Meriç GÖK yazdı: “Ukrayna ve Rusya’ya gelince, üniforma giydirilip ellerine silah verilerek savaştırılırken insanlıktan çıkarılan insan’lar bir an önce Brecht’in belirttiği kusurlarını hatırlamalı ve bunu da iki ülkenin oligarklarına göstermelidirler.”
Tankınız generalim, ne güçlü
İnsanların birbirini boğazladığı bir savaşın ortasında Brecht’in şiiri çok şeyler anlatıyor:
Tankınız generalim, ne güçlü
Bir ormanı yerle bir eder.
Ezer geçer yüz insanı.
Ama bir kusuru var:
Bir sürücü gerekir.
Bombardıman uçağınız generalim, ne güçlü.
Bir fırtınadan daha hızlı uçar, bir filden daha fazla taşır.
Ama bir kusuru var:
Bir usta gerekir onu yapacak.
İnsan generalim, çok faydalıdır.
Uçabilir ve öldürebilir.
Ama bir kusuru var:
Düşünebilir.
(Çeviren: M.G.)
Rusya ve Ukrayna oligarklarının temsilcileri (hatta Abramovich gibi bizzat oligarkın kendisinin katılımıyla) bir aydır süren savaşın sonlandırılması, teknik terimle ateşkesin ve mümkünse barış sağlanması için 29 Mart 2022 tarihinde İstanbul’da bir araya geldi. Erdoğan toplantıdan önce heyetlere yaptığı konuşmada biraz sonra bir yurtdışı gezisine çıkacağını fakat ihtiyaç duyulması halinde taraflara yardımcı olması için Dışişleri Bakanını İstanbul’da bırakacağını söyledi. Ancak hâlihazırda ortada süren bir savaş olduğu için tarafların Çavuşoğlu’ndan çok savaşan ordularına silah ve savaş malzemesi sağlamak için Milli Savunma bakanına ihtiyaç duyacağı da açıktır. Bu nedenle Çavuşoğlu yerine Akar bırakılmalı ve hatta damadının ürettiği ve savaş çıkana kadar her fırsatta övünerek Ukrayna’ya sattıklarını vurguladığı İHA ve SİHA’ların bu savaşta çok iyi bir test verdiğini, bundan büyük bir memnuniyet duyduğunu da dile getirmeliydi. Erdoğan’ın yerli yersiz aslında her zaman yersiz kullanmayı sevdiği kelimeyle ‘bu noktada’ Rusya’ya Perinçek’le birlikte yolladığı muteber iş adamı/dostu Ethem Sancak’ın Rusların bu konudaki öfkesini azaltmak için bir Rus televizyon kanalına yaptığı açıklamada sarf ettiği cümleyi hatırlayalım: “Bayraktarları (Bayraktar, Siha’ları üreten damadın soyadı) satarken böyle kullanılacağını bilmiyorduk.” Bir savaş aracı, savaşta ‘böyle kullanılmayacak’ da ne yapılacaktı ‒ Sırf Putin’in gönlünü yapmak için 2,5 milyar doları sokağa atıp alınan S-400 gibi turşusu mu kurulacaktı? Burada kuşkusuz ilginç olan bir başka husus da savaşan bir ülkeye savaşın arifesinde SİHA satmış olan Erdoğan rejiminin, bir süredir hararetle “barış” görüşmelerine ille de “ev sahipliği” yapmak için elinden gelen her şeyi yapıyor olması. Öyle ki yirmi yıllık iktidarını Suriye (hamiliğini yaptığı ve ‘kuvayı-milliye’ dediği paralı cihatçı ÖSO çeteleri hatırlansın) ve Irak’ta, dahası Azerbaycan-Karabağ ve hatta Libya’daki tüm savaş ve çatışmalara karışarak ve tüm imkânlarıyla savaşın bir cephesinde yer alarak geçirmiş olan bir şahıs, şimdi neredeyse Nobel barış ödülü almayı düşleyebilecek hale gelmiş olması ancak bir ironi olabilir. Ayrıca sanki bütün dünyada savaşan iki ülke liderinin tek sorunu koca dünyada bir araya gelebilecekleri bir yer bulunmasıymış gibi illa böyle bir buluşmaya “evsahipliği” yapmak isteyerek amiyane tabirle tam anlamıyla “parsa kapmaya” çalışan bir figür konumundadır. Bu konumuyla gerçekte rolü önemsiz olmakla birlikte diğer aktörlerden “rol çalmaya” çalışan kötü oyunculardan hiçbir farkı yoktur. Tüm bu çabaları aslında ekonomi politikaları iflas etmiş bir iktidarın yaklaşan seçimde çaresizce bir nebze deva aramasıdır- içeride hiçbir şey olmasa da dünyada barışı sağlayan adam. Erdoğan’ın savaşı kendisi için fırsat olarak gördüğü açıktır ‒sıkışmış Rus oligarklarının servetlerini Türkiye’ye getirmeleri de cabası…
Savaşın patlamasıyla birlikte ortalık ilginç tahlil ve yorumdan da geçilmiyor: “Dostoyevski ve Tolstoy’lardan bu yana Batı’ya oldum olası yabancı Rus ruhu. Batı’dan ‒ bazen biraz daha “bilimsel” bir hava vermek amacıyla kurulan bir tamlamayla‒ ‘liberal ekonomi toplumlarınca’ dışlanan Putin’in otokrat Rusya’sı. NATO’nun dolayısıyla ABD’nin nüfuz alanını daraltan Rus yayılmacılığı vs. vs… Savaş başta Rusya ve Ukrayna’da olmak üzere tüm dünyada, özellikle son yıllarda harala gürele silah üretimine hız veren, ürettiği silahları komşularına amiyane tabirle tam anlamıyla kakalayan ülkemizde anti-militarist politikaların/programların dillendirilmesi ve sonunda hayata geçirilmesi için sosyalistler, komünistler ve tüm barıştan yana güçlere uygun fırsat sunmaktadır. Bu güçler, anti-militarist programlarla örülü, nihai hedefinde silahsız-savaşsız bir dünya tasavvurunun bulunduğu savaş karşıtı taleplerini ve seslerini yükseltmelidirler. Ukrayna ve Rusya’ya gelince, üniforma giydirilip ellerine silah verilerek savaştırılırken insanlıktan çıkarılan insan’lar bir an önce Brecht’in belirttiği kusurlarını hatırlamalı ve bunu da iki ülkenin oligarklarına göstermelidirler.