Çeviri: Şehmus Yıldırım
Protestoların bütün İran’a yayılmaya başlamasının üzerinden 20 günden fazla zaman geçti. Bütün bu olaylar Tahran Ahlak Polisi’nin 22 yaşındaki bir Kürt kadın olan Mahsa (Jina) Amini’nin başörtüsünü düzgün biçimde takmadığı iddiasıyla tutuklanmasıyla başladı. Amini, gözaltı merkezine “İslami Giyinme Kuralları,” hakkında bilgilendirilmek için transfer edildikten birkaç saat sonra komaya girdi ve üç gün sonra da öldü. Açıkça görülen klinik semptomlar ve yüzündeki görünür çürükler gözaltında olduğu esnada şiddetli beyin hasarı aldığını kanıtlamasına rağmen hükümet, ölüm sebebinin “kalp krizi” olduğunu iddia etti.
Ölümünden kısa bir süre sonra insanlar, özellikle de kadınlar, sokaklara döküldüler; ilk önce Tahran’da, ardından da Mahsa Amini’nin doğduğu yer olan Sakız’da. Şimdi ise hareketlenmeler ülkenin tamamına yayıldı. 43 yıldır haklarını ihlal eden İslami rejim karşısında kadınlar başörtülerini yakıyorlar. 1979’daki İslami Devrimden hemen sonra kadınlarda tesettürü zorunlu kılan bir “İslami Giyim” yasası çıkarılmıştı. Yasa çıktığında kadınlar buna karşı harekete geçmiş olsa da eylemler acımasız biçimde durdurulmuştu.
Bu defa kadınlar özgürlüklerini almak için tekrar yükseliyor, hayatın her kesimden kadınlar ve erkekler bu protestolara eşlik ediyor. Herkes “Kadın, Yaşam, Özgürlük,” diye haykırıyor; bu üç unsur da İslami rejim ortaya çıktığında insanların ellerinden acımasızca alınmıştı. 43 yıllık süreçte bu denli eşi benzeri görülmemiş protestolar yaşanmamıştı. Son süreçte yaşananlar, 2009’da insanların sokaklara sessizce dökülerek seçimlerde manipüle edilen oy haklarını tekrar almak istedikleri yeşil hareketlenmeye benzemiyor. 2019’daki hareketlenmelerden de tamamen farklı. Yine de, üst üste yığılan bütün bu protestoların somut birer talebi vardı: “Diktatöre Ölüm!” ya da “İslami Rejime Hayır!” gibi.
Bu arada, rejimin protesto yapan insanlara uyguladığı baskı da pek değişmedi, güvenlik güçleri protestoculara plastik ya da gerçek mermilerle daima doğrudan saldırdı. Binlerce protestocu tutuklandı ve işkence gördü. Neredeyse on gün önce, sivil polisler (Basij) ve IRGC (İslami Devrim Muhafız Polisleri) İran’ın en prestijli üniversitelerinden birine saldırdı: Sharif Üniversitesi’ne. Kampüsü kuşattılar ve tuzağa düşürdükleri öğrencilere ateş açtılar; 90’dan fazla öğrenci tutuklandı. Bu felaketten birkaç gün önce, 30 Eylül’de, Sistan ve Balouchistan’ın eyalet başkenti Zahedan’daki Cuma namazından sonra protestoculara doğrudan ateş açarak acımasız bir saldırıda bulundular. Amnesty International’a göre içinde çocukların da bulunduğu 82’den fazla insan öldü, yüzlercesi de yaralandı.
Sokaklarda devam eden protestoların yanı sıra, insanlar İslami rejime karşı düşüncelerini internet üzerinden de paylaştılar. Şu an, her ne kadar erişimler kısıtlanmaya çalışılsa da, Mahsa Amini hashtag’i Farsça Twitter’da 300 milyondan fazla tweeti aştı. Geçtiğimiz üç hafta boyunca paylaşılan bu tweetler, İran’da ne gibi sivil hareketlenmeler olduğuna dair insanların bir farkındalık kazanmasını sağladı. İranlı olan ya da olmayan pek çok ünlü isim, İranlı kadınları ve onlarla sokaklarda olan insanları destekleyen açıklamalarda bulundular. Dünya genelinden Feministler sembolik bir hareket olarak sokaklarda toplanarak dayanışma sergilemek için saçlarını kestiler. Yabancı ülkelerde yaşayan İranlılar, 1 Ekim’de, 153’ten fazla şehirde İran’daki yurttaşlarına destek gösterdiler; sadece Toronto’da elli binden fazla insan protestoya katıldı.
İran’daki protestoları önceki protesto deneyimlerinden ayıran en önemli yönlerden biri de olan bitenlere özellikle belli bir grubun ya da kişinin önderlik etmiyor oluşudur, tek bir otokratik rejim yerine çoklu partilerden oluşan bir sisteme İran fazlasıyla hazır. Başka bir açıdan, Ortadoğu’nun ataerkil yapısında nadir görülen bir durum olarak bu kez kadın hakları öncelik taşıyor. Kadın özgürleşmesinin diğer bütün özgürlükleri getirecek başlıca etmen olduğuna inanan bir kuşak ortaya çıktı.
Liseden üniversite öğrencilerine kadar bir kuşak boyunca gençler, göğüslerini mermilere siper ederek daha iyi bir gelecek için savaşıyorlar ve haykırıyorlar: “Kadın, Yaşam, Özgürlük!”