Eğitim Sen, toplumsal cinsiyet eşitliğinin zorunlu ders olarak okutulması ve cinsiyet eşitsizliklerin eğitim politikaları aracılığıyla yeniden üretilmesine karşı “Cinsiyet eşitliği eğitimi yaşamsaldır” şiarıyla kampanya başlattı.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen), “Toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi zorunlu ders olarak okutulsun” talebiyle başlatacağı kampanyaya ilişkin Genel Merkez binasında basın toplantısı düzenledi. Toplantıya Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu(KESK) Kadın Sekreteri Döne Gevher Koyuncu ve sendika temsilcileri katıldı. Basın metnini Eğitim Sen Merkez Kadın Sekreteri Simge Yardım okudu.
Türkiye’deki eğitim sistemi geleneksel cinsiyet rollerini meşrulaştırıyor’
Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ve ayrımcılığının yaşamın her alanında yeniden üretildiğini ve yaşandığını belirten Simge, “Kadına ve çocuğa karşı şiddet, istismar ve cinayetler her geçen gün katlanarak korkunç boyutlara ulaşmaktadır. Geleneksel cinsiyet rollerinin aile, okul, hukuk, ahlak, din ve medya tarafından sistemli bir şekilde inşa edildiği ataerkil egemen işleyişte, eğitim sistemi bu eşitsizliklerin sürdürülmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Türkiye’deki eğitim sisteminin özellikle kadınların ve kız çocuklarının geleneksel cinsiyet rollerini meşrulaştıran yapısı, AKP-MHP iktidar bloğunun muhafazakâr ve gerici cinsiyet anlayışı ile birlikte derinleşmektedir” dedi.
‘Ders kitapları cinsiyet eşitsizliklerini doğal mış gibi aktarıyor’
Okulların tarihsel, toplumsal ve ekonomik norm ve kalıpların inşa edilip yeniden üretildiği bir iktidar alanı olduğunu ifade eden Simge, “Erkek egemen işleyişi destekleyen cinsiyetçi rol, beklenti ve kalıp yargılar kız ve erkek öğrencilere dolaylı ya da dolaysız yollarla aktarılmaktadır. Cinsiyet eşitsizliklerini ‘doğal ve ‘var olması gereken’ bir durum olarak aktaran ders kitapları, uygulamalı dersler ve veli-öğretmen-idareci ilişkileri ile öğrencilerin cinsiyet rollerine uygun davranış kalıpları ve kazanımlar elde etmesi beklenmektedir” şeklinde konuştu.
‘Kız çocukları ev içi alana uygun mesleklere yönlendiriliyor’
Geleneksel cinsiyet rollerini destekleyecek içerikte ders kitaplarının hazırlandığına dikkat çeken Simge, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kız çocukları daha çok ev içi alana ya da bu rollerine uygun olan mesleklere yönlendirilmektedir. Kız çocuklarına öğretmenlik, doktorluk, hemşirelik gibi meslekler önerilirken, yöneticilik, tamircilik ve güç gerektiren işler erkeklere uygun meslekler olarak gösterilmektedir. Özellikle meslek liselerinde, mesleki bölümler cinsiyete göre ayrıştırılmaktadır. Cinsiyet eşitsizliğinin yoğun bir şekilde yaşandığı bu okullarda, genç kadınlar kadın işi olarak değerlendirilen çocuk bakımı, moda tasarımı gibi alanlara yönlendirilmekte, kendilerine anne ve eş gibi kalıp roller dayatılmaktadır.”
‘Pandemide kız çocuklarının okulu bırakma riski arttı’
İmam hatip liselerinde devletin din eğitimini kendi tekeline alan yaklaşımı sonucunda eğitimi sorgulamayan, itaatkâr bireyler yetiştirilmesinin amaçlandığını aktaran Simge, “ 4+4+4 eğitim sistemi ile derinleşen toplumsal cinsiyet farklılığından kaynaklanan eşitsizlikler pandemi dönemi ile birlikte daha da ağırlaşmıştır. Tarihsel ve toplumsal açıdan dezavantajlı olan kız çocuklarının okulu bırakma riski ve okula dönmeme olasılıkları bu dönemde daha da artmaktadır. Kız çocuklarının okuldan, ekonomik ve toplumsal yaşamdan koparılması onları toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle her türlü şiddete, istismara ve çocuk yaşta evliliklere karşı savunmasız hale getirmektedir” diye belirtti.
‘MEB çocuk yaşta evlilikleri olağan kabul ediyor’
Millî Eğitim Bakanlığı’nın Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’nin 21’inci maddesinde evli olan öğrencilerin kayıtlarının yapılmayacağını belirtmesinin çocuk yaşta evlilikleri olağan kabul etmek olduğunu aktaran Simge, “Kız çocuklarının örgün eğitimden uzaklaştırılarak kamusal alandan dışlanmalarının önü açılmaktadır. Geleneksel kadınlık rollerini İslami kurallar ile meşrulaştırmaya çalışan Milli Eğitim Bakanlığı, eğitimin en önemli unsuru olan ders kitaplarıyla, aile yaşamını kutsayan ve kadını yok sayan politikaların sürdürücüsü olmaktadır” ifadelerini kullandı.
‘İktidarın kadın kazanımlarını daraltma politikası’
İstanbul Sözleşmesi’nin gereği olarak 2014 yılında başlatılan Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Genel Müdürlüğü tarafından koordine edilen ‘Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Geliştirilmesi Projesi’ (ETCEP) kapsamında 162 okulda eğitim emekçilerine verilen eğitim süreci tamamlandığını aktaran Simge, Uygulama aşamasına geçilecek proje; dönemin Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk tarafından bir televizyon programında ‘Toplumsal cinsiyete duyarlı okul projesini hayata geçireceğiz.’ açıklamasından sadece iki gün sonra İstanbul Sözleşmesi’nin tartışmaya açılmasına paralel olarak, vesayet mekanizmalarının devreye girmesiyle iptal edildi” şeklinde konuştu.
‘Toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi yaşamsaldır’
Kadına yönelik taciz, tecavüz, şiddet ve çocuk istismarı vakalarında, cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim farklılıkları nedeniyle katledilenlerden Yükseköğretimin’in sorunlu olduğuna işaret eden Simge, “Sendikal geleneğimiz, eşitsizlik ve egemenlik ilişkilerinin birbirinden beslendiği gerçeğini göz önünde bulundurarak, toplumsal eşitsizliklerin, adaletsizliklerin tümüne karşı olma üzerinden şekillenmiştir. Ataerkil sistem ve onun yarattığı politik alanı sorgulayarak, toplumsal cinsiyet eşitliği ve özgürlüğü perspektifini sendikal mücadelenin her alanına dâhil etmek, sendikal mücadelemize yön veren temel ilkelerdendir. İlke, amaç ve prensiplerimiz gereği toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin eğitim politikaları aracılığıyla yeniden üretilmesine karşı ‘Cinsiyet Eşitliği Eğitimi Yaşamsaldır’ şiarıyla kampanya süreci başlatıyoruz” sözlerini kullandı.
Simge, Eğitim Sen Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ve Yükseköğretim Kurulu’nun hayata geçirmesi gereken uygulamaları ve talepleri şöyle sıraladı:
* Siyasi iktidar, Milli Eğitim Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulu aracılığıyla uluslararası sözleşmelere atılan imzaların gereğini yapmalı, toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi tüm kademelerde ve üniversitelerin tüm bölümlerinde ders olarak okutulmalıdır.
* Eğitim öğretim müfredatı, cinsiyet eşitliği perspektifi esas alınarak yeniden düzenlenmelidir.
*Eğitimde toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini ortadan kaldırmak ve kadınların yönetim düzeylerinde yer almalarını sağlamak için cinsiyet eşitliği sağlayan mekanizmalar uygulanmalı, cinsiyet eşitliğinin esas alındığı bir çalışma yaşamı ve ortama sağlanmalıdır.
*’Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Ayrımcılık ve Mobbing’ başlıkları hizmet içi eğitim konuları haline getirilerek tüm eğitim emekçilerinin bu eğitimleri alması sağlanmalıdır.
İstanbul Sözleşmesi’nin feshi iptal edilerek, sözleşme etkin bir biçimde uygulanmalıdır. Her biri yaşamsal değerde olan taleplerimiz için, Eğitim Sen olarak iş yerlerimizde, sokaklarda, yaşamın her alanında mücadele ettik, mücadele etmeye devam edeceğiz. Taleplerimiz karşılana dek yaşamın her alanında eşitlik ve özgürlük mücadelemizi büyüterek sürdüreceğiz.”
KESK’ten kampanyaya destek
Ardından söz alan KESK Kadın Sekreteri Döne Gevher Koyuncu Eğitim Sen’in başlatmış olduğu kampanyayı çok anlamlı bulduklarını ifade etti. Döne, KESK olarak kampanyanın sonuca ulaşması için destek olacaklarını kaydetti.