Adidas ve Nike gibi dünyanın önde gelen spor ayakkabı markalarına üretim yapan Yue Yuen şirketinin fabrikalarında Nisan ayında başlayan ve
katılım oranı değişmekle birlikte Mayıs ortalarına kadar süren grev, Çin’de işçi sınıfı mücadelesinde yeni bir dönemin habercisi oldu.
Yaklaşık 50 bin çalışanın katılımıyla son on yıllardaki en geniş kapsamlı işçi hareketlerinden biri olarak literatüre giren grevin kıvılcımını, emekli olan bir çalışanın, sigorta primlerinin eksik yatırıldığını fark etmesi çaktı. Sahtekârlığın ortaya çıkmasının ardından 1000 kişiyle başlayan iş bırakma eylemi, Tayland sermayeli şirketin Dogguan üretim tesislerinde hızla yayılarak kısa sürede 50 bin çalışanın tümünü kapsayan dev bir greve dönüştü. Bu süreçte iki taraflı politika izleyen Pekin yönetimi ise bir yandan şirkete işçilerin haklarının teslim edilmesi için telkinde bulunurken, diğer yandan işyerlerine geri dönmeleri için işçiler üzerinde kolluk kuvvetleri eliyle baskı oluşturdu. Fabrika çevresinde yaşanan müdahalelerde çok sayıda işçi yaralandı, gözaltına alındı. Şirket ise işçilerin sigorta primlerini bundan sonra tam ödeyeceğini açıklarken, ücret artışı ve geçmişte eksik yatırılmış primlerden doğan zararın karşılanması taleplerini reddetti. Varılan sonuç işçiler açısından bedeli ağır bir zafer oldu: Her ne kadar primlerinin tam ödenmesi hakkını elde etmiş olsalar da geçmişe ilişkin maddi yük yine kendi üstlerinde kaldı. Gelinen noktada işçilerin büyük çoğunluğu işyerlerine geri dönerken, bu şartları kabul etmeyen işçilerin greve devam etme kararı nedeniyle şirket hâlâ tam kapasiteyle üretim gerçekleştiremiyor.
Yue Yuen grevi, Çin işçi sınıfında yaşanan nitel değişimin, nicel anlamda en görünür örneklerinden biri olması nedeniyle önem taşıyor. İçi tümüyle boşalmış Komünist Parti yönetimi altındaki Çin’de işçiler devrimin kazanımlarını kâğıt üzerinde devam ettirmekle birlikte, 1980’deki serbest pazar reformları sonrası işgücü piyasasının kuralları pratikte yabancı şirketler tarafından belirleniyor.
Şirketler, kırsal kesimden gelen milyonlarca genç, eğitimsiz, çok ucuza çok uzun çalışan işgücünün nimetlerinden on yıllarca faydalandılar. Bağımsız sendikalaşmaya izin verilmeyen Çin’de, devlete bağlı birlikler ise, yabancı sermeyenin akışının devamlılığı adına, işçilerin değil şirketlerin çıkarlarını ön planda tuttu. Ancak geride bıraktığı on yıllarda Çin’de diğer her şey gibi işçi sınıfı da büyük bir dönüşüm yaşadı.
Hizmet sektörünün genişlemesi, havuzu küçülterek kol emekçisinin elini güçlendiren bir unsur oldu. Ama daha da önemlisi, artık makinelerin başında babalarının yerini alan eğitimli, haklarının bilincinde, teknolojinin olanaklarından faydalanan göçmen çocukları var.
2011 Haziran ayı ile 2013 sonu arasında Çin’de kayıtlı 1100 grev gerçekleşti. Sadece son iki ayda ise işçiler 200 kez greve gitti. Bu hareketlilik kazanımları da beraberinde getiriyor. Geçen yıl 269 milyon göçmen işçi ayda ortalama 410 dolar kazandı. Bu aynı zamanda bir önceki yıla göre gayri safi yurt içi hasıladaki artışın iki katına denk gelen yüzde 14’lük kazanç demek.
Ve son bir not: Yue Yuen grevinin kısa sürede organize olarak yaygınlaşmasında önemli etkenlerden biri işçilerin, bu konudaki kısıtlamalara rağmen sosyal medyayı yoğun bir şekilde kullanmaları oldu. Tanıklıklarında, yerel otoritelerin müdahale hızının kendilerine yetişmekte yetersiz kaldığını anlatan işçiler yöntemlerini, “Direncimizi, aklımızı ve teknolojiyi birlikte kullanmayı öğrendik” sözleriyle özetliyorlar.