KORKUT AKIN, Deniz Türkali ile yapılan nehir söyleşi üzerine yazdı: “Böyle bir ülkede, böyle bir kadın… kararlı, kendine has, kuralları olan (ama aslında kuralsız, yani isyankar), asi ve inatçı bir kadın. Sanatçı. Önce aileye karşı çıkmış. Komünist olsa da katı kuralcı babanın baskısına boyun eğmemiş.”
KORKUT AKIN
Sözlü tarih diye adlandırdığımız, kişisel tarih üzerinden dünyayı, siyaseti, yaşamı sorgulama, bir bakıma gerçeği sermek gözler önüne… Her bir yaşam, ister muktedir olsun ister sanatçı ve/veya sıradan birinin, muhakkak ki hepimizin hayatını kapsıyor muhakkak. İşte, en tam da o nedenle, anlatılan bizim de hikayemizdir. İşte, en tam da o nedenle insana dair her şey bizi de ilgilendirir.
Bir aşk hikayesi…
Murat Çelikkan ile Deniz Türkali’nin muhabbetleri kitaba dönüşünce, gördük ki Deniz Türkali aşkını yaşayan biri, hem de herkese, her şeye inat dosdoğru ve dobra dobra.
Türkiye hep çalkantılı olmuş… Tek parti iktidarı, darbeler, iktidar savaşları, muhalefetin sindirilmesi, (yasa dışı demek yanlış bence) gizli siyasi mücadele, sürekli baskı, işkenceler, cezaevleri… Yolsuzluklar, rüşvetler, kayırmalar hiç bitmemiş, hala da devam ediyor. Başa geçen hep kendine yontmuş (ben daha görmedim, duymadım aksini), kendilerini oraya getirenleri hiç düşünmemiş.
Böyle bir ülkede, böyle bir kadın… kararlı, kendine has, kuralları olan (ama aslında kuralsız, yani isyankar), asi ve inatçı bir kadın. Sanatçı. Önce aileye karşı çıkmış. Komünist olsa da katı kuralcı babanın baskısına boyun eğmemiş. Nasıl olmuşsa, baba, karşı çıkmadığı gibi desteklemiş oyuncu olmasını. Oynamaktan çok söylemesiyle öne çıkmış bir dönem. Şarkıcılığıyla tanınmış, özellikle de kitlesel eylemlerde. Tiyatroculuğu, ne yazık ki, tiyatroya gitme/izleme kültürü olmadığı için toplumda arka planda kalmış… Onlar da farkında olduklarından bu kısmın üzerinde durmamışlar. Oysa ne öyküler, ne anılar, hepimizi ilgilendiren ne yorumlar, çözüm önerileri vardır o sahne arkalarında, kulislerde…
İçinizdeki erkeği öldürün!
Deniz Türkali’nin en büyük özelliği (kitapta da vurgulanan), önyargısız ve artniyetsiz yaşaması. Seviyorsa, sevdiğiyle birlikte oluyor, aşıksa aşkını gizlemiyor… kendisi için olduğu kadar karşısındaki için de geçerli bu ve hiç yargılamıyor. “İçinizdeki erkek” dediğimiz, iktidar hırsı, baskın tarafınız, hep kendi istediğinizin olması çabası ve buna da bağlı olarak yalanlarınız, gizlemeleriniz, saklamalarınız… Sahi, hangimizin yok böyle gizleri! Hepimizin var ve hepimiz kendimize bile itiraf edemiyoruz. Böyle olunca da sayıyoruz yerimizde.
Murat Çelikkan, Deniz Türkali ile sohbetlerini, iç dökmelerini, dertleşmelerini kitaplaştırmış… Şimdi, onun diğer kanadında sıra. Deniz Türkali de Murat Çelikkan’ı, Çelikkan’ın içindekileri anlattırmalı. Bu bir öneriden çok talep, istek… giderek zorunluluk her ikisi için de.
Gözümün önünde…
80’li yıllardı, hemen her gün giderdim Vedat Hoca’yı ziyarete… Sinemacılığıyla, edebiyatıyla, siyasi düşünceleriyle önemliydi ve bir yol çizmek isteğiyle, yutarcasına izliyor, dinliyordum onu ve konuklarını…
Bir gün, Mavi Karanlık yeni çıkmış (imzalamazdı kitaplarını Vedat Türkali, imzalayamazdı… bana imzalamıştı… öyküsünü denk gelirse, bir gün anlatırım…). Üzerine konuşuyoruz. Çok sevmiştim romanı, çok etkilenmiştim… her şeyinden. Odaya Merih Hanım girdi, çay mı ikram ediyordu ne… Birden “Merih Abla, nasıl yaşıyorsunuz bu adamla? Hiç korkmuyor musunuz” dedim. Dediğim anda da buz kesti ortam, bomba düşmüş gibi oldu… (Deniz Türkali’nin anlattığı babasını bilsem, tutardım besbelli kendimi.) Merih Abla, şaşkın, ne diyeceğini bilemeden kalakaldı. “Ne demek istiyorsun” diye sordu Vedat Hoca, alabildiğine kızgın ve gergin. Tabii, geveledim, ama kadını, aklınızdan geçeni okuyacak denli hem de bu denli tanıyan ve anlayan biri ile birlikte olmak zor değil mi diye açtım sorumu… Ter içinde kaldığımı, aradan geçen bunca yıla rağmen unutmadığımı söylemeliyim. Tabii, bir de “Mavi Karanlık”ı okumanızı da öneriyorum, yeri gelmişken…
Benim Vedat Türkali’m ile kızı Deniz Türkali’nin Vedat Türkali’si çok farklı. “…daha dans edicem”i okuyunca Vedat Hoca’nın dilinden (o dönemde ve romanlarında) düşmeyen, hayatını belirleyen hatta “konspirasyon”u daha iyi anlıyorum. Kabul edebiliyor muyum? Asla.
…daha dans edicem… Deniz Türkali, Murat Çelikkan, nehir söyleşi, Doğan Kitap, Ekim 2017, 449 s+fotoğraf albümü