekti, bu da birkaç yılımızı aldı ama sonra kazandık. Ve sonra, elbette, hareket büyüdü, büyüdü.
Ama bu çok büyük bir hareket. Ve aslında şimdi bunlar da aynı şeyi yapıyorlar, gayrimeşru olduklarını söylüyorlar. Geliyorlar ve insanları gözaltına alıyorlar. Ve bu (onlar için) tamamen ters etki yaratıyor. En azından üniversitelerdeki gençler arasında İsrail’in soykırımına karşı duyarlılık her geçen gün artıyor.
Ve bu yerel bir sorun haline geldi, çünkü bize protesto bile edemeyeceğimizi söylüyorlar, bu yüzden üniversite kampüslerinde bir baskı unsuru haline geliyor. Büyük bir üniversitenin ateşkes çağrısı yapan sadece bir rektörü var. Bir tane, sadece bir tane. Connecticut’ta, Wesleyan Üniversitesi. Harvard’da, Princeton’da, Berkeley’de, Michigan’da, her zaman etikle ilgili açıklamalar yapan tüm o insanlarda: tek bir söz yok. Ama neredeyse hepsi Hamas’ın antisemitizm olarak adlandırdıkları eylemlerini kınayan bildiriler yayınladılar. Bu inanılmaz, çünkü profesörler ve öğrenciler farklı bir gerçeklikte yaşıyoruz. Biz gerçek bir gerçeklikte yaşıyoruz.
Hareketin dinamiklerine geri dönecek olursak: Öğrenci hareketinde ne anlamda sola doğru siyasi ve ideolojik bir kayma var? Son yıllarda ABD’de gençler arasında gördüğümüzden daha radikal bir hareket mi?
Bu bana gençliğimdeki Vietnam Savaşı’nı hatırlatıyor, çünkü Lyndon Johnson gibi tüm liberaller hala savaşı destekliyordu ve biz gençleri tutuklamaya, gözümüzü korkutmaya çalışıyorlardı. Ama bu çok açık bir ahlaki meseleydi.
Yani, her gün televizyon izliyorsunuz. Soykırımı görüyorsunuz. Ve size “Bu çok karmaşık” diyorlar. Ama bunlar genç insanlar ve çoğu çok öfkeli. Ve bence bu sadece Bernie Sanders’ı destekleyenlerde olduğu gibi muhalif bir bilince neden olmuyor. Mevcut hareket bir ya da iki yıl öncesine göre bile daha devrimci bir tutum sergiliyor. Bernie Sanders bile ateşkes çağrısı yapmadı. Yani bu çok anlamlı.
Daha önce, tanıdığım genç insanlara Lenin dediğimde, “Ah, bu eski” diyorlardı. Ama şimdi Lenin’e, Luxemburg’a ya da Troçki’ye, yani devrimci düşünceye karşı belli bir çekim var çünkü bunlar liberallerin ve sosyal demokratların maskesini düşürdü. Hareket, devletle doğrudan çatışmaya giriyor. Ve özellikle de bir seçim hareketi olan Bernie Sanders’a kıyasla daha radikal. Bu, orada olamayacakları ve tutuklanabileceklerii, üniversiteden atılabilecekleri söylenen bir hareket. Yani bu büyük bir risk ve çok daha büyük bir taahhüt.
Ancak diyebilirim ki farklı olan, üniversite kampüslerinde Bernie Sanders’ı destekleyen öğrenciler de var, çok kültürlü bir sola sahibiz… şimdi bu insanlar taraf seçmek zorunda kalıyorlar. Çünkü üniversite yönetimlerinin çokkültürlülüğü var ve bu yönetimler her zaman kendilerini temsil eden renkli insanların olmasını ve Sojourner Truth’un (1797-l883) ya da siyahi bir kölelik karşıtının kampüste ders vermesini sağlıyor. Aynı gün gidip öğrencileri tutukluyorlar ama yine de bu tür şeyler yapıyorlar.
Yani, evet, bu hareketle ilgili bir şey var çünkü devleti içeriyor, emperyalizmi içeriyor, bence bazı öğrencileri devrimci Marksizme de çekiyor.
Bu yaklaşık 10 Ekim’den beri devam ediyor. Ne kadar oldu, yaklaşık altı ay mı? Bu bir hareketin devam etmesi için uzun bir süre. Ve tüm göstergeler bunun devam edeceği yönünde çünkü savaşın duracağını sanmıyorum. Yani bu Chicago’ya, Ağustos’taki Demokratik Kongre’ye kadar uzanıyor.
1960’lardan Bu yana bu kadar hızlı bir şey gördüğümüzü sanmıyorum. Bu kadar çok üniversite yüzlerce insanı harekete geçiriyor ve birinden diğerine, diğerine, diğerine gidiyor. Ve bu giderek büyüyor ve devam ediyor. Tutuklanıyorlar ama sonra geri dönüp daha da fazla destek kazanıyorlar.
Evet, Vietnam Savaşı’ndan beri böyle bir şey görmemiştim. Ben de o zamanlar, 1967 civarında aktif olmaya başlamıştım ve şimdi, bir öğretmen olarak. Hareketi destekleyen çok sayıda öğretmen var, hem de çok sayıda. Örneğin, Siyonist ayaklanmalar sırasında orada bulunan ve öğrencileri korumaya çalışan kişilerden biri Yahudi çalışmaları programının eski başkanı David Myers’dı. Oradaydı ve bir röportaj verdi. Öğrencileri korumaya çalışıyordu.
Fakültede, en azından dörtte üçünün ya da daha fazlasının, öğrencilerin orada olmaya hakları olduğunu düşündüklerini söyleyebilirim.
Peki ya üniversite dışında Filistin’e verilen destek? Bana 1 Mayıs’ta çeşitli sendikalarla birlikte bir eyleme katıldığınızı söylemiştiniz?
O 1 Mayıs işçi gösterisinde, sadece işçi sorunlarından değil, aynı zamanda soykırımdan da bahseden konuşmacıların ve posterlerin sayısı beni şaşırtmıştı.
Ve bunlar, örneğin SEIU sendikasının temizlik işçileri gibi hizmet çalışanlarıydı. Ayrıca Oyuncular Sendikası. İsrail’e ve Biden’a karşı çok radikal bir dil kullanılıyordu. Bu SEIU yerel sendikalarından birinde “Soykırım Joe” yazan bir pankart vardı.
Bu çok önemli.
Bu gerçek bir değişim. Üniversite rektörlerinden daha fazla sendika lideri bu savaşa karşı çıktı. Ve bu Birleşik Devletler’de büyük bir değişim.
Çalışma bürokrasisi onlarca yıldır askeri sanayi kompleksi dediğimiz şeye bağlıydı ve “bu işleri biz alıyoruz” diyorlardı… Ama bu bitti.
Söyledikleriniz çok ilginç. Soykırıma ve emperyalizme karşı bu harekette işçiler ve öğrenciler arasında daha büyük bir birleşme olursa, bu çok büyük bir şey olur.
Eğer işçiler üniversiteye gelir ve öğrencileri, sendikaları desteklerse, bunun kamuoyunda büyük bir etkisi olacaktır. Belki de yaparlar, çünkü Los Angeles bunun gerçekleşebileceği bir yer.
Çevirmen notu: (*) “Nehirden denize kadar, özgür Filistin” sloganını Siyonistler çarpıtarak eylemlerinde kullanıyorlar.