8 Şubat “Eğitimde Gericileşmeye Karşı Dayanışma ve Birlik Mitingi”nin hemen arkasından, 13 Şubat’ta yapılacak okul boykotu, seçimlerde Alevilerin tutumu ve laiklik gibi konularda Zülfikar Dergisi Yayın Yönetmeni Mehmet Yüksel ile konuştuk, görüşlerini aldık.
13 Şubat boykotunu Alevi demokratik mücadelesi açısından nasıl değerlendiriyorsunuz? Neden böyle bir adım atıldı? Sonuçları ne olur?
Eğitimde 13 Şubat’ta gerçekleştirilecek boykotu ve öncesinde düzenlenen 8 Şubat mitingini önemli buluyorum. Alevilerin demokratik mücadelesi son yıllarda oldukça sancılı geçmesine karşın, giderek artan bir ivmeyle de ilerlemektedir. Cumhuriyet tarihi boyunca çözülmeyen kimlik sorunlarının yanı sıra, özellikle son yıllara damgasını vuran AKP hükümetlerinin anti-demokratik uygulamaları da Alevilerin geleceklerine yönelik kaygılarını artırmaktadır. Geçtiğimiz yıllarda eğitim alanında yapılan 4+4+4 uygulaması ve ardından bu eğitim yılının başlarında “Eğitim ve din şuraları” adı altında müfredatta gericileşme ve Sünni İslam dışındaki anlayış ve kimlikleri yok sayan asimilasyonist uygulamalar en çok Alevileri endişelendirmektedir.
Buna bir de Alevilerin, diğer ezilen ve ötekileştirilen kesimlerin sorunlarına duyarlı olmalarına rağmen, aynı kesimlerin kendi inanç ve kimliklerine karşı aynı duyarlılık ve hassasiyeti hissetmediklerine dair yaşanmışlıkları da eklemek faydalı olur kanaatindeyim. Bütün bunları ve devlet ile AKP Hükümeti’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Aleviler lehine verdiği başta eğitim ve cemevleri konularındaki kararlara uymayacağını açıkça ifade ettiğini de göz önüne alırsak, Alevilerin seslerini meydanlarda duyurmaya çalışmalarını anlamış oluruz. Eğitimde başta “Anadilde Eğitim Hakkı” olmak üzere çağdaş, laik ve her kesime eşit temelde yaklaşan bir eğitim modeli noktasında tüm toplumsal kesimlerin seslerini duyurabilmeleri için bu boykot kararı alınmıştır. Kaldı ki önümüzde (4 ay sonra) bir genel seçim var ve Aleviler bu meyanda seslerini siyasi partilere de duyurmak istemektedirler. Bu anlamda zamanlamasının uygun olduğunu düşündüğüm bu eylemlerin, güç birliği içinde doğru bir strateji ile önemli kazanımlarla sonuçlanabileceğini düşünmekteyim.
Bu boykota Aleviler dışından verilen desteği nasıl değerlendiriyorsunuz?
Miting ve boykot eylemliliklerine Aleviler dışında, başta Eğitim Sen ve Eğitim İş olmak üzere çeşitli eğitim sendikaları ile emek örgütleri, sivil toplum kuruluşları ile siyasi parti ve örgütler destek verdiler. Ben hem Zülfikar Dergisi sorumlusu, hem de bir Alevi dedesi olarak bu destekleri çok anlamlı buluyor ve önemsiyorum. Bu tür mücadele ve güç birlikleri, toplumsal kurtuluşumuz ve yarınlarımızı doğru düzgün kurma yolunda bir iktidar alternatifi olarak çok önemli deneyimler. Gönül ister ki başta Kürtler olmak üzere, her türlü anayasal eşit yurttaşlık temelli hak arayışlarında hepimizin bir diğerimize sorgusuz sualsiz destek olacağı bir zemini ve sürekliliği yaratabilelim. Bir diğerimizin sorununun aynı zamanda bizim sorunumuz olduğunu gerçekten kavrayabildiğimiz zaman bu ülkenin en zor sorunlarını halletmişiz demektir.
Herkes Alevilerin bu seçimde nasıl bir tutum alacağını merak ediyor. Sizce Aleviler nasıl bir tutum almalı? Ve sizce Aleviler nasıl bir tutum alacak?
Önümüzde gerçekten de oldukça önemli bir genel seçim var. Çünkü bu seçimlerde eğer AKP istediği gibi bir zaferle çıkabilirse, Türkiye’nin önüne bir başkanlık modeli getirecek ve şu andan altyapısını hazırladığı antidemokratik uygulamalara yenilerini eklemekten çekinmeyecek. AKP ve Recep Tayyip Erdoğan ülkeyi sıkıyönetim ve olağanüstü hal yasalarıyla yönetebileceği güvenlik konseptli, diktatoryal bir polis devletine evirmek istiyor. Aleviler de tıpkı diğer bütün demokrat toplum kesimleri gibi bundan büyük bir endişe duymaktalar. Şimdiden Aleviler arasında seçimlere yönelik tartışmalar ve arayışlar başlamış durumda. Özellikle genç ve eğitimli kesimde yaşlı kuşakların gelenekselleşen seçim tercihlerine alternatif yeni arayışlar gündeme getirilmekte. Ben bu seçimlerde, uzun zamandır işaretlerini aldığımız ve temelde insan hakları, demokrasi ve Alevilerin kimlik sorunları ile hak taleplerine yönelik samimi ve ciddi programlara sahip parti ve siyasilere eğilim gelişeceğini düşünüyorum.
HDP’nin Alevi kitlelerle daha sıkı bağlar kurabilmesi için neler yapılmalı?
Halkların Demokrasi Partisi’nin (HDP) bu seçimlerde bir başarı sağlayabilmesi için, Türkiye kamuoyu ve özellikle de Alevilere, gerçekten de samimi olduklarından hiç bir şüphe duymadığımız politika ve programlarını daha iyi ve sıcak ilişkiler kurarak anlatabilmesi gerek. Bunun için, zaten kendilerinin de zaman zaman ifade ettikleri gibi insanlarla bire bir ve halkla iç içe bir seçim stratejisi geliştirip uygulayabilmeleri gerekir diye düşünüyorum. Alevi temsiliyeti noktasında hakkaniyetli ve doğru tercihler temelinde bir çalışma yürütülmeli. Cumhurbaşkanı adayı olarak Selahattin Demirtaş’ın Aleviler ve hak talepleri noktasında dile getirdiği doğru önermeler (cemevleri, Diyanet ve eğitim gibi), Alevi kitlelerle sağlanacak lokal ve sıcak ilişkilerle bire bir, yüz yüze anlatılmalı.
Aleviler arasında laiklik kaygısıyla otomatik olarak CHP’nin desteklenmesi tutumunda bir kırılma olduğu söylenebilir mi? Kürt Özgürlük Hareketinin özellikle Güney Kürdistan ve Rojava’da sergilediği tutumun, buralarda kadınların öne çıkmasının, Kürt güçlerin IŞİD’i yenilgiye uğratmasının vb bu (olası) kırılmada etkisi var mı?
Evet, özellikle genç kuşaklar üzerinde böyle bir kırılmadan bahsedebiliriz. Belirttiğiniz gibi IŞİD meselesi üzerinden Şengal, Rojava ve Kobani’de gerçekleştirilen zorlu direniş ve kazanımlar Alevi kitleleri üzerinde oldukça olumlu etkilere yol açtı. Kürt gerillalarının ve özellikle genç kadınların Kobani’deki destansı direnişleri bir tek Alevilerin değil, dünyanın da takdirini kazandı. Bütün bunlara ek olarak özellikle başta Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, AKP ve Türk devlet güçlerinin Suriye sorununun başından beri gerici ve barbar yapıları desteklemeleri, Rojava bölgesindeki kazanımları boğmaya yönelik söylem ve uygulamaları Aleviler de dahil olmak üzere tüm ezilen ve ötekileştirilenlerin mücadeleyi içten içe desteklemesine yol açtı. Ayrıca Aleviler, Kobani Kantonu ve Rojava’nın düşmesi halinde kendi geleceklerinin büyük bir tehditle karşı karşıya kalacağına inanmaya başladılar. Bütün bunlar özellikle Alevi gençliğinde Kobani direnişine desteği artırdı. Orada IŞİD çetelerine vurulan darbe ve onların yenilmesi, içerde AKP hükümeti ve Erdoğan’ın yenilmişliğiyle özdeşleştirilir oldu. Nihayetinde Kobani düşmedi ve Türk hükümeti ve devletinin her türlü desteğine rağmen IŞİD barbarları destansı bir direnişle yenilgiye uğratıldı. Bu başta Aleviler olmak üzere bütün muhalif kitleler üzerinde bir moral motivasyon etkisine yol açtı.
Bu röportaj Siyaset’in 22. (Şubat 2015) sayısında yayımlanmıştır.