Tülay HATİMOĞULLARI yazdı- Yaklaşan seçimlerde anahtar role sahip olan HDP’nin denklem dışına itilmesi faşist rejimin bu topraklarda kalıcı biçimde yerleşmesine yol açar.
AKP, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” kisvesiyle faşist otoriter bir rejimi inşa etmek üzere planlı bir çalışma yürüttü. Bu yolda attığı ilk önemli adım; Fethullah Gülen Cemaatiyle birlikte gerçekleştirdiği “askerivesayet rejiminden kurtuluş” süreci olarak başlattığı Ergenekon ve Balyoz operasyonları oldu. Ardından HSK düzenlemesi ile ilgili referandumun sonucunda yargıyı daha da bağımlı hale getirerek, kuvvetler ayrılığı ilkesini tümüyle ortadan kaldırdı. Bu arada devletin tüm kurumlarında kilit yerlere kendi kadrolarını atadı. Paralel olarak Türkiye tarihinin en yoğun özelleştirmelerini yaptı. Yandaş sermaye gruplarını büyüttü. Yandaşlarıyla beraber kamu kaynaklarını kullanarak medyaya önemli operasyonlar yaptı; böylece medyanın çok önemli bir bölümünü ele geçirdi.
AKP rejim değişikliğinde altın vuruşu 7 Haziran 2015 seçimlerinde yapmayı planlıyordu. Ancak seçim sonuçları istediği gibi çıkmadı. HDP’nin “Seni başkan yaptırmayacağız” yaklaşımı toplumda karşılık buldu. HDP’nin yüzde 13,1 oy alarak 80 milletvekiliyle Meclis’e girmesi AKP’nin bütün planlarını bozdu. AKP tek başına Anayasa’yı değiştirecek güce kavuşamadı. AKP ve rejim değişikliğini planlayan güçler kanlı bir senaryoyu devreye soktu.
Sürecin sonraki akışı herkesin malumu. Hükümet kurulmadı. 1 Kasım’da yeniden seçim yapma kararı alındı. 7 Haziran-1 Kasım arasındaki süreçte ülke cehenneme çevrildi. HDP binaları, mitingleri bombalandı. Neredeyse her gün IŞİD’in üstlendiği ve daha sonra MİT’in haberdar olduğu anlaşılan bombalamalar, katliamlar gerçekleşti. Böyle bir atmosferde 1 Kasım seçimlerine gidildi. Buna rağmen HDP barajı aştı ve AKP yine istediği sonuca ulaşamadı.
HDP’nin varlığı ve savunduğu Üçüncü Yol ve anti-faşist cephe politikaları, tek adam rejiminin varlığını tahkim etmesinin önündeki en önemli engeli oluşturuyor. O nedenle HDP kapatılarak faşist rejimin tahkimatı için “yol temizliği” yapılmak isteniyor.
HDP Üçüncü Yol’u savunduğu için baskı altında
HDP’nin kuruluş paradigması Üçüncü Yol’la Demokratik Cumhuriyeti inşa etme fikrine dayanır. Cumhuriyet tarihi boyunca Türkiye’de ezilen ve sömürülen kitleler egemenlerin iki blokuna mahkûm edilmek istendi: İttihat ve Terakki ile Hürriyet ve İtilaf karşıtlığıyla başlayıp şekillenen siyasi bloklar, bugüne kadar varlıklarını çeşitli biçimlerde sürdürdüler. Bu iki blok kendi aralarında zaman zaman kanlı olaylara kadar giden bir rekabet içinde olsalar da emekçi ve ezilen kitleler karşısında egemen sınıfın ortak çıkarları doğrultusunda daima birlikte davrandılar. Ezilen ve sömürülenleri sermaye ve onu koruyan devlete biat eden yığınlar haline getirmek için her türlü yol ve yöntemi denediler/deniyorlar.
Üçüncü Yol, egemenlerin iki bloku dışındaki ezilen ve sömürülenlerin kurtuluş paradigması; Demokratik Cumhuriyeti inşa edecek program ve mücadele hattıdır. İşçilerin, emekçilerin, yoksulların, kadınların, gençlerin, çocukların, engellilerin, doğanın, halkların ve inanç topluluklarının sorunlarının çözümü Demokratik Cumhuriyet paradigmasının hayat bulmasından geçiyor.
HDP’nin gördüğü baskılar, kapatma davası, Kobane kumpas davası, egemenlerin kimi nüanslara rağmen ortaklaşabildiği konular arasındadır. HDP’ye ve bileşenlerine baskıların hız kesmemesinin en büyük nedenlerinden biri bu paradigmanın ışığında mücadele ediyor olmalarıdır. Sistem bu anlayışın kitleler içinde yaşam bulmasını engellemek istiyor. İşte HDP hakkında açılan kapatma davasının başlıca nedenlerinden biri de budur.
HDP hakkında açılan kapatma davası hukuki değil, siyasi bir davadır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından HDP’ye açılan kapatma davasında, kapatmayla beraber 451 kişi hakkında siyaset yapma yasağı talebi var. Suçlama, “Bölücü terör örgütlerinin odağında olma ve terör propagandası yapma.” HDP hakkında açılan kapatma davasıyla iktidar, hem HDP’den intikam almak hem de demokrasi güçlerine boyun eğdirmek istiyor.
HDP muhalefetin cesur ve kararlı yüzüdür
Ülke çok ağır bir ekonomik, siyasi, toplumsal kriz içinde. Bu durum rejim karşıtı mücadele dinamiklerinin potansiyelini büyütüyor. Toplum patlama noktasına gelmiş durumda. İktidar bunun okumasını gayet iyi yapıyor. Onun için baskı ve zor aygıtlarını daha çok kullanıyor.
Ülkeyi sarsan çoklu krizin derinleşmesine rağmen iktidar ayakta kalabiliyorsa bunun nedeni; HDP dışındaki muhalefetin (Meclis içindeki) geleneksel devlet kodlarından çıkmayışı, kararsızlığı, cesaretsizliği, kritik kavşaklarda iktidarın yanında saf tutması, faşizme karşı kitleleri harekete geçirmekten bilinçli olarak kaçınmasıdır.
HDP ise ezilen ve sömürülenler lehinde cesur, kararlı ve istikrarlı biçimde mücadele eden bir partidir. Bu nedenle iktidar; HDP, bileşenleri, müttefikleri olmazsa faşist rejimi tahkim edebileceğini düşünüyor. HDP rejimin çarkına çomak sokuyor, bu nedenle HDP’yi kapatmak istiyorlar.
HDP çözüm ve diyalog partisidir
Osmanlı’dan bu yana devam eden ve son on yıllarda Türkiye’nin toplumsal hayatının tüm alanlarını ağır biçimde etkileyen Kürt sorunu çözülmüyor. Bu sorunun çözülmemesi sadece Kürtleri etkilemiyor. Devam eden çatışmalar nedeniyle ilkel milliyetçi hezeyanlar varlığını güçlenerek sürdürüyor ve toplumu zehirliyor. Geleneksel devlet anlayışı ve iktidarın Kürt sorununa düşmanca yaklaşımı, başta komşu ülkelerle ilişkiler olmak üzere uluslararası ilişkileri yıpratıyor. Türkiye’yi birçok konuda dış güçlere bağımlı kılıyor. Savaşa, çatışmalara, sınır ötesi operasyonlara ayrılan bütçe Türkiye halklarının boğazından kesiliyor. Güvenlikçi politikaya ayrılan bütçe; derinleşen ekonomik kriz, artan işsizlik, yoksulluk, hayat pahalılığının tuzu biberi oluyor. Ayrıca gerilimden beslenen iktidar “terörle mücadele ediyoruz” yalanıyla ekonomik krizden ve ağır baskılardan dolayı patlama noktasına gelen toplumu bastırmaya çalışıyor. Kısacası Kürt sorunundaki çözümsüzlük, Türkiye’nin demokratikleşmesinin, sorunlarıyla yüzleşmesinin önünde büyük bir engel teşkil ediyor.
2015 yılında masa devrilip Kürt halkına dönük çöktürme planı uygulamaya konunca, HDP’ye dönük sistematik baskılar, hukuki olmayan düzmece yargılamalar, kumpaslar devreye girdi. Belediyelere kayyumlar atayarak, Kürt halkının seçme ve seçilme hakkı fiilen elinden alındı. Kuzey ve Doğu Suriye ile Irak Federe Kürdistan topraklarına sistematik operasyonlar hız kesmedi.
HDP başta Kürtler olmak üzere bütün Türkiye halklarının rahat bir nefes alması, onurlu bir barış ve diyaloğun gelişmesi için çalışıyor. Bu minvalde HDP Dolmabahçe Mutabakatı döneminde çok önemli işlere imza attı. HDP Türkiye’nin demokratikleşmesi için; Kürt sorununun çözümü için; ezilen ve sömürülenlerin hak, adalet, eşitlik, özgürlük ve barış mücadelesinin sonuç alması için bir şanstır.
HDP’yi savunuyoruz, kapattırmayacağız
HDP’nin kapatılması Türkiye demokrasisine darbe vurmak, faşist rejimin ülkede istediği gibi at koşturmasının önünü ardına kadar açmak demektir. Yaklaşan seçimlerde anahtar role sahip olan HDP’nin denklem dışına itilmesi faşist rejimin bu topraklarda kalıcı biçimde yerleşmesine yol açar. HDP’yi savunmak ve kapattırmamak için tek adam rejiminden rahatsız olan tüm kesimlerin tavır alması demokratik bir Türkiye’nin inşası için çok önemlidir.
Bu yıl Newroz kutlamalarına akan milyonlar HDP’yi kapatmanın kolay olmadığını dosta da düşmana da gösterdi. Hiçbir güç milyonların fikrine, mücadelesine kilit vuramaz. HDP bina veya tabela değildir. O nedenle “kapattık” deyince kapanmaz. HDP ezilen ve sömürülenlerin kurtuluş paradigması ve mücadele hattının vücut bulduğu bir partidir. HDP köklerini Anadolu ve Mezopotamya topraklarındaki binlerce yıllık mücadele tarihinden alıyor. Dallarını kırmaya çalışsalar da HDP ağacının köklerini bu topraklardan sökemezler. HDP’de mücadele eden Kürt Hareketi, solcular, sosyalistler, mütedeyyinler, kadınlar, gençler, engelliler, doğa ve insan hakları savunucuları biriktirdikleri mücadele deneyimleriyle hızla çiçeklenir. Ve yoluna çok daha güçlü devam eder.