Bundan 6-7 yıl önce Longo Maï’ye ilk gittiğimde Türkiye’den geldiğimi duyan herkes bana üç isim söyleyip tanıyıp tanımadığımı soruyordu: ilki Via Campesina emektarı Olcay, ikincisi bu komün ile uzun yıllardır yakın dost olan Pınar (Selek), üçüncüsü de Kiraz idi. O günlerde ismen tanıdığım Pınar dışında üçüyle de tanışmıyorduk, sonrasında Olcay ve Kiraz ile tanıştık.
Diyebilirim ki güzel ortak dostlarımız aramızda güçlü bağlar kurulmasını sağladı; çünkü Longo Maï ve onu var eden insanlarla karşılaşmak, sadece güzel bir deneyime tanıklık etmenizi sağlamıyor, onun ötesinde, insanlığın içindeki direnişe ve cesarete, umuda ve güzellikler yaratma gücüne inancınızı da pekiştiriyor. Onları tanımak, ağaçların yeraltındaki kökleri arasında ilişkiler kurulmasını sağlayan mikro canlılar gibi, dünyanın çok farklı noktalarında birbirini hiç tanımayan ama yürekleri aynı tutkuyla atan farklı yürekleri birbirine bağlayan bir güç açığa çıkarıyor.
Kiraz’ın Longo Maï üzerine bir tez yazmakta olduğunu biliyordum, fakat kapsamından bihaberdim. Yeni İnsan yayınevi tarafından 2022 yılında kitap olarak basılmış bu tezi okuduğumda, iki defa ziyaret ederek toplamda iki hafta geçirdiğim komüne dair bilmediğim, dahası sorgulamadığım ne çok şey olduğunu idrak ettim. Kitap, bir komün olarak Longo Maï’yi oluşturan çok sayıda unsuru birer birer ele almanın yanı sıra, çok önemli bir soru soruyor. Ki zannederim bu soru, bu komüne daha önce yöneltilmemiş olabilir. Oldukça sadeleştirerek söyleyecek olursam soru şu: “hiyerarşisiz bir topluluk oluşturma hedefinde, hiyerarşik olmayan üretim pratikleriniz tüm canlıları mı kapsıyor, yoksa sadece insanları mı?” Bundan 50 yıl önce kurulmuş, kurulduğu dönem, kurucularının politik yetkinlikleri ve kuruluş manifestosu itibarıyla ekolojik sorgulamaları uzunca bir süre yapmamış, bunları ancak ilerleyen yıllarda varoluşuna yedirmeye başlayan bir komün için bu sorunun yanıtını tahmin etmek zor değil; ama bu yanıta götüren bulguların, gözlemlerin, çıkarımların son derece yetkin bir antropolojik dil ile aktarılması kitabı okumayı gerektiren temel sebep.
Kitap üç bölümden oluşuyor. İlk bölüm, Longo Maï komününün kurulma ve bugün bulunduğu yere yerleşme deneyimine ayrılmış. Bu bölümde komünün kuruluşundan itibaren diğer canlılarla kurulan ilişkiler konusu da ele alınıyor, fakat bu esasen üçüncü bölümün konusu. Burada, Longo Maï’nin kuruluşundan itibaren kendini nasıl bir kolektif alan olarak tanımlayarak hem kendi idamesi için hem de politik bir özne olarak ne gibi pratikler geliştirdiği ele alınıyor.
İkinci bölüm, İnsanların Özyönetimi başlığını taşıyor ve ortaklaşa yapılan işler, farklılaşma alanları, zanaatler çerçevesinde ustalık meselesi, yeni katılımlar, özel alan-ortak alan ayrımları, kendi içinde bir topluluk oluşturma-izole bir alan olmama ve çalışmaya dair ilkeler gibi komünün işleyişi için hayati konular ele alınıyor.
Üçüncü bölüm için kitabın tezini ortaya koyan bölüm demek mümkün. Burada komünün oluşturan insanların diğer canlılarla kurduğu ilişkiler “yönetim” ve “etkileşim” bağlamında ele alınıyor. Alt başlıkların Köpek, Arı ve Bostan üzerine kurulmuş olması, bu bölümde tarımda çeşitli işlevleriyle yer alan canlılarda kurulan ilişkilerin biçiminin ve yönetim şeklinin ne olduğunun tartışıldığını gösteriyor. Kitabın en ilginç, en ufuk açıcı kısmı olan bu bölüm tarım-ekoloji-hayvan hakları üçgenindeki tartışmalar için çok değerli ipuşları barındırıyor.
Kitap materyal kullanımı açısından da çok etkileyici. Öncelikle, yazarın, Longo Maï’nin tüm yayınlarını didik didik ettiğini görüyoruz. Bir tez çalışması için arşivin altının üstüne getirilmesi normal görülebilir; ama ancak detayları yakalamaya ayarlı bir göz –bir antropolog gözü- yayınların kapaklarında kullanılan resimleri ve çizimleri bu kadar iyi inceleyebilir ve oradaki ipuçları ile komünün 50 yıllık evrimini izleyebilir.
Arşivin yanı sıra komün sakinleri ile görüşmeler, komün hayatını ve işleri paylaşırken ki sohbetler de önemli bir kaynak oluşturuyor elbette. Bunlardan başka, saha çalışması sırasında tuttuğu ve analizine temel teşkil eden saha notlarından yaptığı paylaşımlar ile bizi de düşünüşüne dahil ediyor. Öyle ki, bir yandan adım adım Longo Maï’nin kuruluş sürecini ve Avrupa solu için nasıl bir bağlamda gerçekleştiğini, toplantılardan ortak yemek yemeye kadar bu alanın kuruluşundan itibaren ortaya konan kolektifleşme pratiklerinin evrimini, politik oluşa dair izleri, kısacası burasının bir insan komünü olarak geçirdiği 50 yılı izliyoruz, yaptıkları karşısında hayranlık duyuyoruz.
Fakat diğer yandan da, ufak ufak sorular uyanıyor metinle beraber içimizde: burası sadece insanlardan oluşan bir alan değil, burayı kuran insanlar hiyerarşik ve emeğin sömürülmesine dayalı bir toplumsal düzeni eleştirmiş ve kendilerini ondan koparmışlar, fakat aynı eleştiriyi kendilerinin hayvanlara yönelik hiyerarşik düzenlerinde ve onların emeğini sömürmelerinde neden görmüyoruz, canlıların yönetimi bir özyönetim deneyiminde nasıl düşünülmelidir, neden bazı hayvanlar emekçi bazıları yoldaştır, tohumlar üzerinde iktidar kurmak ne anlama gelir… Her kolektif yapı için olduğu kadar kendi kişisel duruşlarımız için de önem taşıyan bu soruların yanıtlarını kitapta okumak mümkün, ama kitap bundan daha fazlasını yapıyor ve sorulara dair birlikte düşünmeye teşvik ediyor. Ekolojiyi insan odaklı düşünmekten çıkmak için önemli bir adım olduğu kuşkusuz.