Bu yıl “Kapitalizmin Salgınları ve Bitmeyen Kavga” başlığıyla 15’incisi gerçekleştirilen Karaburun Bilim Kongresi sona erdi.
Kongrenin kapanış oturumu “Mülksüzler: Ne Yapmalı?” başlığıyla Yasemin Özgün yürütücülüğünde yapıldı.
Kapanış oturumunda ilk söz alan Özgür Müftüoğlu, “Mülksüzlerin Hali Pür Melali” başlıklı sunumu gerçekleştirdi.
Müftüoğlu: Mülksüzler işçi sınıfı içinde yer alır
Öncelikle “mülksüzler” kavramına dikkat çeken Müftüoğlu, “Mülksüzlük ile sınıf arasında bir bağlantı kurabilir miyiz bunu tartışmaya çalışacağım. Mülksüz demek güvencesiz, yaşamını sürdüreceği herhangi bir malı mülkü olmayan dolayısıyla emeğini satarak geçinen kişi demek. İşçi, emekçi, proleter bu da aşağı yukarı benzer bir duruma geliyor. Biliyoruz ki işçileşme, mülksüzleşme ile birlikte yürüyor. Dolayısıyla mülksüzleri aslında işçi sınıfı içerisine alabiliriz” diye konuştu.
Yaraşır: Uygarlık krizi
“Kapitalist Kriz: İsyan ve Umut” başlıklı sunumu gerçekleştiren Volkan Yaraşır ise 2007-2008 krizinin kapitalizmin genelleşmiş bir yapısal krizi olarak karşımıza çıktığını söyledi.
Son 14 yıllık süreçte finans kapitalin her türlü hamlesine rağmen krizin hem derinleştiğini hem de yaygınlaştığını belirten Yaraşır, “Yapısal krizlerin bazı temel özellikleri var. Uzun süreli krizlerdir. 40-50 yıllık periyotlarda kendini ifade eder. En temel özelliği saf bir ekonomik kriz değildir aynı zamanda bir uygarlık krizidir. Böyle bir boyutta ekolojik kriz ve sağlık krizi ile birlikte kapitalizmin varlıksal kriz içerisine girdiği yorumunu da yapabiliriz” diye konuştu.
Erdem: Barış demek suç haline geldi
“Toplumsal Mücadele Alanlarının Ortak Zemini: Sınırlar, Olanaklar” başlıklı sunumu yapan Ayşe Erdem şunları söyledi:
Genel demokrasi mücadelesine ilişkin olarak ise halkın karar alma sürecine doğrudan katılım sağlayan mekanizmaların mevcut olmadığını belirten Erdem, “Bunun için geçmişte Kürt partilerinin bugün HDP’nin verdiği mücadelenin bir boyut kazandırdığı aşikâr. Onlara da maalesef kayyum atanıyor biliyorsunuz. Bu ülkede barış olmayınca bu alandaki mücadelelerin hepsi eksik kalıyor. Bu sene ‘barış’ diyemedik, demokrasi konferansı yaptık sadece. Çünkü bu ülkede ‘barış’ demek suç haline geldi” diye konuştu. Son olarak toplumsal ittifaka ihtiyaç olduğunu belirten Erdem, ırkçılık, milliyetçilik ve kapitalizmle mücadelenin her zaman ortak mücadele zemini olduğunu ifade etti.
Halkların Köprüsü: Mülteci karşıtı dalga artıyor
Savaşlar, ekonomik krizler, şiddetlenen iklim krizi içinde küresel doğu ve güneyden, kürenin batısına ve kuzeyine doğru başlayan göç hareketlerinin son 10 yıldır artarak sürdüğünü ifade eden Halkların Köprüsü Derneği Başkanı Üstün Reinart, “En incinebilir korumasız ve kendi mücadelelerinin öznesi olması çok zor olan bir kitle ile karşı karşıyayız. Bu kitle, gidebildikleri ülkelerde ucuz işgücü olarak en çok sömürülen kitledir. Böyle olduğu için mülteciler, hele ki devletin bir mülteci politikası olmayınca yerleşik halklarda kaygı, gerginlik, öfke ile karşılanıyor. Ekonomik krizlerle yoksullaşan orta sınıflarda mülteci karşıtı dalga artıyor” dedi.