Hepimiz belli durumlara öğrenilmiş belli duygularla yaklaşır, ona göre davranırız. Bu, kimi zaman aileden kimi zaman toplumdan kimi zaman da eğitimden kaynaklanır ve kendinizi değerlendirmediğiniz sürece hep aynı kalır. Hepimizin dilinden düşmeyen o “değişmeyen tek şey değişimdir” sözüne karşın ne koşulları gözetiriz ne karşımızdakinin duygularını ne de akılcı yaklaşımı gösteririz. Tabii ki, bütün genellemeler gibi bu da yanlıştır ve ama hep karşımıza çıkar.
Bebeğe bile kızarız, dillendiremediği istekleri ve/veya ağrıları için ağladığında. Eşlerimize küfürler savururuz, onun neyi neden yaptığını bile dinlemeden. Büyükse boyun eğeriz de küçükse keyifle cezalandırmayı seçeriz acımasızca. Belki de bunlardandır (daha da eklenebilecek gerekçeler vardır, siz ekleyiniz kendinizce) bunca şiddet, bunca kavga, bunca ölüm. İşte Onur Şener, bir şarkı söylemedi istek geldiği halde diye öldürüldü vahşice. İşte Özgecan, işte diğerleri, adları sayılamayacak denli çok. Öldürenler ya kocası ya oğlu ya da akrabası ağırlıkla. Öldürülme en çok evde yaşanıyor, son dönemde sokak ortasında, göstere göstere, şan olsun diye sokak ortasında da katlediliyor kadınlar.
Michael Greenberg, yaşamının belirleyicisi olarak gördüğü kızı (Sally) ile yaşadıklarını anlatıyor bize. Neyi, niye ve ne kadar yaptığını, nerede nasıl yaklaştığını, çözümü nasıl bulduğunu veya tersi… tane tane anlatıyor. “Yaratıcı bize dehayı hayatla birlikte veriyor, toplumsa biz doğuştan yaratıcı ruhlarımızın dürtülerine uyma fırsatı bulamadan dehayı bizden çıkarıp atıyor” cümlesiyle toplumun yaşamı belirleyici gücünün ne denli etkin ve önemli olduğunu vurguluyor. Manik depresif bozukluğu olan Sally’nin, bu hastalığının ömür boyu sürdüğünü, öngörülmez şiddetli rüzgârlarla mücadele etmekten başka bir çözümü olmadığını anlatıyor. Sally, çocukluğundan başlayarak gerek evde gerekse ilk ve ikinci evliliğinde inanılmaz bir savaşım gösteriyor, hepimize örnek olması gereken… Tavsiye üzerine gittikleri, radyo programı da yapan bir uzman doktor, akıl hastalıklarını, “Nüfusun potansiyel olarak yıkıcı kesimini susturmak için icat edilmiş toplumsal bir ‘mit’” olarak tanımlıyor. Başkalarının gerçekliğini kendi uyarlamamıza geçirmek, olduğu sanılan kişi gibi görünmek, onları ikna etmek; insanın hemen her konuşmada, tartışmada hatta okul sırasında karşısındakini kendisi gibi görünmesini sağlamak gibi bir amacı var, ister istemez. Belki bir tartışmada aynı tarafta olmak için bu, kabul edilebilir bir gerekçedir, ama bir yaşam söz konusuysa pek de kabul edilemez.
Yanılgıların süzgecinde…
Çocuk, bir şeyinin olmadığını düşündüğünüz, hemen tüm ihtiyaçlarını karşıladığınız zamanda ağladığında, hemen hepimiz, “bırak ağlasın, biraz sonra yorulur ve uykuya yenik düşer” diyoruz. Bunun altında yatan, belki de çocuğun kendi kendine yeten, sorunun çözümü olmasını bilen biri olmasını sağlamak değil, anne veya babanın kendisini korumasıdır. Eğer bir kez ilgilenirsen çocuk hep ister ve kendine zaman kalmaz. Kısacası gündemi belirlemeyi çocuğa bırakmayın.
Din de bu çerçevede genel bir tavır belirliyor ve talepler karşılanmadığında inançlar da yetersiz kalıyor.
Greenberg, kendi kızı ile yaşadıklarını aktarırken, aslında bize bir geniş yelpaze açıyor ve bakış açımızı değiştirmemizi öneriyor. Anı da olsa anlatılanlar biz okurları aydınlatıyor. Bir örnek veriyor: Vejetaryen birini, bir gece yarısı, kızarmış kuzu buduna sürüp sonra da parmaklarını emiyor. Yakalanması yüzünü kızarttığı gibi utandırıyor da; buradan çıkan ise ikiyüzlülük. Bir tarafta farklı görünme, öbür yanda alınan tadın tekrarındaki haz var, arada kalan ise -bana göre de- tanık olan.
Ölümden sonra hayat…
Çöpten çıkanlarla bir şey yapmak yeniden yaşamalarını sağlamaksa eğer o nesnelerin, demek ki ölümden sonra da bir hayat var. Kimin elinde nasıl şekillenir bilemem, ama pek aynı sonuca ulaşılmaz; buna da bağlı olarak cennet cehennem dışındaki bir yaşamdan söz ediyoruz, yine bu dünyada, bu gökyüzünün altında. Deliliğe “kutsal hastalık” denirmiş eski Yunan’da. Şimdilerde “delilik” olarak tanımlanmasa da, akıl hastalıkları olan kişilere “tanrıların eli değmiş” diyebiliriz.
Belki de…
Geri Dön Günışığım
Michael Greenberg
Anı
Çeviren Özlem Yüksel
Yapı Kredi Yayınları, Ağustos 2022, 175 s.