Cumartesi Anneleri 623’üncü haftasında 23 yıl önce 23 yaşında kaybedilen Cüneyt Aydınlar’ın akıbetini sordu. Aydınların amcası Recep Aydınlar, “Bir anne 23 seneden beri çocuğunun elbisesini saklıyorsa, her gün kokluyorsa bundan utanmanız lazım” diye seslendi.
Cumartesi Anneleri, kaybedilen yakınlarının akıbetinin açıklanması ve sorumluların yargılanması talebiyle sürdürdükleri adalet mücadelesinin 623'üncü haftasında Galatasaray Meydanı'nda bir kez daha bir araya gelerek, oturma eylemi yaptı.
Bu hafta da Cumartesi Anneleri ve onlara destek verenler, meydanda yerini aldı. Anneler, geçtiğimiz yıl Şubat ayında IŞİD'Kimi Galatasaray'da büyüttüğü çocuğuyla kimi torunuyla kimi ise tek başına eylemde yerini aldı. Ancak yıllardır mücadelelerine tanık olduğumuz kimi anneler ise eylemde yoktu! Yıllardır oğlunu öldürenlerden hesap sormak için Galatasaray'da rastladığımız Hasan Ocak'ın annesi Emine Ocak hastalığından dolayı alanda olmayanlardandı. Yine Galatasaray'ın her hafta mücadelelerine tanık olduğu ancak ömürleri çocuklarının ya da eşlerinin kemiklerine kavuşmaya yetmediği "Cemilimin kemiklerini istiyorum" diye haykıran Berfo Kırbayır, Fatime Taşkaya ve Kiraz Şahin eylemde yoktular. Onların yerine çocukları katıldı.
Bu hafta da "Failler belli kayıplar nerede?" yazılı siyah pankartın üzerine barışı simgeleyen beyaz tülbent konuldu. Ellerindeki kırmızı karanfillerle Galatasaray'a gelenler ellerinde kayıpların fotoğraflarını taşıdı.
Hasan Ocak dosyasındaki sevinçli haber
Birbirlerine sarılarak teselli bulmaya çalışan kayıp yakınları, bu hafta eyleme az da olsa umutla geldiler. Çünkü, Hasan Ocak dosyasında yeni bir gelişme olmuştu. Ocak dosyasında kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yapılan itiraz kabul edilerek soruşturmanın genişletilmesi kararı verilmişti. Bu sevinçli haber için alana gelen kayıp yakınları Ocak'ın kardeşi Maside Ocak'a sarılıp tebrik etmeleri dikkatlerden kaçmadı.
Kayıp Cüneyt Aydınlar'ın akıbetinin sorulduğu bu haftanın açılış konuşmasını yapan Maside Ocak, Aydınlar için Diyarbakır'daki Cumartesi Anneleri'nin de eylem yapacakları bilgisini paylaştı. Daha sonra kısa konuşmalar yapıldı.
'Yaşatmayan devletle karşı karşıyayız'
CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, hükümete, "Burada olsaydınız, ifade özgürlüğü ve yaşam hakkının ne olduğunu anlardınız. Bu kadar çok gereksiz yere bağırıp çağırmazdınız" diye seslendi. HDP Grup Başkanvekili Filiz Kerestecioğlu ise, geçtiğimiz günlerde doğum günü olan Türkiye devrimci hareketi liderlerinden Deniz Gezmiş'i anarak, "Deniz yaşasaydı 70 yaşında olacaktı. Bu ülkede hep yaşasaydı diyoruz. Biz, yaşatmayan devlet ve iktidar ile karşı karşıyayız. Sizler de insanları yaşatmak için buradasınız" dedi.
'Her kayıpla evlere ateş düşüyor'
Yurtdışından Galatasaray'a gelen kayıp Cüneyt Aydınlar'ın amcası Recep Aydınlar da, "23 yıldan beri canımızdan, ciğerimizden bir haber alamıyoruz" sözleriyle başladı konuşmasına. Bu ülkede hukukun birilerinin istediği zaman işlediğine hep şahit olduğun söyleyen Aydınlar, "Bir insanı kaybetmenin cezasız kaldığı bir ülkede savcıların devlet büyüklerine hakaret etmede dava açmadaki hassasiyetinin binde biri kayıp akıbetlerine gösterilmedi" dedi.
"Her kayıpla birlikte evlere ateş düşüyor. Bu ateş geriye kalanları da kasıp kavurmaktadır" diyen Aydınlar, sözlerini şöyle sürdürdü: "23 seneden beri biz Cüneyt'e ne olduğunu soruyoruz. 23 sene içinde nice hükümetler geldi, neticede kendi suni gündemleriyle bu ülkeyi meşgul ettiler. Bu ülkede 23 yaşındaki bir genç akıbeti belli olmadan kayıplara karışıyorsa bu ülkenin utancıdır. Bir anne 23 seneden beri çocuğunun elbisesini saklıyorsa her gün kokluyorsa sizin bundan utanmanız lazım. Utanmanız lazım ki bu ülkeyi kendi belirlediğiniz gündemle meşgul etmeyeceksiniz. Bu ülkede binlerce insan kayıp yakınıdır. Bu kayıp yakınları kuşaktan kuşağa geçmektedir. Bunun vebali altında kalacaksınız."
'Hasan Ocak dosyası kararı önemli'
Daha sonra Aydınlar'ın avukatı Eren Keskin'in yolladığı mektup okundu. Mektupta Keskin de, Aydınlar dosyası hakkında Türkiye'de iç hukukta sonuç alınmadığını ve dosyanın hala savcının masasında durduğunu söyledi.
Hasan Ocak dosyasında Beykoz Cumhuriyet Savcılığı tarafından verilen zaman aşımı nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yapılan itirazın kabul edilmesine ilişkin avukat Gülseren Yoleri bilgi verdi. Yoleri, bu kararın önemli olduğuna vurgu yaparak, "Hakim kararında, 'Aslında dosyada dava açmaya yeterli delil mevcut, yani; şüpheliler hakkında yeterli kanıt dosyada mevcutken dava açmana gerekirken takipsizlik kararı ile vermekle yanlış yapmışsın' diyor” dedi.
Yoleri, kararla ilgili şunları söyledi: "Bu ülkede 22 yıldır Hasan Ocak dosyasını gizlemeye çalışan gerçekleri karartamaya çalışan savcılık uygulamasına tezat başka bir hakimliğin başka bir karar verebileceğini gördük. Belki hukuka saygısı olan doğru değerlendirme zorunluluğu hisseden hala yargı mensuplarının olduğu gerçeğini bize gösterdi."
Son olarak haftanın açıklamasını Cumartesi İnsanları'ndan Derya Okatan yaptı.
"23 yıl önce 23 yaşındayken gözaltında kaybedilen Cüneyt Aydınlar için buluştuk" diye sözlerine başlayan Okatan, Cüneyt Aydınlar'ın kaybedilmesine ilişkin şu bilgileri verdi: "Cüneyt Aydınlar 90’ların başında Diyarbakır’daki ailesinin yanından üniversite eğitimi için İstanbul’a geldi. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi üçüncü sınıf öğrencisiydi. 20 Şubat 1994 tarihinde bir arkadaşı ile buluşmak için Bakırköy/İncirli’de bulunan Ömür Durağı’na gitti. Burada Terörle Mücadele polisleri tarafından bir operasyon kapsamında gözaltına alındı. Bu operasyonda gözaltına alınan 14 kişi gibi Cüneyt de Gayrettepe’deki İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Yedi gün kayıt dışı gözaltında tutulduktan sonra 27 Şubat 1994 tarihinde gözaltı kaydı yapıldı.
28 Şubat 1994 günü akşam saatlerinde, Terörle Mücadele Şubesinde görevli polisler Cüneyt’i Beyoğlu Çukurcuma Kadirler Yokuşu’na getirdi. Mahalle sakinleri otuz kadar polis eşliğinde elleri kelepçeli olarak getirilen Cüneyt’in kanlar içinde olduğunu, bir bacağının kırık olduğunu ve ayakta duramadığını gördüler.
Polisler, mahalle sakinlerinin ' yürüyemez halde' olduğunu söyledikleri Cüneyt’in yer gösterme esnasında 'Dur' ihtarına uymayarak kaçtığına ve arkasından koşmalarına rağmen yakalanamayıp firar ettiğine dair bir tutanak düzenlediler.
Cüneyt Aydınlar ile birlikte gözaltında tutulan 14 kişi tutuklanıp cezaevine gönderildi. Bu kişiler 17 Mart 1994 tarihinde avukatları aracılığıyla kamuoyuna yaptıkları açıklamada Cüneyt Aydınlar’ın 20 Şubat 1994 tarihinde gözaltına alındığını ve onu 2 Mart 1994 tarihine kadar gözaltında gördüklerini söylediler. Ağır işkence gören Cüneyt’in 2 Mart 1994 tarihinde, kendisine 'Ölmeye hazır mısın? Ölmeye gidiyorsun!' diyen altı polis tarafından sürüklenerek bulunduğu hücreden götürüldüğünü ve kendisini bir daha görmediklerini açıkladılar.
Ailenin başvurusu üzerine İnsan Hakları Derneği avukatları olayı araştırdı ve 25 Mart 1994 tarihinde İHD İstanbul Şubesi bir basın açıklaması yaparak Terörle Mücadele Şubesinin gözaltına aldığını kabul ettiği Cüneyt Aydınlar’ı kaybettiğini duyurdu ve İçişleri Bakanlığı tarafından konuyla ilgili açıklama yapılmasını talep etti.
Ailenin ve İHD’nin tüm girişimleri sonuçsuz kaldı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü polislerin beyanı dışında hiçbir dayanağı olmayan Cüneyt Aydınlar’ın yer gösterme esnasında ellerinden kaçtığı iddiasını sürdürdü.
Adli makamlar kovuşturmanın adilliğini ve etkinliğini sağlama görevlerini yerine getirmediler. Aksine kendilerini, devleti ve onun bir parçası olarak gördükleri kamu görevlisi failleri korumakla görevli saydılar.
Cumhuriyet Savcısı Aytaç Tolay, tanıklara rağmen, olayı soruşturmak yerine polisin firar senaryosunu esas alarak Cüneyt hakkında yakalama kararı çıkardı. Cumhuriyet Savcısı Naim Öztürk, etkin soruşturma yapmadı. Hakim Refah Ceran, Cüneyt’i kaybeden polislerin ifadelerini esas alarak haklarında beraat kararı verdi. Cumhuriyet Savcısı Abdulaziz Özatlan, evrensel hukuka aykırı olarak, zaman aşımını gerekçe gösterip şüpheliler hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verdi."
Okatan, Aydınlar'ın kaybedilmesinden şu isimlerin sorumlu olduğunu söyledi:
"Terörle Mücadele Büro Amiri Başkomiser Ahmet Erkut, Polisler Doğan Özdemir, Mehmet Yalın, Ali Çinal başta olmak üzere İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’ndeki 3 No’lu TİM personeli Cüneyt Aydınlar’ı işkence ile sorguladılar ve kaybettiler.
İstanbul Vali yardımcısı Namık Kemal Eren, İl Hukuk İşleri Müdürü Ümit Esmer, Emniyet Müdür Yardımcısı Mehmet Çağlar, Asayiş Şube Müdürü Sedat Demir ve Personel Şube Müdürü Ümit Bavek imzaladıkları İstanbul İl Disiplin Kurulu Kararı ile Cüneyt Aydınlar’ın gözaltında kaybedilmesinden sorumlu olan polisleri korudular.
İstanbul Emniyet Müdürü Necdet Menzir, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu, İçişleri Bakanı Nahit Menteşe, Başbakan Tansu Çiller ve Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Cüneyt Aydın’ların kaybedilmesini engelleme görevlerini yerine getirmedikleri gibi gözaltında, kaybetme suçunun işlenmesine imkân veren iklimi de yarattılar."
Okatan, son olarak "23 yıldır söyledik söylemeye devam edeceğiz; Cüneyt Aydınlar’ akıbeti açıklanana ve failleri yargılanana kadar bu dava bizim için kapanmayacak" dedi.
Cumartesi Anneleri'nin eylemi, yıllardır kayıp yakınlarının mücadelesinde yanlarında olan ve kendisi de "faili meçhul" cinayete kurban giden Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi'nin anılmasının ardından sona erdi. in İstiklal Caddesi üzerinde patlattığı bombanın ardından uygulamaya konulan polis kontrolüyle meydana alındı. Polis ablukası altında gerçekleştirdikleri eyleme, en ön sıralarda yine kayıp yakınları vardı. Yıllardır alanda olmayı sürdüren gözaltında öldürülen Hasan Ocak'ın kardeşleri Maside ve Ali Ocak, 12 Eylül kayıplarından Hayrettin Eren'in kardeşi İkbal Eren de meydandaydı. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Filiz Kerestecioğlu, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eşsözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, bu hafta da anneleri yalnız bırakmadı.
(DİHABER)