Mustafa ÇEÇEN yazdı
Suriye’de yaşanan, mevcut Suriye yönetimine karşı devam eden mücadelenin, Zizek’in ifadesiyle, devrim sürecinde “Mısır’da açıkça anlaşılabilir olan radikal-özgürlükçü muhalefetin eksik, yanlış bir türü” olduğu, geçtiğimiz aylarda, emperyalizm tarafından da kabul edilmiş gibi göründü. Kimyasal silahlarla yapılan katliamın ardından ABD-AB-Türkiye’nin Suriye’nin mevcut Suriye rejimi yıkılarak derhal kimyasal silahlardan arındırılması yönündeki tutumu, Rusya’nın ardı sıra gelen ve ABD medyasının da “Rusya, dünya gücü olduğunu ispat etti” haberleriyle onayladığı diplomatik hamleleriyle, Türkiye dışında, mevcut Suriye rejimi ile uzlaşı içinde kimyasal silahların tasfiyesi tutumuna evrildi.
Siyasetin yaşayan gerçek insanlar, halk üzerindeki sonuçları esas alındığında; ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin, 21 Ekim’de Esad’ın kimyasal silahların hızlıca yok edilmesinde gösterdiği işbirliği yönünden bir kredisi olabileceğini içeren ve Rusya’ya teşekkür eden konuşması, Esad için bir rahatlama, bir zafer gibi görünse de, Suriyeli ezilenler ve emekçiler için yaşanan trajediyi sonlandıracak hiçbir gerçek anlam ve içerik taşımıyor.
Daha mı az kötü?
Bu açıklama, Türkiye’nin, yeni Osmanlı hayallerinden çok Müslüman Kardeşler ile dayanışma üzerine şekillenen Ortadoğu’da bir Sünni ekseni kurmaya yönelik Suriye politikasının emperyalist ağabeyler tarafından itibarsızlaştırıldığını ise açıkça gösteriyor. Bu aslında hiç de yeni bir gelişme değil. Henry Barkey, daha Nisan ayında, Erdoğan Obama’nın karşısına çıkmadan, Obama’nın kapalı kapılar ardında Erdoğan’a ne söyleyeceğini yazmıştı. Buna göre Obama, ortak basın açıklamasında stratejik müttefiki olarak kucaklayacak ise de, içeride Erdoğan’a El-Kaide’yi ve Reyhanlı’yı soracaktı.
Bu soruların Erdoğan’a sorulduğu, Türkiye’nin de Suriye politikasını El-Kaide ekseninden çıkarmaya çalışmasından anlaşılıyor. Yine de, geride kalan iki yıl boyunca süren Türkiye’nin Suriye politikasının, Reyhanlı nedeniyle er ya da geç Türkiye’de, Suriye’deki katliamlar nedeniyle de, UCM’de yargılanacak sanıklar yaratan bir gözü karalıktan sıyrılmasına hizmet ettiği oranda, bu emperyalist kararın Suriye halkı içinTürkiye politikasından daha şer olduğu söylenemez. Daha az şer olduğu ise, yine söylenemez!
Aşağıdan alternatif
Başladığında B(üyük)OP, daha sonra eş başkanının Erdoğan olduğu G(enişletilmiş)OP, şimdilerde adı biraz belirsizliğe mahkum edilmiş olsa da, emperyalist büyük birader ABD’nin Ortadoğu politikası, yarım yüzyıldan fazladır esastan bir değişikliğe uğramamıştır. İngiltere’nin ilk kurucusu olduğu bu politika, Ortadoğu’nun enerji kaynaklarının emperyalist yağmaya, şu ya da bu siyasal biçim altında maruz bırakılmasının sürekliliğinin sağlanmasıdır.Bazen açık işgali bazen de gizli işgali ama illa da siyasi ve ekonomik kontrolün devamını içerir bu politika. Ayrıntılarda boğulup, gerçek resmi kaçırmamak gerekir.
Bu “büyük” politikanın tek bir gerçek alternatifi vardır; ezilenlerin ve emekçilerin aşağıdan devrimi… Arap Devrimleri, bir olanak idiyse de, geri dönmek üzere, geri çekildiler. Suriye’de ise, ki devrimci bir gelişmeye en açık ülkeydi, iç savaş, hem bir bölge savaşına, hem bir dünya savaşına dönüştü. Ve orada, tek bir gerçek alternatif var; Rojava… Bu yüzden hem bölge hem de dünya savaşını sürdürenler bu gerçek alternatifi bastırmak için el birliği etmiş görünüyorlar.
Alternatifi çözüm haline getirmek…
Sol, genelde olduğu gibi, yanlış bir tartışmaya gömülmüş görünüyor: “Baas yönetimi bir dikta rejimi ama muhalifler de laik değil!” Ne o ne o, siyasi sinizmi… Halbuki, Suriye örneğinde, Rojava’da filizlenen, gerçek bir devrimci alternatifi bölge halkları ve dünya için bir çözüm haline dönüştürme uzak ama fiili olasılığı, emperyalizme karşı gerçek mücadelenin Türkiye, Kafkaslar ve Balkanlar başta olmak üzere, tüm dünya emekçileri için öncelikle aşağıdan bir devrim mücadelesi olduğunu bizzat gösteriyor.
Çok değil, birkaç ay sonra, Erdoğan seçim badiresinden daha da güçlenmiş bir siyasi aktör olarak çıkmayı başarırsa, kolaylıkla Müslüman Kardeşler muhalefetini “demokratik direniş” diye sahiplenerek, emperyalist merkezlere kendi alternatifini, Rojava Devrimini de boğmak üzere, bir kez daha sunabilecektir. Emperyalizm için sorun “büyük resmin” zarar görmemesi olduğundan, birkaç ay sonra, Erdoğan’a iade-i itibar etmesi, basit bir ayrıntıdır.
Dünya devrimcileri için birinci sorun ise, Suriye halkı üzerindeki zulmün derhal son bulması, çatışmanın sonlandırılması ve siyasi çözüm kanallarının açılmasıdır; ama daha da yakıcı bir siyasi sorunla; aynı sloganı, devrimci bir üçüncü kutbun özgür ve demokratik Suriye’nin inşası için aşağıdan bir alternatif haline dönüştürme, bu demokratik direniş üzerinden emperyalizme karşı mücadeleyi yükseltmek üzere yeniden kurma sorunuyla, birlikte.
Emperyalizme karşı mücadele, soyut bir ilke değil somut bir görevler bütünüdür çünkü…