Linç, gayrı hukuki ve gayrı nizamidir. Çünkü resmi bir kurumun, bir linç hadisesini tertiplemesi veya fiili olarak uygulaması resmi olarak suçtur. Ancak resmi olarak suç olan bir eylemin, bazı resmi kurum ve kişilerce gayrı resmi olarak tertiplenmesi gayet mümkündür ki ekseriyetle de böyle olur. Bu belirlemeden, linçin sadece resmi kurum ve kişilerin tertibi sonunda vuku bulan olay olduğu yönünde bir sonuç çıkarmak yanlış ve yetersiz olacaktır. Zira linçi hayata geçiren toplamın adı olan güruh, bazen inisiyatif kullanarak da bir linç tertipleyebilir ve uygulayabilir. Peki bir güruhun inisiyatif kullanarak bir linçi örgütleme ve yapma ihtiyacı nereden hasıl olur? Sıklıkla linççi güruh, sayıca kendilerinden az olan(lar)ın suç işlediğine ve cezalandırılmaları gerektiğine inanır. Güruhtaki bu inanç kendilerine vahiy edilmemiştir şüphesiz, inancın kaynağı devletin ya da iktidarların resmi söylemidir. Örneğin Cumhurbaşkanı’nın Taksim’e gitmek isteyen göstericilere, en hafif tabiriyle, bunlar kaos çıkarmak istiyorlar demesinden sonra, Taksim çevresinde ara sokaklarda durumdan vazife çıkaran sayıca değişken linç güruhları, resmi bir ağızdan çıkan sözlerin gereğini gayrı resmi olarak yerine getirmeye çabaladılar. Resmi güvenlik güçlerinin ise güruha dokunmaması aslında linçin “güruhlarla devletin resmi kurumları arasındaki gayrı resmi bir sözleşme” olduğunu bize gösteriyor.
Linçe maruz kalan kişi, topluluk ya da kurumlar toplumda direkt ya da görece dezavantajlı olanlardır. Ülkenin siyasal iklimine göre bu dezavantajlı olanlardan biri, diğerlerine göre daha çok hedefe konulabilir. Mesela şu sıralar genel seçim gündeminden kaynaklı olarak linç odağındaki topluluk HDP’liler, kurum ise HDP binalarıdır. Linç tanımı gereği bir binaya uygulanamaz ve fakat binanın taşlanması ya da ateşe verilmesi linçin farklı bir tebarüz biçimidir. Şüphesiz bir parti binasının ya da seçim bürosunun tahrip edilmesi yoğun sembolik manalar taşımaktadır. Ancak son tahlilde yapılan şey linç, beslenilen kültür linç kültürüdür.
Yazının başında da belirttiğim gibi resmi olarak yapılması na mümkün olan işler, gayrı resmi olarak linç güruhlarına yaptırılır. Linç güruhunun eylemleri ise resmi kurumlarca “milli hassasiyet, yurttaş galeyanı, milli şuur…vb” sıfatlarla “anlaşılabilir” bir forma dönüştürülür. Yani demek istenilen şudur aslında; “Siz (linçe maruz kalan(lar) halkın (hakim olan) milli, dini duygularını kaşırsanız sonuç bu olur”. Bu cümleden sonra linç güruhunun yaptığı eylem gayrı meşru olmaktan çıkar ve bir tür “garı nizami” “nizam sağlama” aracı haline gelir ve en önemlisi de resmi olarak olmasa bile linç güruhlarına “galeyana gelme” gibi bir hak bahşedilmiş olur. Son on günde HDP’nin kaç seçim bürosuna saldırı oldu, kaç noktada HDP’nin seçim çalışmalarını yürütenler linçe maruz kaldı? Ya da tüm bunların yaşandığı merkezler nasıl yerler? Onlarca merkezde saldırılar ve linç girişimleri oldu ve saldırıları ve linç girişmelerinin yaşandığı yerlerin ortak noktası HDP’nin bu merkezler hegemonik bir güç olmaması, yani görece “zayıf” olması. Zaten linçin ortaya çıkması için en temel şart budur, linççi güruh kendilerinden sayıca daha az ve daha güçsüz olan(lar)a saldır. 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Rize’de Selahattin Demirtaş için tek başına stant açan emekli öğretmen Necmettin Durmuş’a (7 Haziran seçimleri için HDP’nin Rize 1. Sıra milletvekili adayı) dönük linç girişimi, linçin hangi durumlarda tercih edildiğini gösteren en parlak örneklerden biridir.
Sonuç olarak, linç ne yazık ki Türkiye’de evveliyatı cumhuriyetin kuruluşuna kadar dayanan ve ne yazık ki oturmuş bir kültür biçimi haline gelmiştir. Linçin devletin resmi kişi ve kurumlarınca mazur görülmesi, zımni olarak desteklenmesi ve meşru bir zemine oturtulmaya çalışılması linçe “gayrı nizami ve gayrı hukuki” bir nizam sağlama misyonu biçmiştir. Bu misyon, bazen Müslüman olmayan azınlıkların mallarının yağmalanması için (6-7 Eylül), bazen Alevi-Sünni gerilimi için, bazen de çoğunluktan farklı olanları sindirmek için harekete geçer/geçirilir. Kürt Özgürlük Hareketi’nin kütleselleştiği 1990’lardan beri de sistematik olarak Kürtlere ve Kürt yanlısı partilere dönük olarak uygulanmaktadır.
HDP’ye dönük saldırı ve linçlerin hedefinde ise, görünürde bir parti binası, seçim bürosu ya da HDP’li bir grup olsa da esas hedef HDP’nin temsil ettiği ilkelerdir.