Aydınlık çetesi; yönetimi, ırkçılığı, taktikleri ve ittifak halinde olduğu ortaklarıyla bir sivil faşist güruh. Bu çetenin cemaziyelevvelini gayet iyi biliriz. 70′lerde devrimcileri ihbar eden muhbirdiler. 90′larda JİTEM-kontrgerillanın oyuncağı oldular. 2000′lerde onları kullanan şebekeyle birlikte tasfiye edildiler. Onların kaderi piyonlarının kaderinden farksızdır. Şimdilerde af dileniyorlar.
Akılları sıra, bir Kürt-Türk çatışmasıyla kendi üzerlerine yönelen tazyikten kurtulacaklar, kan gövdeyi götürecek ve onlar Kürt-Türk gençlerin kanı üzerinden nemalanacaklar. Yazı dizileri umursanmayınca “kaset” dağıtmaya başladılar. Sonuç alacaklarını umacak kadar zavallılar.
Aydınlık çetesi bu provokatif girişime belli koşullar altında başvurarak kendince elini güçlendirmeye çalışıyor. Nedir o koşullar?
2013 Newroz’unda okunan bildiri ile çerçevesi çizilen politik uzlaşma arayışı, Kürt özgürlük mücadelesinin silahsız biçimlerle sürmesini odağına alıyordu. Kürt özgürlük hareketi, aradan geçen bir yılda kendi yükümlülüklerini yerine getirdi, dönem stratejisi olarak bu yönelimi ne kadar önemsediğini gösterdi. Bu arada şovenist histeri zayıfladı. Kürt özgürlük hareketinin ne dediğine halk daha çok kulak verdi ve Öcalan, makro siyasetin asli oyuncusu olarak meşru temsilcisi haline geldi.
Ancak diğer yandan, devlet ve onu temsil eden itkidar partisi kendi üzerine düşen, çerçevesi İmralı görüşmelerinde çizilmiş yükümlülüklerden hiçbirini yerine getirmedi. Bol vaatler, “üç vakte kadar tüm sorunları çözüyoruz” ucuzlukları sürdü. Öncelikli amacı savaşı durdurmak ve sorunları ötelemek olan tüccar ideolojisinden beslenen bu anlayış Kürtleri idare ederken, Türkleri yatıştırma, savaşsızlığın rantını yeme üzerine şekillendi. Sadece bu da değil; resmi sınırın bir kısmına “kalekol” düzeneği kurulurken, Rojava tehdit algısından çıkarılmadı.
Kamuoyu önünde kendini bağlayan sözler veren ve bunun gereğini yapan bir hareket karşısında kamuoyu önünde hiçbir söz vermeyen, bu yanıyla istediği anda masayı dağıtma opsiyonunu elinde tutan iktidar partisi görünümü Kürt ulusunu tedirgin ediyor. İP çetesi, şimdi bu tedirginliği ajite ediyor, Kürt özgürlük hareketinin saflarında kendi aklınca ihtilaf yaratmaya çabalıyor.
Her kim, bugün Kürt-Türk savaşının bir görünümü olan zorunlu asker-gerilla çatışmasını körüklüyorsa o bir kan rantiyecisidir. Savaşın zorunlu asker-gerilla biçiminde yanlış bir denkleme hapsolarak sürmesinin halklarımıza kazandıracağı hiçbir şey yok.
Öte yandan, savaşın silahlı biçiminin son bulmasının mücadeleyi tatil etmek biçiminde anlaşılması bir başka sapma olur ve bunun sonu AKP’leşmeye varır. Siyaset bir vezin işidir; belli bir andaki küçücük sapmalar zamanla büyük ayrılıklara yol açar.
Cemaat partisinin siyasal hedeflerine, stratejisine ve politik pratiğine kökten karşı çıkış, akıl almaz yolsuzlukların, rantın adresi olmuş iktidar partisinin teşhiriyle, din sömürüsü vasıtasıyla saltanatını tesis ettiği gerçeğini ortaya koymakla, interneti kelepçeleme hamlesinin özgürlük düşmanlığını gösteren açık delil olduğunu ortaya koymakla ve hepsinden önemlisi sokaklarda politika yapmak sürdürülmedikçe, bu tehlikenin bertaraf edilmesi zordur.
Yedeğe düşme riskinin panzehiri, bazılarının cepheleşme sözcüğüne alerji duymalarına rağmen, bir üçüncü cephenin, emeğin ve ezilenlerin özgürlük cephesinin tesis edilmesinden geçer. Bu yapılmadıkça iktidar düzeneğinde türlü kapışmalar yaşanır, birileri tasfiye edilir, diğerleri yeni ittifaklar bulur ama hiçbir durumda ezilenler kendi iradeleriyle siyasete müdahale edemezler. İktidar partisinin dramatik oy kayıplarına uğramayışı, CHP’nin bir sığınak olarak görülebilmesi, MHP’nin oy oranını koruması, emekçi solun öngörülebilir ve denetlenebilir sınırlı bir kitleyi büyük hamlelerle genişletememesi, söz konusu cephenin siyasal kapris, kendini dayatma, başına buyruk tutumlar ve dahası başarılabileceğine dair berrak bir bakış açısı yoksunluğu nedeniyle oluşturulamamasından doğan yansımalarındandır. Böyle bir ortamda İP çeteleri rahatlıkla provokasyonlara kalkışabiliyorlar. Panzehir, ezilenlerin adalet ve özgürlük cephesidir.
* Atılım Gazetesi’nin 14 Şubat 2014 tarihli 103. sayısında yayımlanmıştır.