Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı, 3-4 Haziran 1992 tarihinde Rio de Janeiro’da gayri resmi olarak 154 ülkenin katılımıyla oluşturuldu. 21 Mart 1994 yılında ise yürürlüğe girdi.
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS)
Amaç: İnsan kaynaklı çevresele kirliklerin iklim üzerinde tehlikeli hal almasına, tehlikeli seviyelere ulaşan sera gazı oranına ve iklim değişikliği ile mücadele etmek, gıda üretiminin kontrol altına alınması ve ekonomik kalkınmanın sürdürebilirliği.
Kyoto Protokolü;
1995 de imzalanan ve 2005’ten 2020’ye kadar devam eden UNFCCC kapsamında bu konuların korunması ve önlenmesi için atılmış bir adım.
Paris Antlaşması (2016)
Kyoto Protokolü’nün yerini alan ve 2016 yılında yürürlüğe giren Paris Antlaşması iklim değişikliğini kapsayan uluslararası bir anlaşmadır. İklim değişikliğinin finansman kısmını kapsamaktadır.
2015 yılında Birleşmiş Milletler Çevre ve İklim Konferansı’nda 196 taraf tarafından müzakere edildi. Şubat 2023 itibarıyla Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesinin 195 üyesi (UNFCCC) anlaşmaya taraftır. Anlaşmayı onaylamayan üç BMİDÇS üyesi ülkeden en büyük emisyona sahip olan tek ülke İran’dır. Amerika Birleşik Devletleri 2020’de anlaşmadan çekildi, ancak 2021’de yeniden katıldı.
Paris Antlaşması’nın amaçları:
- 2030 yılına kadar sera gazlarının emisyonun azaltılması
- İklim değişikliğini önleme
- Sıcaklıkların ortalama sıcaklık seviyesine indirmek
- Emisyonların bir an önce azaltılması
Ülkelerin iklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlamasına ve yeterli finansmanı harekete geçirmesine yardımcı olmayı amaçlıyor. Anlaşmaya göre her ülke kendi katkılarını belirlemeli, planlamalı ve düzenli olarak raporlamalıdır. Hiçbir mekanizma bir ülkeyi belirli emisyon hedefleri belirlemeye zorlamıyor; ancak her hedef önceki hedeflerin ötesine geçmelidir. 1997 Kyoto Protokolü’nün aksine, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki ayrım bulanık olduğundan, gelişmekte olan ülkeler de emisyon azaltım planlarını sunmak zorunda kalıyor.
Paris Anlaşması, 22 Nisan 2016 (Dünya Günü ) tarihinde New York’taki BM Genel Merkezi’nde düzenlenen törenle imzaya açıldı. Avrupa Birliği’nin anlaşmayı onaylamasının ardından, anlaşmanın 4 Kasım 2016’da yürürlüğe girmesi için dünyadaki sera gazlarının yeterli miktarından sorumlu olan yeterli sayıda ülke anlaşmayı onayladı.
Paris anlaşması ve Türkiye:
- Türkiye, Paris İklim Anlaşması’nı onaylamayan dünyadaki 6 ülkeden biri
- Türkiye, aynı zamanda Paris Anlaşması’nı onaylamayan tek G20 ülkesi konumunda
- Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre 1990 yılında kişi başı karbondioksit eşdeğer emisyonu 4 ton/kişi olarak hesaplanırken, bu değer 2018 yılında 6,4 ton/kişi olarak hesaplandı. 1990’da 219,2 milyon ton olan toplam sera gazı emisyonu 2018 yılında 520,9 milyon tona yükseldi.
- Çevreci gruplar Türkiye Büyük Millet Meclisine imza toplayarak Paris antlaşmasını kabul etmesini söylediler.
- Cumhurbaşkanı Tayip Erdoğan 21 Eylül’de New York’da düzenlenen BM Genel Kurulu’nda Paris İklim Antlaşması’nı onaylayarak anlaşmaya taraf olacağını duyurdu.
- Cumhurbaşkanı Tayip Erdoğan anlaşmayı yeterli bir finansal seviyede olmadığı için mi imzalamıyor ya da yurtdışından Türkiye’ye getirilen çöpler yüzünden mi imzalamıyor bu anlaşmayı tartışma konusu olabiliyor.
- İklim aktivistleri bu anlaşmaların yetersiz ve güvensiz olduğunu düşünüyor.
Dünya iklim aktivistlerinin iklim anlaşmalarına güvensizliğinin nedenleri?
Son dönemlerde iklim aktivistlerine yönelik dünyada farklı bir bakış açısı gelişti. Halktan olan iklim aktivistleri dünyanın neresinde olursa olsun ödedikleri bedel ve sorumluluk daha fazla oluyor. Bu aktivistlerdenseniz, kolluk kuvvetleri ile karşı karşıya gelebilirsiniz ya da hükümet liderleri partiler ve destekçileri tarafından iyi gözlerle bakılmayacaksınız. Popüler bir gazete ya da televizyon ekranlarında popüler kültürün içerisinde olmanız daha fazla güven verebilir. Aktivistler bu kanallardan dahi bir destek göremiyor. Bu sadece Türkiye’de değil dünyanın her yerinde böyle. Ancak, bu aktivistler kendilerine sosyal medya ağları ve sosyal hesaplardan eylem planları ve iletişim gibi kanallar açabiliyorlar.
Belki de reklamların ve televizyon dünyasının ya da sosyal medya mecralarında daha fazla göz önünde olmanız insanlara daha güven verici olabilir. Popüler kültürde maalesef sağlık kurumları BM çocuk projelerinde yer alan insanların çokluğundan bahsedebiliriz.
Popüler kültür içerisinde olanlar:
Kariyer basamaklarının ve hayali dünyanın ve para kaynağını bu zorlu süreçte kaybetmek istemeyecek dünya kurtarıcısı olamayacak. Aktivistlerin işi gerçekten çok zor olabiliyor.
Aktivistler, halktan oluşan kitleler!
Almanya’da iklim aktivistlerinin neler yaşadığını anlatalım dilerseniz; tanklar insanları ezdi, saçlarını kopararak yerlerde sürükledi, birçok iklim aktivisti hapishanelerde ve birçoğu ise para cezası alıyor. Danimarka’da en son aktivistlik yapan çevreci grup 10 yıl hapis cezası aldı. Ve para cezasına çarptırıldılar… Birçok aktivist dünyanın birçok yerinde hapishanelerde ve mücadele etmeye devam ediyor. Halkın bir kısmı aktivistleri sistem dışı ve terörist ilan etmiş durumda. Aktivistlik bedel ödenilmesi gereken bir durum aslında. Birçok insan siyasi bir grup olarak dahi bakabilir aktivistlere.
Kurum olan Avrupa Birliği bünyesinde dünya ülkeleri Paris antlaşmasını kabul etseydi eğer uyum sağlanır mıydı bunu da düşünmek gerekebilir. Evet tam bu noktada aktivistler bunun uyumlu olmadığını ve hiçbir hükümetin çıkarlarına uymayacağını söylüyorlar.
İklim aktivistlerinin dili değişti
İklim aktivistleri artık daha fazla şikayetçi oldukları ve vurguladıkları şey şirketler ve kapitalizm! Paris Anlaşması ve Birleşmiş Milletlerin iklim ve çevreci dili ne kadar işliyor?
Amerika’da Biden yaban hayatı koruyacağını ve yaban kurtların korunacağını söylemişti.
Orman yangınları ve bitmeyen sanayi?
Biden bunu unutmuş olamaz!
Amerika’da birçok sanayi ağı atıklar oluşturuyor, çevreyi kirletiyor, emisyon ağını hızlandırıyor.
İklim ve çevre konusunda üye ülkelerin tutarlı olmadığını görmek istiyorsanız oradaki aktivistlerin çoğunluğunun verdiği tepkilere bakmakta fayda var.
Almanya geçen Ocak ayında dünyada görülmeyecek kadar çok iklim aktivistine ev hapsi aldı. Termik santrallere direnen milyonlarca insan oradaydı. Ve Greta’da!
Ve Meksika’da milyarlarca kilo metre alanda ağaç kesimi yapıldı ve tren maya projesi hayata geçirildi. Destekçisi tabi ki de hükümet liderleri.
Şirket özel bir firma olarak sunuluyor.
Kendine finansman arayan Birleşmiş Milletler iklim ve çevre kurulu ne kadar düzgün işliyor bilinmez ama çevreciler bu konuda tepkili.
Ülkelerin vereceği finansal destek çok önemli olabiliyor.
Dünyada en fazla kimyasal silahların ve savaşların olduğu yerlere bakmakta fayda var. Çin dünyanın en fazla kanserojen üreten ülkeleri arasında yerini alıyor. Savaşlarda kullanılan kimyasal silahlar ve savaşları destekleyen ülkeler. Sanırım iklim çok da umurlarında olmayabilir.
Sizce iklim kurumları yeterli mi ya da şu soruyu kendimize sorabiliyor muyuz; iklim konusunda ne kadar gezegenimizi düşünebiliriz?
Dünyada işleyen tek şey şu: Liderlerin ve devletlerin hoşuna gitmeyen bir şeyler var:
Şirketlerin ve sermaye sahiplerinin çevreyi kirletmesi ya da iklim koşullarının yok edilmesine karşı çıkan insanlar! Aktivistler!
Paris Anlaşması: Devletler ile imzalıyor ama anlaşma esnek ve bir zorunluluk yok!
Türkiye kanallarında ve basında Paris Antlaşması’nın imzalandığı söylentisi dahi yayıldı. Hayır, Türkiye çekimserliğini açıkladı.
Türkiye karbon emisyonlarının sınırlandırılmasını öngören Paris Anlaşması’nı imzaladığı halde parlamentosundan geçirip onaylamayan 8 ülkeden biri ve anlaşmayı onaylamayan G20’deki tek ülke. 188 ülke tarafından imzalanıp onaylanan anlaşma 8 ülke; Eritre, İran, Irak, Libya, Güney Sudan, Türkiye ve Yemen tarafından imzalandığı halde onaylanarak resmiyet kazanmamıştı.
Paris Anlaşması’nı onaylan bütün dünya ülkeleri olsaydı eğer değişen ne olabilirdi?
Paris Antlaşması’nın içeriğinde ekonomik eşitlik de yerini alıyordu. Belki de şirketler ve sermayeler daha fazla çıkara yönelmeyi sağlıyor yaşamsal alanlar iklim doğa ve gezegenimiz bir gün yok olduğunda
Kızılderelilerin sözünü hatırlayabiliriz:
Paranın yenilmeyen bir şey olduğunu anladığımızda!
Üzüldüğümüz şey Paris Antlaşması’nın onaylanmaması mı ya da bizim gezegenimize olan duyarsız yaklaşımımız mı?
Dünyayı yok eden güçlere karşı sessizlik ve duyarsızlık mı? Siz karar verin!