İşçi sınıfı bütün dünya ölçeğinde sermayenin saldırısı altındadır. Sermaye hayatın bütün alanlarında krizdedir. Gelinen nokta tarihsel olarak çoklu kriz dediğimiz yerdir. Kapitalizmin evrensel çaptaki iflası dünya haklarına da aynı çapta bir saldırıyı da beraberinde getirmektedir. Kazanılan bütün haklar bir bir elimizden alınmaktadır. Küresel olarak bir çıkmazda olan sermaye iki mekanizmayla kendini korumaya çalışmaktadır. Birincisi totaliter faşist rejimler diğeri ise savaş. Burjuvazi baskı ve şiddet kullanarak dünyanın bütün kaynaklarını yağmalamakta, emekçilerin bütün haklarını yok etmeye çalışmaktadır. Bu saldırıların karşısında işçi sınıfının ve emekçi halkların da hayatın bütün alanlarında mücadele örgütlemesi, kurması bir zorunluluk olarak duruyor. Saldırıların kaynağında sömürü sistemi kapitalizm olduğuna göre mücadelemiz de, mızrağın sivri ucu da antikapitalist olmaktadır ister istemez. Kimi liberallerin üstünü örtmelerine rağmen basit gerçek şudur: Kapitalizme yönelmeyen mücadele boşa düşmektedir.
Mücadele alanlarımız hayatın bütün alanlarıdır. Kadın, ekoloji, eğitim, sağlık, emekliler ve yaşlılar vb.
Emeklilerin hakları sistem tarafından her geçen gün budanmakta emekliler ekmeğe muhtaç hale getirilmektedir, insan gibi yaşam hakkı elinden alınmaktadır. Sağlık ve barınma hakkı, sosyal hayatta var olma hakkı adeta yok edilmektedir. Diğer yandan yetersiz olsa da emeklilerin mücadelesi sürmektedir.
Her alanın bir tarihsel geçmişi vardır elbette. Türkiye’de emekli ve yaşlıların emek alanında sendika örgütlenmesi Disk bünyesinde kurulan Emekli-Sen’le gerçekleşmiştir. Emekliler alanında kısa süren heyecan, yerini mücadele ve örgütlenmeye değil koltuk kavgalarına bırakmış, hak almaktan uzak işlevsizleşen bir kurum kalmıştır geriye. Sendika yönetiminde bulunan muhalif gruplar ayrılarak başka sendikalar kurdular. Bu sendikalara örnek olarak şunlar sıralanabilir: Tüm Emekliler Sendikası (Tüm Emekli Sen – 2017), Emekliler Dayanışma Sendikası (EDS), Demokratik Emekliler Sendikası (DEMSEN).
Bu arada devlet de boş durmayarak kendi kontrolü altındaki konfederasyonlara emekli sendikaları kurdurdu. Emekçilerin her türlü örgütlenmesinden korkan, engellemeye çalışan devlet, burjuvazinin bizzat kendisi olduğunu ispat edercesine uluslararası anlaşmalar ve anayasaya uygun olarak kurulan kurumlara kapatma davaları açmış, demokrat kesimdeki sendikaları kapatmıştır. Şimdi kapanan sendikaları yeniden kurma yolu denenmektedir. Ancak yeniden kurulan sendikalar da bu alanın örgütlenmesi için kayda değer bir gelişme yaratamıyorlar. Emekli ve yaşlıların toplumsal bir mücadelenin parçası olarak örgütlemek onları sistemin yaptığı gibi hayatın dışına atarak değil mücadele alanlarında meclisleşerek örgütlenen ve sendikal mücadeleyle bağını da kendi yerel örgütlenmesiyle kuran bir örgütlenme emekli ve yaşlı örgütlenmesinde yeni yaşamı örecek yoldur.
SYKP Emekliler İç Tartışma Çerçeve Metninde, emekliler alanında yapılan sendikal çalışmalardaki eksiklikler şöyle tarif edilmişti:
“Var olan sendikaların, toplumsal olarak tanımlanan çalışma alanının dışında kalan (kısaca yaşlı) emekçilerin ve onların güvenceli kesimi olan emeklilerin, hak ve taleplerini savunacak, işçi sınıfı ve ezilenlerin söz sahibi olduğu bir demokrasi mücadelesinin gündemiyle buluşturacak bir örgütlülüğe ihtiyacı var. Emekliler adına kurulmuş örgütlerin hiçbiri bu ihtiyaca karşılık vermiyor. Emekli ve yaşlı örgütlenmesinde var olan durumun en dikkat çeken ve konu edilen iki özelliği, kurulu örgütler arasındaki rekabet ve herhangi bir örgüte üye olanların toplamının emekli ve yaşlıların çok küçük bir bölümünü oluşturması.
Emekliler ve yaşlılar için sadece birleşme değil yeniden yapılanma gereklidir. Talepleri, üye bileşimleri, çalışma biçimleri, iç işleyişi açısından nitel olarak birbirinden farklı olmayan emekli sendikalarının bölünmüşlüğünü sendikalardan birinin ya da tümünün yöneticilerinin kötü niyeti ya da yetersizlikleriyle açıklamaya kalkmak, çözümün ‘iyi yöneticiler’de olduğu yanılsamasını yansıtır ve yinelenen hayal kırıklıklarına yol açar. Sendikalar, yöneticileri kariyerizmle ya da başka kişisel zaaflarla malul oldukları için bu durumda değil; tersine, gerçek taleplerle ve eylemlilikle beslenip sınanan bir örgütlülük olmadığı için kişisel zaaflara alan açılıyor. Bölünmüşlük halindeki örgütlerin örtük olarak paylaştıkları anlayışı, emekli ve yaşlıların nesnel konumu ve örgütlenme ihtiyaçlarına ilişkin kabullerini sorgulayıp aşacak bir bakış geliştirilmeden bu döngünün dışına çıkamayız.”
Her şeye rağmen birlikte başaracağımız kazanım dolu bir yeni dönem olsun.