Demokrasi İçin Birlik, Yurttaş Girişimi, Diyalog Grubu ve Barış Bloku, HDP’ye yönelik saldırılar ve Figen Yüksekdağ’ın milletvekilliğinin düşürülmesini protesto etmek için bir basın toplantısı gerçekleştirdi.
HDP'ye yönelik saldırılar ve Figen Yüksekdağ'ın milletvekilliğinin düşürülmesini protesto etmek amacıyla Demokrasi İçin Birlik, Yurttaş Girişimi, Diyalog Grubu ve Barış Bloku bugün İstanbul'da ortak bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Basın açıklamasında hükümetin referandum sürecinde muhaliflere yönelik uyguladığı baskı ve sindirme politikası, KHK'larla on binlerce insanın işten atılması ve muhalefetin ifade özgürlüğü ve propaganda olanaklarının kısıtlanmasına dikkat çekildi. HDP Eşbaşkanı Figen Yüksekdağ'ın milletvekilliğinin düşürülmesinin hukuksuz olduğunun altı çizildi. Ortak basın açıklamasını Zülfü Livaneli okudu. Divan'da ise Livaneli'nin yanı sıra Ayşe Erzan, Oya Baydar ve Levent Tüzel yer aldı.
Basın toplantısının devamında HDP adına söz alan Filiz Kerestecioğlu, HDP'ye dönük saldırılara ve iktidarın kadın düşmanı politikalarına dikkat çeken bir konuşma gerçekleştirdi. Ayşe Erzan da Nusaybin Koruköy'de yaşanmakta olan ağır insan hakları ihlallerine dikkat çekti.
Basın toplantısı sona ererken yeniden söz alan Zülfü Livaneli referanduma değindi. "Demokratik hak ve özgürlüklerin askıya alınmasına, basına dönük saldırılara, yaratılmak istenilen korku ortamına Hayır" dedi ve referandumda teklif edilen anayasaya güçlü bir 'Hayır' demenin önemini vurguladı.
Gerçekleştirilen ortak basın açıklamasının tam metni ise şöyle:
Ülkemizin yarınlarını, hukuk düzeni ve demokrasimizin geleceğini belirleyecek hayati önemde bir anayasa referandumuna OHAL altında gidiyoruz.
-Muhalefetin ifade özgürlüğü ve propaganda olanakları Kanun Hükmünde Kararnameler'le kısıtlanıyor;
-Muhalif sesler çeşitli bahanelerle, hatta çoğunlukla gerekçe bile gösterilmeksizin susturulmaya çalışılıyor;
-Medya üzerindeki sansür, otosansür ve baskılar yoğunlaşıyor;
-On binlerce kişi tutuklanıyor, yüz binler işlerinden, mesleklerinden atılıyor;
-İçeride ve dışarıda savaş ve çatışma savaş ikliminin sürdüğü bu ortamda yapılacak referandumun meşruiyetini gölgeleyecek adımlara her gün bir yenisi ekleniyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin üçüncü partisi konumundaki Halkların Demokratik Partisi (HDP), hukuksuz uygulamalara en çok hedef olan siyasal kuruluş. Eşbaşkanlarından milletvekillerine, seçilmiş yerel yöneticilerden belediye başkanlarına, kadrolarından üyelerine uzanan haksız tutuklama, yaygın baskı ve engellemelerle kampanya örgütleyemez, çalışamaz hale getirilmek isteniyor.
Son olarak HDP Eşbaşkanı Figen Yüksekdağ'ın milletvekilliğinin düşürülmesi, milletvekillerinin art arda tutuklanması, milyonlarca seçmene sahip olan meclisin üçüncü partisinin fiilen kapatılacağı izlenimini doğuruyor. Cumhuriyet tarihinde, 1920'den bu yana ilk kez bir siyasal parti genel başkanının milletvekilliği düşürülüyor. Bu işlem, bir benzeri olmadığı gibi yürürlükteki anayasaya da aykırıdır.
Anayasanın 84. maddesi, milletvekilliğinin kesin hüküm giyilmesi halinde Genel Kurul'a bildirilmesiyle düşeceğini öngörüyor. "Kesin hüküm giyme" den ne anlaşılması gerektiğini İçtüzük'ün 135. maddesi düzenliyor. Buna göre, "seçilmeye engel bir suçtan dolayı hüküm giyen" milletvekilinin milletvekilliği düşer. Seçilmeye engel durumları düzenleyen 76. maddede "zimmet, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik" gibi yüz kızartıcı suçlar sayılıyor ve "bir yıl veya daha fazla hapis ile ağır hapis cezası" ile cezalandırma öngörüyor. Figen Yüksekdağ'ın kesinleşmiş hapis cezası 10 ay ve "ağır hapis cezası" değil. Ayrıca, hüküm giydiği suç da propaganda yapmış olmak.
Figen Yüksekdağ kararında açık bir anayasa ihlali olduğu görülüyor. Yapılan işlemin hukuksal olmaktan çok siyasal nedenlerle gerçekleştirildiği anlaşılıyor. Bu işlemle, bir yandan yasal bir parti olan HDP'nin sadece referandumda değil, aynı zamanda mecliste de saf dışı bırakılması, öte yandan henüz cezaevinde olmayan HDP ve CHP milletvekillerine gözdağı verilmesi amaçlanıyor. Hobbes'in dediği gibi, " korku bir toplumu kontrol etmek için en etkili araçtır."
Bugün burada sizler aracılığıyla Türkiye kamuoyuna sesleniyoruz: konumuz, HDP'ye yönelen baskılar kadar hukukun üstünlüğüne dayalı anayasal meşruiyetin yitimi ve demokrasinin tümüyle yok edilmeye çalışılmasıdır.
Hangi partiden, hangi siyasal çizgiden olursa olsun, demokratik hukuk devletini savunan her kişi ve örgütün; yasal bir parti olan HDP'nin çalışmalarını özgürce sürdürebilmesi, referandum çalışmalarını eşit koşullarda yürütebilmesi, tutuklu milletvekillerinin serbest bırakılması için sesini yükseltmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Hayır'larımızı, demokrasiyi "ama"sız savunma kararlılığımızla pekiştirelim.
Barış Bloku, Demokrasi İçin Birlik, Diyalog Grubu ve Yurttaş Girişimi