Siyasi HaberSiyasi Haber

    Güncel Kalın

    Türkiye ve dünyada neler olup bitiyor ilk siz bilgi sahibi olun

    Göz attınız mı?

    Bakur

    2 Aralık 2015

    Çin Kültür Devrimi: Devrim içinde devrim yapmayı göze almak

    10 Kasım 2020

    İşçi kitle örgütleri üzerine

    15 Eylül 2015

    Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı “İnsan Hakları Eylem Planı” üzerine

    3 Mart 2021
    Facebook Twitter Instagram
    Facebook Twitter Instagram
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    • Haberler
      • Gündem
        • Ekonomi
        • Politika
        • Ortadoğu
        • Spor
        • Sağlık
      • Emek
      • Kadın
      • LGBTİ+
      • Gençlik
      • Haklar ve Özgürlükler
        • Halklar ve İnançlar
        • Göçmen Hakları
        • Çocuk Hakları
      • Bilim Teknoloji
      • Kültür Sanat
    • Yazılar

      Kötülük ve Cezasızlık

      16 Mart 2023

      Emek ve Özgürlük İttifakı’nın Seçim Stratejisi: TİP ve HDP

      15 Mart 2023

      ABD’nin 16. büyük bankası battı: Yeni bir 2008 krizi mi geliyor?

      13 Mart 2023

      Vicdan, bilinç ve dayanışma

      10 Mart 2023

      Yaşamak nefes alıp vermek değildir: DAD

      10 Mart 2023
    • Yazarlar
    • Seçtiklerimiz
    • Söyleşiler
    • Dosyalar
    • Çeviriler
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    Anasayfa » Geçmişten günümüze Türkiye’nin alevi sorunu

    Geçmişten günümüze Türkiye’nin alevi sorunu

    Toros Korkmaz- Toros Korkmaz18 Ekim 20228 dk. okuma süresi
    Paylaş
    Facebook Twitter Telegram WhatsApp Email

                                                                                  “Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan!![1]”

    Son haftalarda AKP hükümeti nüfusun yaklaşık yüzde 15-20’sini oluşturan Alevilere ilişkin bir siyaset geliştirme çabasında. En son iki hafta önce Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Şahkulu Sultan Dergahı ve Cemevi’nde düzenlenen Cemevleri Temel Atma ve Toplu Açılış Töreni’nde “Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde Kültür ve Cemevi Başkanlığı” kurulacağını ilan etti.[1]  Bu demeç ve geliştirilmek istenen yeni politika, Alevileri temsil eden birçok kurumun haklı tepkisiyle karşılaştı. Tepkinin ana nedeni, bu siyasetin gizli amacının Türk-Sünni İslam ideolojisini temel almış devletin Alevileri de bir bütün olarak resmi İslam’ın içinde eriterek/konumlandırarak kontrol altına alma isteği olduğu kanısıdır. Bu siyasetin seçimler yaklaşırken devreye sokulmasının nedeni de herkesin malumudur: Her bir oyun altın değerinde olacağı önümüzdeki seçimlerde Alevilerden de oy kapma isteği. Böyle bir siyasetin Alevilerin Türkiye coğrafyasında yüzyıllardan beri uğradıkları büyük haksızlıklara bir son vermekle uzaktan yakından ilişkisi olmadığı açıktır.

    Aleviliğin yüzyıllardır gerek Osmanlı gerekse cumhuriyet döneminde uğradığı katliamların kökeni devletin açıktan Sünni İslam’ı resmi ideoloji olarak benimsemesi ve bu durumun da heteredoks bir inanç olarak Aleviliğin Sünni İslam’ın dışında kalması ve değerler açısından onunla uzlaşmamasına dayanıyor.

    Aleviliğin Sünni İslam’ın dışında kendine özgü bir inançlar dizgesi olarak ne zaman ortaya çıktığına dair kesin bir tarih vermek çok güç. Alevilik en yaygın görüşe göre Anadolu’da semavi dinlerin ortaya çıkışından önce yaşayan halkların yerel inançları ile sonradan Anadolu’ya gelen halk topluluklarının inançlarının birbirleriyle karışması sonucu ortaya çıktı. Bu tezi anlamlı kılan en önemli neden tek özgün bir Alevi inancı yerine kendini Alevi inancının parçası gören hem etnik hem de inançsal olarak birbirinden farklılaşmış değişik insan topluluklarının olması.

    Örneğin, Doğu Anadolu’nun Kürt-Zaza nüfusun yoğun olarak yaşadığı Dersim Bölgesi ve civarında kendini Rêya Heqîyê olarak adlandıran, doğayı ve güneşi kutsal sayan İslam inancının temel prensipleri ile hemen hemen hiçbir benzerliği olmayan kökenleri dört bin yıl öncesine kadar giden bir inanç varken, Orta Anadolu Türk Aleviliğinde Hz. Ali ile doğrudan bağ kuran, onu kendine önder olarak gören Hacı Bektaş’ı en önemli pirleri sayan, kendini İslam’ın dışında saymayan ama Batini bir İslam yorumu geliştirip gene Sünni İslam’ın ana inançsal ritüellerini uygulamayan bir inanç vardır.[2] Antakya yöresinde kendilerini Arap Alevileri olarak tanımlayan Nusayriler ise İslamiyet’in temel kitabi Kur`an ile daha yakın bir bağ geliştirirken birçoğu kendini Şii İslam’ın İsmailliye mezhebinin bir parçası olarak görür ama ritüeller Sünni İslam’dan çok farklıdır. Batı Anadolu ve Toros Dağları civarında son dönemlere kadar daha çok göçebe bir yasam tarzını benimsemiş Türkmenler ise ağacı kutsal sayarlar ve Orta Asya’daki gök tanrı kavramını kullanırlar. Bu inanç grubunun da İslam inancı ile de ortak bir yönü hemen hemen hiç yoktur.

    Son dönemde Alevilik konusunda konu hakkında derinlemesine bilgi sahibi olan yazarların makalelerinden derleme bir eser yazan Yalçın Çakmak ve İmran Gürtaş Aleviliğin, Sünni İslam, Yahudi ve Hristiyanlık gibi kitabı dinlerin dışında ve çoğu zaman da bunlara karşı gelişen farklı tasavvufi inanç formlarını belli ölçülerde Şiilik sembolizmi ve yerel kültürel öğeler ile bağdaştırıp yorumlayan “senkretik” bir inanç olarak anlaşılabileceğini iddia ediyorlar. Kanımca bu iddia doğrudur. Tabii burada Şiilik sembolizminin de mutlak olmadığına, yörelere göre bazen hiç, bazen az, bazen de biraz daha fazla olduğunu unutmamak gerek.[3] Tüm bunlardan üzerine basılması gereken en önemli nokta, Aleviliğin aslında tüm dini inançlarda görülen senkretik özelliğinin ağır basması ve tek bir Alevi inancı yerine, Alevilik genel şemsiyesi altında toplanan değişik inanç formlarının olmasıdır. Ama bu inanç formlarının da ortak özellikleri var. Aleviliğin Sünni İslamcı devlet ideolojisi açısından bir tehdit unsuru olarak görülmesinin ana nedeni işte bu ortak özelliklerde gizlidir. Bu ortak özellikler ise şunlardır: İslam’ın temel şartları olan namaz, oruç, hacca gitme gibi ritüellerin büyük oranda olmayışı ya da olsa bile çok daha değişik formda olması. Örneğin Sünni İslam’da Ramazan ayında tutulan orucun yerine, Muharrem ayında oruç tutulması gibi. Ritüellerde zorlamanın olmaması, doğa ile kurulan doğrudan ilişki, yani insanı doğanın bir parçası saymak ve doğaya ve canlılara mümkün olduğunca zarar vermemek, kadın erkek ilişkilerinin Semavi dinlere ve özellikle Sünni İslam’ın anaakım yorumuna göre çok daha eşitlikçi olması. Genel olarak da aşırı zenginleşmeye, sömürüye karşı olmak.

    Osmanlı’nın yükseliş dönemlerinden günümüze kadar Alevi inanç grupları işte saydığımız ortak özelliklerden mütevellit siyasi iktidarın kendilerine zorla dayattığı Sünni İslam inancına ve bu inancın devletli yorumlarının kendilerini aşağılayıcı tutumlarına karşı isyan halinde olmuşlardır. Osmanlı yönetimi Alevi köylülerinin ürünlerine zorla el koymak ve onları ekonomik anlamda sömürmek için Sünni İslam’ı bir araç olarak kullanmışlardır. Alevilerin Osmanlı’nın baskısından kurtulmak için zaman zaman Şii İran devleti ile iyi ilişkiler kurmak zorunda kalması şartların zorladığı kaçınılmaz bir durumdur. Bu da Osmanlı yöneticileri tarafından bir bahane olarak kullanılmış ve Aleviler, basta Yavuz Sultan Selim dönemi olmak üzere 16. ve 17. yüzyıllarda büyük katliamlara maruz kalmıştır. Buna ilaveten Osmanlı devlet düzeninde Sünni ulema ve medrese kurumunun devletin ideolojisinin oluşumunda ve onun talana dayalı uygulamalarında meşrulaştırıcı bir rolü olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Sünni ulema ve medrese Alevileri her zaman sapkın ve yok edilmesi gereken bir inanç olarak görmüştür.

    Cumhuriyet döneminde de Aleviler, basta on binlerce insanın katledildiği 1938 Dersim Soykırımı olmak üzere kısa aralıklarla kırımlara maruz kaldılar. Bu kırımlardan en önemlileri şunlardır: 17 Nisan 1978’de Malatya’da sekiz kişinin öldürüldüğü, 100’e yakın kişinin yaralandığı ve 1000 civarında işyerinin tahrip edildiği olaylar, 19 Aralık 1978’de başlayan ve yedi gün süren Maraş katliamı. Bu katliamda yüzlerce insan öldürülmüş ve binlerce insan yaralanmış ve yüzlerce işyeri tahrip edilmiştir. 1980 Haziran-Temmuz aylarında gerçekleşen Çorum Olayları. Burada 57 vatandaş hayatını kaybetmiş ve yüzlerce kişi yaralanmıştır. 2 Temmuz 1993’de Sivas Madımak Oteli’nin yakılması olayı. Burada ise Pir Sultan Abdal Şenlikleri basılmış ve Madımak Oteli’nde dönemin düşün insanları yakılarak öldürülmüştür, 12 Mart 1995 tarihinde başlayan ve dört gün süren Gazi Mahallesi Olayları. Bu olaylarda 40 kişi hayatını yitirmiştir. En son 2013 Gezi Direnişinde doğrudan güvenlik güçlerinin ateş etmesi sonucu ölen sekiz kişinin yedisi Aleviydi. Tüm bu katliamlar ya doğrudan Dersim Soykırımında olduğu gibi devletin tepesindeki yöneticiler tarafından, ya da devletin içinde organize olmuş illegal yapılanmalar, yani derin devlet unsurları tarafından planlandı ve uygulandı. Bu unsurlar faşizan siyasi hareketlerin içinde örgütlenmiş halkın bir bölümünü Alevi kırımlarında maşa olarak kullandı.

    Tüm bu kanlı olaylar ve katliamların dışında günümüze kadar Alevi mahalleleri ya da Alevi kişilerin oturduğu evler onlarca kez işaretlendi ve birçok Alevi yurttaş fiziksel ya da sözlü tacize uğradı ve uğramaya da devam ediyorlar. Alevilerin dönem dönem uğradığı katliamlar ve genel olarak da ayrımcılığa maruz kalmalarının altında yatan en önemli nedenlerin başında Alevilerin çok büyük çoğunluğunun Sünni-İslamcı-Türkçü siyasi iktidarların karşısında yer alan sosyal demokrat ya da sosyalist partilere oy vermesi, solun genel kitle tabanını oluşturmalarıdır. Aslında bunda şaşılacak bir durum da yoktur. Alevilik Sünni İslam’ın Türkiye coğrafyasında Osmanlı zamanından beri devlet dini olmasından kaynaklı hep bu devlet düzenine karşı kendilerini konumlandırmışlar ve insancıl dünya görüşlerinden dolayı da siyasette sol-sağ kavramlarının egemen olmasıyla beraber sola sempati duymuşlardır. Alevilik inançsal ritüeller açısından birbirinden farklı gruplara ayrılsa da, mağdur edilme tüm bu grupların tarihten günümüze ortak özelliği olmuş ve bu da Aleviliğin bir isyan duruşu oluşturmasına yol açmıştır.

    Aleviler ne istiyor sorusuna dönecek olursak kendini resmi devlet ideolojisinin yanında konumlandırmaya çalışan Cem Vakfı ve Ehlibeyt Vakfı gibi yapıların dışında, genel Alevi nüfusunu temsil eden örgütlenmeler, Alevi kanat önderleri, Alevi siyasetçiler ve aydınlar asil olarak devleti Sünni-İslamcı ideolojisinin ve bunun uygulamalarının yok olmasını istiyor. Biraz daha açacak olursak, Aleviler devletin gerçekten laik olmasını belli bir dini inancı topluma zorla dayatmasını istemiyor. Diyanet İsleri Başkanlığı’nın kaldırılmasını ya da tüm dini inançlara eşit mesafede olmasını istiyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın tüm ilk ve ortaöğretimde müfredata koyduğu zorunlu din dersi uygulamasının kalkmasını istiyor. Alevilerin yoğun yaşadığı bölgelere camii yapılmamasını, eğer o bölgede Alevi halkının talebi varsa ibadet yeri olarak cemevi yapılmasını, mevcut cemevlerinin statüsünün olmasını ve el konulan dergahların Alevilere iade edilmesini talep ediyor. Tabii bunlara ilaveten Alevilere karşı tüm ayrımcı uygulamaların kalkmasını ve geçmişte yaşanan acı olaylarla ilgili gerçek bir yüzleşmenin olmasını istiyor.[4]

    Türkiye’nin Alevi Sorunu, ancak devletin resmi ideolojisinin bir parçası olan Sünni İslam’ı terk etmesi, onun yerine gerçekten seküler bir yapıya bürünmesiyle olanaklı olabilecek. Alevilerin başlıca talebi devletin tüm dinlere eşit mesafede bakan, herhangi bir dine taraf olmayan bir yapıya bürünmesi. Maalesef gerek iktidardaki AKP-MHP bloğu, gerekse CHP’nin önderliğinde ana muhalefeti oluşturan altı partili blok, su ana kadar devletin sekülerleşmesine dair herhangi bir politika önermediler. İktidar bloğu açıktan dindar bir nesil yetiştirmeyi kendine hedef olarak koyarken, ana muhalefet bloğu, mevcut durumu değiştirmeyi amaçlayan hiçbir politika geliştirmedi ve hatta açıktan devletin dincileştirici politikalarına karşı durmadı. Örneğin, bilimin hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde kabul ettiği Evrim Teorisi müfredattan çıkartılırken laik Cumhuriyeti kurduğunu öne süren CHP buna ilişkin herhangi bir açıklama yapma gereğini bile duymadı. Gerçekten sekülerleşme taleplerine önemli ölçüde demokratik Kürt siyaseti ile birlikte hareket eden sosyalist yapıların oluşturduğu üçüncü yol bloğu öncülük ediyor. Blok, Diyanet İşleri’nin ve zorunlu din derslerinin kaldırılmasını, cemevlerinin ibadetevi olarak kabul edilmesini programına açıktan koyuyor ve değişik platformlarda da bu konuları çekincesiz dile getiriyor.[5] Tüm bu nedenlerden dolayı Alevilerin önemli bir bölümünün önümüzdeki secimlerde HDP’nin başını çektiği Üçüncü Yol Bloğu’nu desteklemesi şaşırtıcı olmayacaktır.


    [2] Erdoğan: Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde Kültür ve Cemevi Başkanlığı kurulacak – BBC News Türkçe

    [3] Alevilik ve Tarihi (zazaki.net)

    [4] İsmail Beşikci’ye cevabımızdır (gazeteduvar.com.tr)

    [5] Aleviler ne istiyor? | alevinet (alevinet12.com)

    [6] Parti Programı | Halkların Demokratik Partisi (hdp.org.tr)

    AKP Aleviler Alevilik Sorunu Şahkulu Sultan Dergahı ve Cemevi
    Paylaş. Facebook Twitter Telegram WhatsApp Email
    Önceki YazıHDP eski Milletvekili Gülser Yıldırım tahliye edildi
    Sonraki Yazı Cizre’de festivale tepki: Çocuklarımızın kemiklerinin üzerinde festival

    İlgili Yazılar

    Sınavı başarıyla geçtiler ama AKP’lileri geçemediler!

    Haklar ve Özgürlükler 18 Mart 2023

    Savcı Sayan vekil olmak için istifa etti

    Manşet 17 Mart 2023

    Hatay il sağlık müdürü vekil olmak için istifa etti

    Manşet 16 Mart 2023
    Destek Ol
    Yazılar

    Kötülük ve Cezasızlık

    - Siyasi Haber

    Emek ve Özgürlük İttifakı’nın Seçim Stratejisi: TİP ve HDP

    - Ahmet Saymadi

    ABD’nin 16. büyük bankası battı: Yeni bir 2008 krizi mi geliyor?

    - Mahir Sayın

    Vicdan, bilinç ve dayanışma

    - Mehmet Ali Ayan

    Yaşamak nefes alıp vermek değildir: DAD

    - Korkut Akın

    Antakya’ya mektup

    - Bora Selim Gül
    Tarihten

    Seyit Rıza 15 Kasım 1937: Evlâdı Kerbelayıh, bi hatayıh, ayıptır, zulümdür, cinayettir!

    Seyit Rıza, oğlu ve arkadaşları bundan tam 84 yıl önce Elazığ’daki Buğday Meydanı’nda idam edildi. Darağacına götürülürken 75 yaşındaki Seyit…

    Seçtiklerimiz

    HDP ile HÜDAPAR kıyasının utanmazlığı

    - Kenan Kırkaya

    On binlerin yürüyüşü

    - Ertuğrul Kürkçü

    Yeter artık…

    - Mucella Yapici

    Türbülans

    - Seyfi Öngider

    Toplumun depreme dair notları

    - Can Şahin

    İstifa ve seçim

    - Ertuğrul Kürkçü

    Güncel Kalın

    Son felişmelerden haberdar olmak için E-Bültenimize üye olun

    Siyasi Haber, “tarafsız” değil “nesnel” olmayı esas alır. Siyasi Haber, işçi ve emekçiler, kadınlar, LGBTİ+’lar, gençler, doğa ve yaşam savunucuları, ezilen etnik ve inançsal topluluklardan yanadır.

    Devletten ve sermayeden bağımsızdır.

    Facebook Twitter YouTube
    Emek

    DİSK, seçim kararını açıkladı: 14 Mayıs’tan önce 1 Mayıs var

    17 Mart 2023

    Macron demokrasiyi yok saydı

    17 Mart 2023

    Mata Otomotiv işçileri 18 gündür grevde

    16 Mart 2023
    Kadın

    AKP’li Özlem Zengin: Hedef haline getirildim

    18 Mart 2023

    Direniş temsili olarak “Damızlık Kızın Öyküsü”

    17 Mart 2023

    Bilimle uğraşan kadınların yarısı cinsel tacize maruz kalıyor

    16 Mart 2023
    © 2023 Siyasi Haber. Designed by Fikir Meclisi.
    • Siyasi Haber / Künye
    • İletişim
    • Gizlilik Politikamız

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.