SELİM ÖZDEN: “Aslında romandan öyküye sıçrasa, yahut romanın kapısını tekrar çalsa da Görgün’ün kullandığı, okuru sürüklediği pırıltılı dil aynı. Yazıklanmadan, ağlamadan mizahi bir dille anlatıyor hikâyesini.”
SELİM ÖZDEN
Ayten Kaya Görgün’ün ilk kitabı, Arıza Babaların Çatlak Kızları romanı 2011’de raflarda yerini almıştı. Görgün’ün adını dergilerden bilenler, öykülerini okumuş olanlar onu bir öykü kitabıyla beklerken karşılarına çıkan bu roman biraz sürpriz olmuştu. Genel güzergâh öyküden romanayken Görgün’ün izlediği yol okuru şaşırttı. İkinci kez okurun karşısına çıktığında bu kez de elinde bir öykü kitabı vardı: Kimseye Söylemedim. Bu kez Görgün yeni romanıyla okurlarının karşısına çıkıyor: Çatlak Kızlar Sağlam Kapıda. Birinci romanın devamı niteliğinde, yalnız bu kez anlatılanlar başka çatlak kızlar.
Romandan da öyküden de anlıyoruz ki; Görgün kendisine dokunup çarpanları yazıyor. Nafiye Teyze’yi, Paşa Amca’yı, Kimseye Söylemedim’in ilk öyküsündeki mezara işeyen kızıl saçlı kadını tanımasa, Çatlak Kızlar Sağlam Kapıda’ki iki dilli Mete’nin sesini duymasa bu kadar canlı, ayrıntılı, içerden anlatabilir miydi?
Her iki romanın mekânı da Ankara, Arıza Babaların Çatlak Kızları ilk yirmi sayfada masalsı bir anlatımla 70’li yılların göç hareketini, çarpık kentleşmeyi, insanların arada kalmışlığını bir çırpıda anlatıyor. Okuru, Tuzluçayır’da Mamak’ta kurulan küçük Sivas, küçük Yozgat, küçük Çorum’a kadar götürüyor.
“Herşeyi göze alanlar aysız bir gece vakti, yalnız kabı kacağı, öteyi beriyi, tası tarağı, çoluğu çocuğu, yatağı yorganı, çulu çaputu değil; ellerindeki nasırı, dudaklarındaki duaları, kulaklarındaki ninnileri, dedelerinin anlattığı kaç köç hikayelerini, söyledikleri türküleri, akıllarındaki gelgitleri, kuşkularını, kendilerinden öncekilerin sırtlarına bindirdiklerini, yaşayıp biriktirdikleri ne varsa güçleri yettiğince yüklediler kamyonun tepesine; kendileriyle birlikte. Kamyona yüklediklerinden, içlerine attıklarından daha çoktu geride bıraktıkları. İnsan ne kadarını yükleyip nereye kadar sürükleyerek taşıyabilir ki çocukluk vatanını?”
Binlerce insan benzer hikâyelerle Samsun asfaltından girmişlerdi büyük şehre. Görgün ilk romanında anlattığı sokakların etrafında dönmüş, aynı insanların peşinden gitmiş. Yalnız ilk romanda bıraktığı kızlar, bu ikinci kitapta iş için gurbete çıkan kızlar noktasına gelmişler.
Kızlar iş için çıktıkları yolda öyle sağlam bir kapıya gelmişler ki, artık memur değil, “sivil memur” olmuşlar. Çatlak Kızlar Sağlam Kapıda iki bölümden oluşuyor. Birinci bölümde bir genç kızın mahalle aralarında, evlerin içinde geçen sancılı yolculuğu. İkinci bölümün başlığı “Ordubozan”; bu bölümde artık TSK’da göreve başlamış çatlak kızların peşi sıra dolaşıyoruz yüksek tavanlı koridorları. 15 Temmuz oluyor, yarına kalacak belge niteliğinde. “Birçok kişinin adı bir günde çizildi. Ortalık koyu, pis bir karanlığa büründü. Binlerce kişinin hayatı karanlıkta kayboldu, kaybolmayanlar da yara bereyle yürüdü…”
Aslında romandan öyküye sıçrasa, yahut romanın kapısını tekrar çalsa da Görgün’ün kullandığı, okuru sürüklediği pırıltılı dil aynı. Yazıklanmadan, ağlamadan mizahi bir dille anlatıyor hikâyesini.
Çatlak Kızlar Sağlam Kapıda, Ayten Kaya Görgün, Ayizi Yayınları, Ankara, Şubat 2018.