Siyasi HaberSiyasi Haber

    Güncel Kalın

    Türkiye ve dünyada neler olup bitiyor ilk siz bilgi sahibi olun

    Göz attınız mı?

    Bir heykel ve bir insan canı

    15 Eylül 2015

    Bozkurtlara oy yok

    27 Ocak 2019

    Bitmeyen aşk: Kartaca yıkılmalıdır

    6 Şubat 2023

    MHP’nin Devletle Bitmeyen Dansı

    15 Ocak 2018
    Facebook Twitter Instagram
    Facebook Twitter Instagram
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    • Haberler
      • Gündem
        • Ekonomi
        • Politika
        • Ortadoğu
        • Spor
        • Sağlık
      • Emek
      • Kadın
      • LGBTİ+
      • Gençlik
      • Haklar ve Özgürlükler
        • Halklar ve İnançlar
        • Göçmen Hakları
        • Çocuk Hakları
      • Bilim Teknoloji
      • Kültür Sanat
    • Yazılar

      Kötülük ve Cezasızlık

      16 Mart 2023

      Emek ve Özgürlük İttifakı’nın Seçim Stratejisi: TİP ve HDP

      15 Mart 2023

      ABD’nin 16. büyük bankası battı: Yeni bir 2008 krizi mi geliyor?

      13 Mart 2023

      Vicdan, bilinç ve dayanışma

      10 Mart 2023

      Yaşamak nefes alıp vermek değildir: DAD

      10 Mart 2023
    • Yazarlar
    • Seçtiklerimiz
    • Söyleşiler
    • Dosyalar
    • Çeviriler
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    Anasayfa » Bozacının şahidi…

    Bozacının şahidi…

    MERİÇ GÖK yazdı: Erdoğan'ı aklama görevi Oktay'a verilmişti. Oktay’a göre “Devletimizin yanında olduğunu” gören milletimiz bunu “inşallah ileride çok daha güçlü bir şekilde görecekti.”
    Meriç Gök- Meriç Gök21 Şubat 20237 dk. okuma süresi
    Paylaş
    Facebook Twitter Telegram WhatsApp Email

    Cumhurbaşkanı şapkasıyla Erdoğan’ın yardımcısı Fuat Oktay iki gün önce son derece dikkat çeken bir açıklama yaptı. Oktay bu açıklamayı gerek depremdeki performansı, gerekse Türkiye gibi bir deprem ülkesinde çok düşük tutulan bütçesi ve özellikle de üst düzey yönetim kademelerine, mesleki geçmişleri bu görevle ilgisiz kişilerin atanmasıyla son günlerde tartışma konusu olan AFAD merkezinde yapıyordu. Oktay, hayli zorlandığı görülen bu açıklamasında “Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere, ilk andan itibaren, 04.17’den itibaren buradaydık” diyor ve “ ‘ilk andan itibaren’ ve ‘04.17’den itibaren’ sözcüklerine aşırı ve özel bir vurgu yapıyordu. [1] Demek depreme AFAD ve askeri personel tarafından zamanında müdahale edilmemiş olmasını Erdoğan’a bağlayan bazı köşe yazarlarının ileri sürdüğü bir iddiayı çürütme adına bu açıklamayı yapma görevi Oktay’a verilmişti. Oktay’a göre “Devletimizin yanında olduğunu” gören milletimiz bunu “inşallah ileride çok daha güçlü bir şekilde görecekti.”

    Oysa Hatay’da bulunan eski milli futbolcu Gökhan Zan, depremin ikinci günü iş makineleri konvoyunun şehre girmeyip AFAD’dan talimat beklediğini ağlayarak duyuruyor, kurtarma çalışmalarına başlanabilmesi için makinelerin şehre girmesine izin verilmesini istiyordu. İlk andan itibaren devletimizin ne kadar çabuk müdahale ettiğini anlatmaya çalışan Oktay aslında konuyla ilgili hiçbir bilgi, belge, kanıt da göstermiş değil. Onun açıklamasından sadece o anda, yani depremin 13. gününde 67 bin civarında jandarma, 76 bin civarında emniyet görevlisi ve 41 binin üzerinde silahlı kuvvetler mensubu olmak üzere toplam 181.423 güvenlik görevlisinin (Oktay 13. günde bu sayının üstüne basa basa söylüyor) bölgede bulunduğunu öğreniyoruz. Oysa Akar depremin kurtarma çalışmaları için hâlâ çok hayati olan ikinci gününde bölgeye sadece 7.500 askerin intikal ettiğini ve bu gücün görev yaptığını açıklamıştı ‒  göçük bina enkazı başına bir asker bile düşmüyor, kurtarma işinde çalışacak asker sayısının AFAD personel sayısıyla eşit olması bir tesadüf mü? İlk günden itibaren devletin, milletin yanında olduğunu vurgulayan Oktay nedense Twitter’ın engellenmesinden hiç söz etmedi‒ haberleşmenin kelimenin tam anlamıyla hayati önemde olduğu saatlerde devlet tüm ülkede haberleşmeyi engellemişti.

    Gelelim Erdoğan’ın ilk andan itibaren ya da 0.4.17’den itibaren AFAD merkezinde olduğu iddiasına. Bir kere bununla ilgili hiçbir somut bilgi, belge yok ortada. Sadece Oktay’ın ‘ burada yönetti’ ifadesiyle belki bir tür kefillik, üstelik de hayli cılız bir kefillik var. Hatay’da özellikle Antakya ve İskenderun’da, Maraş’ta, Elbistan ve Pazarcık’ta, Adıyaman’da ilk günlerde özellikle de ilk 48 saatte hiçbir arama- kurtarma ekibi veya askeri personel görmediklerini söyleyen yüzlerce depremzede var. Dahası bazı yerlere yabancı acil yardım ekiplerinin AFAD’dan önce ulaşıp kurtarma çalışmasına başladığı belirtiliyor. Soylu bu konudaki gecikmeyi,  çok geniş bir bölgeyi vuran depreme karşı AFAD’ın sadece 7.500 kişilik personeliyle mücadele etmek zorunda kalmış olmasıyla izah etmeye çalışırken aslında devletin bu konuda ne denli hazırlıksız olduğunu da itiraf ediyordu. Büyük Felaket’ten günler sonra kameraların karşısında ağlayarak konuşan Soylu, biz depremi İstanbul’da bekliyorduk, ummadığımız yerden vurulduk tarzında bir şeyler söylerken aslında kendi seçmen tabanına, toplumun belli bir kesimine sesleniyordu. Oysa bizzat Soylu’nun bakanlığının bünyesinde 20 binden fazla bekçisi varken afetlerde görev yapacak AFAD gibi bir teşkilatın tüm personelinin bekçi sayısının ancak üçte biri kadar olması, siyasal iktidarın güvenlikçi politikaya verdiği önemi göstermektedir –yurttaşına üç günde verilebilecek bir pasaportu bile aylarca vermekten aciz bir bakanlıktan ne beklenebilir ki?

    Yeniden Şıracı’ya dönelim: Erdoğan deprem bölgesine üçüncü gün gidiyor ve orada kurtarmadan çok geleceğe dair, belirgin bir iştahla ve bir ironi gibi inşaat işlerini çok iyi bildiğini söylüyor: “Bir yıl içerisinde de hedefimiz Malatya’da, Elazığ’da daha önce Bingöl’de, Van’da olduğu gibi, bunlar bizim bildiğimiz işler biz bunları yaparız. Biz bu konularda kendimizi ispatlamış bir hükûmetiz. İnşallah Hatay’ımızda da bunu yapacağız. Allah’ın izniyle Kahramanmaraş’ımızda da bunu yapacağız. Diğer 8 vilayetimizde de yine bunları yapacağız. İlçelere varıncaya kadar bütün bunları inşallah halledeceğiz”

    Erdoğan neden birinci depremden sonra, böylesine büyük bir felaketten sonra makul bir süre içinde, diyelim saat 8-10 gibi ya da biraz gecikmeyle de olsa ikinci depremden sonra en azından saat 14-15 gibi tüm ülkeye seslenerek bölgeye intikal ettirilen kurtarma ve sağlık ekipleri, güvenlik güçleri vb. hakkında, alınmakta olan ve alınacak önlemler hakkında bilgi vermedi.  Neden bir ortak yayınla sık sık yapıldığı gibi bir “ulusa sesleniş” yapmadı. Madem Oktay’ın dediği gibi 04.17’den itibaren AFAD merkezinde çalışıyordu, pekâlâ oradan böyle bir açıklama da yapabilirdi. Erdoğan depremle ilgili çalışıyor, ama bunu gösterme gereği duymuyor, bunu gizli yapıyor, öyle mi? Hastanede depremzede ziyaret ederken, bir yeni doğana isim babalığı yaparken hiç de gizli yapmıyor nedense.

    Depremin hemen ardından büyük bir sorumluluk ve duyarlılıkla bölgeye intikal eden çok sayıda siyasi parti üyelerinin ve STK temsilcilerinin tanıklıkları da AFAD ve silahlı kuvvetlerin çok geç gönderildiğini ortaya koyuyor. Ayrıca depremde ne kadar geç müdahale edildiğini İskenderun limanında günlerce süren yangın da göstermektedir. Enkaz altında kalanları kurtarmada çok tecrübeli olan madenci kurtarma ekipleri de ancak 36 saat sonra bölgeye gelebildiler. Depremden hemen sonra Antakya’ya giden Eren Erdem’in etkili gözlemleriyle tanıklığı da bariz gecikmeye işaret ediyor:

    “Biz Antakya’ya girdiğimizde arama kurtarma ekipleri yoktu daha. Kent merkezinde Akademi Hastanesinin olduğu yere doğru gittik. Zifiri bir karanlık ve söyleyeceğim şey çok acı belki ama şehirde bir uğultu. Uğultunun kaynağı enkaz altındaki insanlar. Bağırıyorlar. Olağanüstü bir uğultu. Hemen bütün enkazların altından insanlar feryat ediyor, çığlıklar atıyorlar. Bu ses her yere hâkim kentte. Ve o an orada sadece baretleriyle gönüllüler ya da birkaç ilçe belediyesinin ekipmansız çalışanları, emekçileri… Elleriyle uğraşıyorlar. Antakya’da o gece ses vardı, kurtarma ekipleri yoktu. Kurtarma geldi ekipman yoktu. Ekipman geldiğinde ise artık o ses yoktu! Çok geç kalındı, çok geç kalındı… Bunu hazırlıksız yakalanma olarak değerlendiremem...”

    Sonuç olarak Şıracı ne derse desin Büyük Felaket’in kötü yönetilmeden de öte, çok acıdır ki, yönetilemediği ortadadır. AFAD tarafından ilk 24 saatte hızlı bir şekilde kurtarma ekipleri sahaya sevk edilebilseydi herhalde çok daha fazla insan kurtarılabilecekti. Sivil koordinasyonun da yer yer engellendiği bile gelen haberler arasında. Hatta Hatay’a bir ara girişlerin yasaklandığı söyleniyor. Gökhan Zan’ın yukarıda değindiğim feryadı, herhalde böyle bir uygulama sırasında olmalı.

    Depremle mücadelede gerek deprem öncesi depreme hazırlık döneminde gerekse depremin hemen akabinde acil kurtarma ve yardım ekipleri ve ekipmanlarının bölgeye sevk edilmesinde çok ciddi zaaflar gösteren Erdoğan yönetimi, depremzedelere para yardımı toplama işinde ise bir hayli cevvaldi. Her büyük alt üst oluştan sonra yaptığını bu kez biraz daha öne alarak hâlâ tek tük mucizevi sağ kurtarılanlar bir yana henüz daha on binlerce insanın cansız bedeni, çoğu zaman da beden parçaları enkazın içinden çıkarılmamışken avuç açıyordu. 1999 depreminden başlayarak 24 yıl boyunca yurttaşların deprem vergisi olarak ödemiş olduğu 720 milyar 219 milyon lirayı, yaklaşık 37 milyar doları amacına uygun değerlendirmek yerine devrin Maliye bakanı Mehmet Şimşek’in itiraf ettiği gibi duble yol, eğitim, sağlık vb. inşaat ve hizmetler için yandaş sermayedarlara peşkeş çeken bir iktidar şimdi tüm pişkinliğiyle Büyük Felaket’in yaralarının sarılması için birlik ve beraberlik örtüsüyle bu felaketteki büyük payını gizleyerek dizilerin oyuncuları ve popüler kültürün kimi aktörlerini de alet ederek yine bir ‘ortak tv yayını’yla depremzedeler için para toplamaya kalkıyordu.

    Şimdiye kadar yaptığı tüm uyarılar yönetici kesimlerce kulak ardı edilen Naci Görür, bu kez seçmene yöneliyor ve gelecek seçimlerde “ partizanlığı bırak ve sana deprem konusunda ciddi vaatlerde bulunan, plan ve programı olan ve yaşam hakkını her şeyin üzerinde tutan partiye oy ver” diyor. Görür’ün seçmen yurttaştan oyunu kullanırken aramasını istediği özellikler en azından program düzeyinde birden çok partide olabilir; ancak bir doğa olayının böylesine büyük bir felakete dönüşmesinde en büyük payın hangi partide ve liderinde olduğu tartışmasız bir gerçektir. Bundan dolayı seçime katılacak tüm devrimci-sosyalist- feminist parti ve örgütler, tüm düzene aykırı oluşum, hareket ve bireyler, seçim çalışmalarında halka başına gelen bu büyük felaketin baş sorumlusunun bu siyasal iktidar ve onun bilimle zoru olan muktedirleri olduğunu anlatmalı ve seçimin sadece bunların hesap vereceği yeni bir dönemin başlaması için değil, her yönüyle yıkılmakta olan bu köhne kapitalist yağma ve talan düzeninin yerine kamucu bir ekonomi ve dayanışmacı toplumsal ilişkiler temelinde ve gerçekten demokratik bir yönetimiyle yeni bir ülke inşa etme yolunda önemli bir adım olması için de çalışmalıdırlar.

    [1]https://t24.com.tr/video/fuat-oktay-cumhurbaskanimiz-basta-olmak-uzereilk-andan- itibaren-04-17-den-itibaren-buradaydik,52437

    Deprem Erdoğan Fuat Oktay
    Paylaş. Facebook Twitter Telegram WhatsApp Email
    Önceki YazıMarmara için zaman daraldı, alınan önlemler nedir?
    Sonraki Yazı Sancar: Konuşmak, sorgulamak, hesap sormak zorundayız

    İlgili Yazılar

    Depremlerde can kaybı 50 bin 96’ya yükseldi

    Güncel 20 Mart 2023

    Kimin için ‘tek yürek’: Bağışlarla konut yaptırıp depremzedelere satacaklarmış

    Manşet 19 Mart 2023

    EŞİK’ten 6 Şubat depremleri raporu: Bilime kulak asmamak, kâr ve rant hırsı, eşitsizlik ve ayrımcılık öldürdü

    Güncel 19 Mart 2023
    Destek Ol
    Yazılar

    Kötülük ve Cezasızlık

    - Siyasi Haber

    Emek ve Özgürlük İttifakı’nın Seçim Stratejisi: TİP ve HDP

    - Ahmet Saymadi

    ABD’nin 16. büyük bankası battı: Yeni bir 2008 krizi mi geliyor?

    - Mahir Sayın

    Vicdan, bilinç ve dayanışma

    - Mehmet Ali Ayan

    Yaşamak nefes alıp vermek değildir: DAD

    - Korkut Akın

    Antakya’ya mektup

    - Bora Selim Gül
    Tarihten

    Zeki Erginbay’ın katledilişinin 45. yılı

    İnşaat Mühendisleri Odası Teknik Güç Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Zeki Erginbay, 45 yıl önce, 2 Şubat 1977’de Ömerli Barajı yakınlarında,…

    Seçtiklerimiz

    HDP ile HÜDAPAR kıyasının utanmazlığı

    - Kenan Kırkaya

    On binlerin yürüyüşü

    - Ertuğrul Kürkçü

    Yeter artık…

    - Mucella Yapici

    Türbülans

    - Seyfi Öngider

    Toplumun depreme dair notları

    - Can Şahin

    İstifa ve seçim

    - Ertuğrul Kürkçü

    Güncel Kalın

    Son felişmelerden haberdar olmak için E-Bültenimize üye olun

    Siyasi Haber, “tarafsız” değil “nesnel” olmayı esas alır. Siyasi Haber, işçi ve emekçiler, kadınlar, LGBTİ+’lar, gençler, doğa ve yaşam savunucuları, ezilen etnik ve inançsal topluluklardan yanadır.

    Devletten ve sermayeden bağımsızdır.

    Facebook Twitter YouTube
    Emek

    DİSK, seçim kararını açıkladı: 14 Mayıs’tan önce 1 Mayıs var

    17 Mart 2023

    Macron demokrasiyi yok saydı

    17 Mart 2023

    Mata Otomotiv işçileri 18 gündür grevde

    16 Mart 2023
    Kadın

    AKP’li Özlem Zengin: Hedef haline getirildim

    18 Mart 2023

    Direniş temsili olarak “Damızlık Kızın Öyküsü”

    17 Mart 2023

    Bilimle uğraşan kadınların yarısı cinsel tacize maruz kalıyor

    16 Mart 2023
    © 2023 Siyasi Haber. Designed by Fikir Meclisi.
    • Siyasi Haber / Künye
    • İletişim
    • Gizlilik Politikamız

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.