Gezi isyanının ülkede birçoklarının ezberini bozduğu, bir sürü değerlendirmeleri boşa çıkardığı ortada, tabi bunu böyle görmek isteyenler için. Yoksa direnişin asıl özünü göremeyip sadece tali yönlerini öne çıkartarak, gelişmeleri önceden nasıl da gördüklerini, nasıl da öngörülü olduklarını söyleyenlere diyecek bir şey yok. Onlar her daim haklıdırlar.
Gezi isyanının önemli sonuçlarından ve çıkarılması gereken derslerinden biri de sosyalist hareketin ve/veya toplumsal muhalefetin birliği, Batı’da gelişen Türk muhalefeti ile Kürt muhalefetinin ilişkisi ile karşılıklı konumlanışının ve seçim ittifakları gibi konuların yeniden ve gerçekten başka bir biçimde yürüyebileceğidir.
Burada yakalanması gereken ana halka gezi isyanının sokakta ve eylemde getirdiği birliği sürdürerek, derinleştirerek yukarıda bahsettiğim birlik ve ittifak anlayışına hizmet etmesi ve kolaylaştırması yönündedir.
Özgüvenli bir sosyalist hareket
Bunu oluşturmak hiç de kolay değil elbette. Engelleri, zorlukları ve birbirine zor değenleriyle ama denemeye değer yanıyla ele alınması gereken, önemli olan bunu doğru bir politika olarak benimseyip bulunduğumuz yerlerde (HDP, HDK, Taksim Dayanışması vb) savunmak, oraların konuşulur haline getirmek görevimizdi, görevimiz. İlk etapta bilinen zorluklarından dolayı bu bakış, anlayış kabul görmeyebilirdi. Ancak burda önemli olan bunun doğruluğu konusunda fikir sahibi olup ısrarcı davranmak ve kamuoyunda neyi savunduğumuzun özgüvenle propagandasını yapmaktı.
Tartışmanın kendisi ve içerdiği öneri sadece CHP ile seçime girelim, ittifak yapalım tartışması ve önerisi değildir, böyle maniple edilmemelidir. Bu, CHP’yi de içeren ve onu da aşan bir öneridir. Bu aynı zamanda 12 yıllık AKP+Gülen iktidarının analizi, onun girdiği yörünge sonucunda oluşturmaya çalıştığı devlet biçiminin tahlili sorunudur. Herhalde şu konuda ortak düşünüyoruzdur: AKP; kısmi de olsa var olan yasama, yargı ve yürütme organlarının bağımsızlığını ortadan kaldırıp tüm gücün yürütmede olduğu (buna ne dersek diyelim: ister islami faşizm, ister otoriter rejim, ister AKP diktatörlüğü) bir baskıcı rejimi inşa etmiştir.
Tek tek sıralamaya kalktığımızda, alt alta yazıldığında ciddi bir yekun tutacak olan iktidar saldırıları, antidemokratik uygulama, yöntem ve yönelimler karşısında HDP bileşenlerinin yürüttüğü seçim tartışmalarını kaba bir şekilde CHP’ye destek veya sadece onun listesinden seçime girmek /girmemek üzerinden söylemselleştirmek sekterizmden başkaca bir mana içermeyecektir.
Ezberi bozmak
Mevcut olana alışmış olmakla menkul tutumumuz, örneğin seçimden sonraki operasyonlarda kıyameti koparsak da nafile olacaktır. Eğer sorunu böyle koyuyor isek buradan çıkarılacak siyasal ve örgütsel taktik bu gidişin karşısında olan en geniş siyasal ve toplumsal örgütlerin birliği ve ittifakını oluşturmaya çalışıp, hem sokakta hem de sandıkta karşısına dikebilmektir. AKP’nin “iç düşman”a karşı otoriter devlet tavrını görmek için iç güvenlik harcamalarının yılbeyıl nasıl yükseldiğine bakmak yeterli olacaktır: 2006/ 10 milyar tl; 2013/27 milyar tl. Örtülü ödenek harcamaları 2003/103 milyon tl; 2012/695 milyon tl.
AKP ve CHP’yi eşitlemek
Bu isyandan sonra AKP ve CHP’yi eşitleyen, hatta Sırrı S. Önder’in yaptığı gibi CHP’yi daha fazla hedef tahtasına koyan açıklamalar ve türevleri aslında HDP bileşenlerinden “yetmez ama evetçilerin” mantığı ile aynıdır. Bu ittifak ve önerilerin karşısında oluşan reflekslerin gelişmesini AKP’nin nasıl görüldüğü belirliyor. AKP’yi askeri vesayeti gerileten, demokratik hak ve özgürlükleri geliştiren bir parti olarak (DSİP, Yeşiller ve Sol Gelecek) görürsek ya da barış sürecinin sonunda Kürt sorununun kendiliğinden çözülebileceği ve özgürlüklerin geleceği beklentisi olursa (bir kısım BDP’li) bütün bu arayışları gereksiz ve yanlış bulursunuz. Bu anlayıştaki potansiyel güçler ne yazık ki HDP’nin mücadele çizgisini ve hızını etkiliyor, ittifak arayışlarını zorlaştırıyor.
İttifakın temeli
Olabilecek en geniş seçim ittifakıyla temel ayakları özgürlükçü, halkların kardeşliğine dayalı, demokratik ve katılımcı bir yerel yönetim anlayışı çerçevesinde bir araya gelmek yeterlidir. Ranta dayalı ve yapılaşmaya karşı bir kent anlayışı merkezli ilkesel biraradalık inşa edilebilir. Seçilecek adayların bu saptanan ortak politikaların uygulanması için, bu ilkelerden sapılmaması için gerekli denetim ve kontrol mekanizmaları oluşturulabilir. Böyle bir ittifak anlayışı şayet doğru olarak kabul görüyorsa bundan sonra tartışmanın ikinci aşamasına geçebiliriz.
Bu tartışmada önemli olan araç fetişizmi yaparak, genel doğru olan bir politik stratejinin heba edilmemesidir. Bunun önündeki en önemli engel ise dar grupçuluk ve sekterizm olacaktır. Bizlere düşen ise bununla mücadele etmek olmalıdır.
Gezi ve sonrasının doğru ve yanlış özeti: Eylem ve sokak birleştirdi, söz yine ayrıştırdı. Ama ne gam. AKP yine toplumu sıkıştırıyor ve boğuyor. Patlama enerjisini biriktiriyor.