ABD Başkanı Barak Obama, IŞİD’e karşı mücadele planını açıkladı. Buna göre, ABD, IŞİD’e karşı sistematik hava saldırıları düzenleyecek. Bununla birlikte IŞİD’e karşı mücadele eden Irak ve Kürt güçlerine, eğitim, istihbarat ve askeri ekipman verecek. Suriye’de de muhalif silahlı gruplara destek verecek olan Amerikan yönetimi, IŞİD’in mali kaynaklarını kesecek.
ABD’nin bu planı ne anlama geliyor? Ve bu planda Türk devletine düşen rol nedir?
Bu soruları Ortadoğu uzmanı, araştırmacı yazar Haluk Gerger yanıtladı. ETHA’dan Arzu Demir’in özel haberi.
Gerger, Amerikan yönetiminin IŞİD’in kuruluş aşamasındaki desteğini hatırlattı, ardından IŞİD macerasının ABD açısından yararlarını saydı. İran’ın IŞİD tehlikesi ile terbiye edildiğine dikkat çeken Gerger, Irak’ı hükümet düzeyinde yeniden dizayn etme olanağı bulduğunu belirtti. Türkiye’nin de yeniden hizaya sokulduğu değerlendirmesini yapan Gerger, şunları belirtti: “Güney’deki Kürtler de ABD istekleri doğrultusunda, kendilerini ‘merkezi hükümet’e bağlayan bir senaryoya katılmak zorunda kaldılar. Bağımsızlık projesinin, ‘kendi başına askeri-politik güç oluşturma zemini’ bakımından ‘yetersiz’ olduğu imajı neredeyse Kürtlerin kendilerinin algısına bile yerleşti. Böylece Kürtler en hassas yerlerinden vuruldular, en meşru haklarından yoksun bırakılmanın argümanlarıyla kuşatıldılar içten ve dıştan. Üstelik, sadece Irak’ta merkezi hükümet’e değil, özellikle Türkiye’ye de mecbur ve mahkum oldukları yönünde bir başka yanılsama yaratıldı. Ne büyük bir tuzak ve ne hazin bir durum! Amerikalılar yarın Rojava’yı da Esad güçleri ve Türkiye ile ‘kurtarma’ya kalkarsa, artık ‘ört ki ölem’ demekten başka bir çare de kalmayabilir.”
Haluk Gerger, Türkiye’nin Ortadoğu’daki bugünkü konumunu nöbetçi jandarma ve truva atı olarak tanımladı, “Türkiye, Soğuk Savaş döneminde salt tetikçiydi. Bugün nöbetçi jandarma konumunda. Ayrıca truva atı. Emperyalizmin, Batı’nın stratejik çıkarlarını, askeri işlevlerinden yumuşak gücünü devreye sokarak, bölgedeki tarihsel, kültürel ve coğrafi ilişkilerini kullanarak karşılamak. İkili bir rolü var: Bir yandan militer bir rol, diğer yandan diyaloğa ve bölgeyle işbirliğine dayanan, bu yolla truva atı gibi sızarak Batı’nın değerlerini ve çıkarlarını taşımak” dedi.
Türkiye’nin bölgeye dair “özel çıkarları” da olduğunu hatırlatan Gerger, her parçadaki Kürt hareketini denetim altında tutma ve buna karşı eski, geleneksel bölgesel koalisyonu canlı tutma amacında olduğunu belirtti. Gerger, “Türkiye’nin yeni bir özel çıkarı da var: Kendisine bir pazar ve hegemonya alanı açmak. Hegemonyayı da iki biçimde kurmayı planlıyor. Birincisi ekonomik yatırımlar yoluyla. İkincisi de, Kürt sorununu genişleyerek tasfiye etmek. Kürtler üzerinde, öteki Kürt parçaları üzerinde hegemonya kurmak” dedi.
“Türkiye’nin özellikle Kürt meselesinden dolayı yapmayacağı işbirliği yok. Şeytanla bile işbirliği yapar” diyen Gerger, IŞİD ve El Nusra gibi gruplarla yaptığı işbirliğini örnek olarak gösterdi.
ABD’nin IŞİD’e karşı Türkiye’den de istekleri olduğuna dikkat çeken Gerger, şunları söyledi: “Türkiye, artık IŞİD’in Kürtlere karşı kullanılmasından vazgeçmek mecburiyetinde. Artık IŞİD’i desteklemeye devam edemeyeceklerini görüyorlar. Ama burada bir çelişki var. Türkiye çıkarları itibariyle Ortadoğu’da ABD ile beraber militer bir görev yapmak istemiyor. Ayrıca bir askeri harekata katılıp, IŞİD’in rehin tuttuğu konsolosluk görevlilerinin öldürülmesine sebep olmanın, yeni hükümet açısından da kötü bir sonuç olacağını hesap ediyorlar. Türkiye’nin ikilemi devam ediyor. ABD, bastırıyor.”
ABD’nin hava saldırısı sırasında İncirlik Üssü’nü kullanabileceğini hatırlatan Gerger, “Bu nispeten daha hafif bir çelişki. Ama ikinci çelişki çok daha önemli. İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana biliyoruz ki, tek başına hava harekatları, belirli stratejik hedefler ve savaş hedefleri bakımından yeterli olmuyor. Büyük bir olasılıkla Obama da bunu söyleyecek” dedi.
Amerikan yönetimin olası bir kara harekatını da, Amerikan askerleri ile değil NATO ile yapmak isteyeceğinin altını çizen Gerger, “Fransa ve İngiltere de IŞİD’e karşı hazırız dedi. Katar, Suudi Arabistan gibi ülkeler askeri manada bir anlam ifade etmiyor. Kara harekatı denildiğinde ve içinde Amerika da olmayacaksa, NATO ülkeleri olacak. Yeni NATO da buna uygun, sözleşmesi değişti, her yerde askeri harekat yapabilir” dedi.
NATO şemsiyesindeki bir kara harekatına Türkiye ne diyecek?
Araştırmacı yazar Haluk Gerger, bu durumun Türkiye’nin çelişkilerini çözecek bir zemin sunduğu görüşünde. Gerger’e göre, Türkiye, böylesi bir kara harekatının içinde yer almak isteyecek.
Gerger, “Türkiye, baştan beri, özellikle Suriye ve Rojava’ya bir askeri varlıkla gitmeyi hep istiyordu. Şimdi, Türkiye bir taşla iki kuş vurup, böyle bir askeri harekat olursa hem Irak’ta hem Suriye’de bir askeri varlık ile bulunma avantajı yakalayabilir. Türkiye’nin çelişkileri var ama bu çelişkileri çözebilecek uç örnekler, planlar ve projeler de var. Bu olur olmaz ayrı. Ama bir olasılık bu. IŞİD tehlikesi, Türkiye’ye, Türkiye onu kullanamadığı bir alanda da yaradı. IŞİD, Musul’a, Bağdat’a yürüdüğü zamanda ne oldu? IŞİD’in bir sonucu. Kürtleri, en başta Güney Kürdistan olmak üzere -Rojava için de söz konusu- merkezi hükümetlerle işbirliği yapmaya mecbur etti. Bunu Amerika zaten istiyordu. Irak’ta Bağdat’la, şimdi de mecburen Esad’la işbirliği içinde davranmak mecburiyetine itti. Bu zaten Türkiye için bir avantaj. Bu süreç içerisinde Türkiye’nin çelişkileri var, zorda kaldığı noktalar var. Ama aynı zamanda bunu kendisi açısından avantaja çevirecek imkanlar da söz konusu. Bunların hangisi nasıl işler gelişmeleri bekleyip göreceğiz.”
Haluk Gerger, ABD’nin IŞİD’i tamamen bitirmek gibi bir niyeti varsa, kara harekatına yönebileceğini belirtti ve ekledi: “ABD, IŞİD’in dişleri sökülmüş bir halde bir tehdit olarak varlığını devam ettirmesinde bir fayda görüyorsa, Demokles’in kılıcı gibi kullanmak istiyorsa o zaman hava harekatı yeter. Dişlerini söker ama tümden ortadan kaldırmaz. Eğer Obama’nın dediği gibi, IŞİD’i tamamen bitirmek istiyorsa, hava harekatı ile kesinlikle mümkün değil. Bu uzun iki tür savaş ister. Birincisi; klasik kara harekatı ister. İkincisi; onun sonrasında istihbaratın ve özel orduların birlikte çalışacağı bir sürekli savaş ister. Hangisini seçeceği Amerika’nın kararına bağlı. Söylediği gibi ‘Tümden yok edeceğiz’ diyorsa kara harekatı kaçınılmazdır. Ondan sonra istihbarat ve özel ordu, gladyo türü örgütlenme ile bunun devamı kaçınılmazdır.”