Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve Emek Partisi (EMEP), 7 Haziran 2015 genel seçimlerine ittifak olarak gireceklerini açıkladı. Açıklamada emek ve demokrasiden yana güçlere barajı yıkmak için ortak hareket etme çağrısı da yapıldı.
HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan’ın imzası ile yapılan yazılı açıklamada, “Halkların eşit, özgür ve kardeşçe yaşadığı demokratik bir Türkiye için bir aradayız” denildi.
Türkiye’nin içinde bulunduğu toplumsal ve siyasal koşulların seçimleri son derece kritik hale getirdiği belirtilen açıklamada, “En baştan belirtmeliyiz ki, mevcut Siyasi Partiler Yasası, Seçim Yasası ve yüzde 10 seçim barajı ile gerçekleşecek seçimler demokratik ölçütler açısından son derece zaaflı ve eksiklidir.” ifadelerine yer verildi. Tüm bunlara ek olarak AKP Hükümeti’nin seçimlere giderken gündeme getirdiği ‘İç Güvenlik Paketi’yle ülkeyi bir kaosa sürüklediği vurgulandı.
12 yıldır en vahşi biçimde uygulanan neoliberal politikaların, ülkeyi işsizler, yoksullar ve açlar ülkesi haline getirdiği belirtilen açıklamada, demokrasi sorunları giderek ağırlaştığı vurgulanarak, “Kürt sorununun eşit haklara dayalı demokratik çözümü; söz, basın, örgütlenme özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması gibi en temel demokratik talepler ortada durmaktadır” denildi. Açıklamada şöyle devam edildi: “İşçilerin grev hakları fiilen ellerinden alınmıştır. Muhalif kesimler üzerinde tam bir cadı avı başlatılmış bulunmaktadır. Cumhurbaşkanı’na hakaret etmek gibi sınırları belirsiz bir suçlama ile gündeme gelen tutuklama ve gözaltılar adeta bir siyasi operasyona dönüşürken, Kürt illerindeki tutuklama ve gözaltı furyası da sürmektedir. Bu tutum, hükümetin çözüm sürecindeki samimiyetsizliğini göstermektedir.”
Açıklamada çözüm süreci konusunda da Hükümet eleştirilerek şu değerlendirmeye yer verildi: “Hükümet, Kürt siyasi hareketinin çözüm sürecinin müzakere sürecine evrilmesi için ortaya koyduğu taslağa ilişkin herhangi bir şey söylemezken, son dönemde yaptığı açıklamalar sorunu bir seçim yatırımı olarak görme fırsatçılığını sürdürdüğünü göstermektedir.”
Hükümetin uyguladığı politikalarla işçileri esnek, kuralsız ve taşeron çalışma ile sefalet ücretine mahkum ederken, iş cinayetleri açısından Türkiye’yi Avrupa’da birinci, dünyada ikinci sıraya yerleştirdiği belirtildi.
AKP’nin alamet-i farikası olan muhafazakar söylem ve uygulamalar en çok kadınları vurduğu belirtilen açıklamada, “Kadın cinayetleri bu iktidar döneminde yüzde 1400 artış göstermiştir. Zorunlu din dersi anaokullarına inecek seviyelerde yaygınlaşırken, inançlar üzerinde baskı ve ayrımcılık sürmektedir.” denildi.
Ülkemizin kentleri, doğal sit alanları, tarihi varlıkları talan edildiği vurgulanan açıklamada, “Baraj, HES, RES, nükleer santral yapımı ve kentsel dönüşüm adı altında süren yağma sonucu kent emekçileri şehrin dışına sürülürken, kırsal alanda köylünün üretim ve yaşam alanları elinden zorla alınmaktadır” denildi.
Bugünkü Türkiye’nin ihtiyacının, halkların ve inançların eşit haklara dayalı olarak, kardeşçe yaşama olanaklarının sağlanması olduğu vurgulanan açıklamada şöyle devam edildi: “Siyasal hak ve özgürlüklerin, basın ifade özgürlüğünün, örgütlenme ve toplu pazarlık haklarının teminat altına alınmasıdır. Kadınların istihdamdan sosyal hayata, eğitimden sağlığa her alanda güçlendirilmesi ve yaşamlarının güvence altına alınmasıdır. Laik, demokratik, bilimsel ve anadilinde eğitimin ayrımsız, her toplumsal kesimden çocuk için hak olmasıdır. Aleviler üzerindeki ayrımcı politikalara son verilmesidir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırılmasıdır. Doğa ve çevre tahribatına yol açan politikaların, ülke ekolojisini mahveden uygulamaların sona erdirilmesidir. Laikliğin sağlanması ve herkesin inanç özgürlüğünün garanti altına alınması, demokrasinin yegane koşuludur.”
Türkiye’ye yeni bir rejim dayatıldığı ifade edilen açıklamada, “Halklarımız, bu acı ve sıkıntıları çekerken Cumhurbaşkanı ve AKP Hükümeti, sarayı korumanın ve iktidarını sürdürmenin derdine düşmüştür. Bu uğurda halklarımıza ve topluma yeni bir rejim dayatılmaktadır. Türkiye’nin tek adam diktatörlüğüne ve giderek bir iç savaşa doğru sürüklendiği gerçeğini görerek, emekten, barıştan ve demokrasiden yana güçlerin bu gidişe dur demek için sorumluluk alması gerekir” denildi.
Türkiye’de bu tabloyu değiştirecek bir mücadele birikimi ve enerjisi olduğuna dikkat çekilen yazılı açıklamada, “Gezi Direnişi’nde ortaya çıkan mücadele kararlılığı, Türkiye’de çok farklı güçlerin, bu ülkenin bir diktatörlüğe sürüklenmesine izin vermemek için neleri yapabileceğini göstermiştir” denildi.
Kürt halkının mücadele birikimi ile işçilerin grev ve direnişlerine vurgu yapılan açıklamada şöyle denildi: “Kürt halkının hakları için büyük bedeller ödeyerek ortaya koyduğu mücadele, Alevi örgütlerinin hükümetin ayrımcı politikalarına dur demek için alanları doldurması bizim önemli dayanaklarımızdır. Türkiye’nin her gün bir yerinde ortaya çıkan işçi ve emekçi direnişleri, grevleri, hükümetin tüm yasakçı tutumuna rağmen, emekçilerin haramilerin saltanatını yıkmaya kararlı olduğunu gösteriyor.”
Açıklamada seçimlere ittifak halinde girileceği belirtilirken, barajı yıkmak için de çağrı yapıldı: “Biz, HDP ve EMEP olarak, bugüne kadar yürüttüğümüz ortak mücadele ve ittifak deneyimlerimizin birikimleri ile birlikte bu seçimlere ittifak yaparak gireceğiz. Birleşik Haziran Hareketi (BHH) ve bileşeni tüm partileri, emek ve demokrasiden yana tüm güçleri, demokratik bir Türkiye’yi birlikte kurmak için, halklarımızın önüne kurulan barajları yıkmak için HDP çatısı altında ortaklaşmaya çağırıyoruz.”