Siyasi HaberSiyasi Haber

    Güncel Kalın

    Türkiye ve dünyada neler olup bitiyor ilk siz bilgi sahibi olun

    Göz attınız mı?

    Temel Karataş yazdı: Cemaat eliti fukara babama karşı

    3 Eylül 2016

    21. yüzyılda emek ve direniş üzerine notlar – I: ‘Kapitalizmin altın çağında’ uluslararası emek hareketi

    9 Kasım 2018

    Evet kadının beyanı esas ama seninki değil!

    15 Eylül 2015

    104 emekli amiralin bildirisi, Montrö ve Karadeniz’de artan gerilim ne anlama geliyor?

    11 Nisan 2021
    Facebook Twitter Instagram
    Facebook Twitter Instagram
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    • Haberler
      • Gündem
        • Ekonomi
        • Politika
        • Ortadoğu
        • Spor
        • Sağlık
      • Emek
      • Kadın
      • LGBTİ+
      • Gençlik
      • Haklar ve Özgürlükler
        • Halklar ve İnançlar
        • Göçmen Hakları
        • Çocuk Hakları
      • Bilim Teknoloji
      • Kültür Sanat
    • Yazılar

      Gayrimeşru Cumhurbaşkanı – I

      31 Mayıs 2023

      Erdoğan Yurt dışında geriledi, ülkede yıkılacak

      26 Mayıs 2023

      İnsanlar, kentler ve çeşitli görüşmelerden Çin izlenimleri

      17 Mayıs 2023

      İkinci Tur’da nasıl kazanırız?

      17 Mayıs 2023

      100. Yılda Red ve İnkar Devam Ediyor!

      13 Mayıs 2023
    • Yazarlar
    • Seçtiklerimiz
    • Söyleşiler
    • Dosyalar
    • Çeviriler
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    Anasayfa » Bir anakronik nefret hikayesi: Yılmaz Güney

    Bir anakronik nefret hikayesi: Yılmaz Güney

    Murat UTKUCU yazdı - Yılmaz Güney değişmek istiyor ve bunu başarıyor. O zaman neden bu değişimi yok sayıp küfür kıyamet bir insan ölümünden bunca yıl sonra aşağılanıyor, ölüsüne saygısızlık ediliyor. Madem değişime inanmıyoruz. Madem sonsuz ceza talep ediyoruz. O halde neden insani değerlere karşı bu kadar hassas olduğumuzu iddia ediyoruz. Düpedüz muhafazakar ideolojinin müridi isek neden sol ve ezilenler adına konuşmayı marifet sayıyoruz.
    Murat Utkucu- Murat Utkucu14 Eylül 20214 dk. okuma süresi
    Paylaş
    Facebook Twitter Telegram WhatsApp Email

    Demirlibahçe’de öğrenci evimizde, Siyasal’dan sınıf arkadaşım Aygün ile konuşuyoruz. Ahşap pencerelerin ötesinde bahçedeki kavak ağaçlarının dalları odamıza girdik girecek. Devrim sonrası üzerine hayaller kuruyoruz. Söz karşı devrimci ve faşistlerin cezalandırılmasına geliyor. İşkence ve idam yok kuracağımız sosyalizmde. Kötü muamele ve berbat hapishane şartları da olamaz. Peki nasıl ceza vereceğiz? Diyorum ki Rehabilitasyon Merkezleri olmalı. Ama verilecek ceza sonsuz bir vicdan azabı ve pişmanlık olarak vücut bulmalı. Aygün heyecanla itiraz ediyor. Hayır diyor. Sosyalizm’de ceza bir sonsuz döngü olamaz. Amaç insanlara acı çektirmek mi yoksa birlikte yaşamayı becermek ve onlara evrensel iyiyi olumluyu öğretmek mi? Değişmeyi öğretmek mi… Bu sefer ben şaşırıyorum. Ve o anda haklı olduğunun farkına varıyorum. O günü hiç unutmuyorum. 1989 İlkbaharı, İniş Sokak. Ankara. Unutmuyorum.

    1.Yılmaz Güney yine korkunç cümlelerle bir kez daha öldürülüyor. Hatırası ayaklar altında. Güney’in eşi Nebahat Çehre’ye uyguladığı şiddet (dayak, başına bardak koyup ateş etme, aracı üzerine sürme vesaire) üzerinden bir tepki bu. Bu vandalizme verilen tepki haksız mı? Değil. Peki bu tepkiyi Yılmaz Güney’in son nefesine kadar sonsuz bir nefrete dönüştürmek haklı mı? Değil. Fatoş Güney’in pamuklara sararak anlattığı bir Yılmaz Güney kişiliği gerçekse değil. Son eşine hayatta kötü söz söylememiş bir insan nasıl olur da ilk karısına bunları yapar o halde? Aşk? Aşkın şiddeti engellemediği hatta bahane olarak ileri sürüldüğünü biliyoruz. Erkek kültürel olarak şiddeti her koşulda üretir. Eğer o ataerkil feodal kültürün parçası olmayı hedefliyorsa. Ama Yılmaz Güney Fatoş Güney’e asla zarar vermiyor. Sebep? Çünkü bir zamanların kabadayısı Feodal erkek kimliğinin temsilcisi Yılmaz Güney zamanla değişiyor. Politik bilinci yükseliyor. Komünist oluyor. Komünist olmak yeter mi? Hayır ama son eşiyle ilişkisinde sorun yok. Yani Yılmaz Güney değişmek istiyor ve bunu başarıyor. O zaman neden bu değişimi yok sayıp küfür kıyamet bir insan ölümünden bunca yıl sonra aşağılanıyor, ölüsüne saygısızlık ediliyor. Madem değişime inanmıyoruz. Madem değişen insana karşı aynı hınçla davranmaya devam ediyoruz. Madem sonsuz ceza talep ediyoruz. O halde neden insani değerlere karşı bu kadar hassas olduğumuzu iddia ediyoruz. Düpedüz muhafazakar ideolojinin müridi isek neden sol ve ezilenler adına konuşmayı marifet sayıyoruz.

    Kürt dil Bilimci Kamuran Ali Bedirhan – Nazım Hikmet

    2. Nazım Hikmet sürekli hedefte. Kürt Meselesi üzerine hiç yazmadığı için. Sahiden öyle mi? Değil! Evet Türk ulus devletine yüklenen misyona göre şiirlerinde öyle bir tema görülüyor. Ya da o harika şiirinde Türk Tarihi üzerinden bir Anadolu tanımı yapıyor: Dört nala gelip Uzak Asya’dan… İdeolojik olarak sorunlu mu? Evet. Peki Nazım kaç dize yazmış? Sayısını hesap eden yok. Şiirlerinde aşk var, ezilenler var, dünya halkları var, hasretler var, ıstırap var, ölüm var. Şiirlerinde insan var. Kürt Meselesi hakkında esaslı şiirlerinin olmaması eksiklik. Ama Ermeni soykırımını yazmaktan geri durmamış da. Velhasıl bu konu sorunlu. Peki Kürtlere kör mü? Kör olsaydı Bedirhan Bey’e o mektubu yazar mıydı? Kör olsaydı “Gerçek Türk yurtseverleri Kürt kardeşlerinin Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde milli haklarına kavuşmak için yaptığı kavgayı can ve gönülden nasıl destekliyorsa, gerçek Kürt yurtseverleri de Türk halkının demokrasi ve milli bağımsızlık için yaptığı kavgayı öylece destekliyor.” der miydi? Kürtlerin TC sınırları içinde milli kimlik kavgasını bugün kim yürütüyor bu topraklarda. Nazım bugün yaşasa Kürt Meselesinde hangi partiyi desteklerdi? Peki böyle yazan söyleyen bir şaire küfretmek onun hatırasını yere sermek nasıl bir akıllara seza durumdur. Nazım eksiğini fark etmiş ve Bedirhan Bey’e mektup yazmış. Nazım değişmiş. Değişime inanmıyor musunuz?  İnsanlar kötüye ya da iyiye değişebilir. Değişimi desteklemiyorsak nasıl solcu olabiliriz. Değişimi kabullenmiyorsak nasıl realist olabiliriz. Kin ve öfkeyle yüklü akıllar ile kendimize ve topluma ve dünyaya ve kainata ne verebiliriz?

    Yapmayın. Bugün olduğumuz yere nerelerden geldiğimizi unutacak mıyız? Bu saldırılarda bulunanlar doğuştan bulundukları yerdeydiler ya da an itibariyle en mükemmeli temsil ediyorlar öyle mi?

    Bunaldım. Bu gerçek dışı algılar dünyasında hem hassasiyet hem de anakronik nefretle yüklü olanların şiddetinden bunaldım.

    Yine de adalet terazisinin eğilmesi içini acıtıyor insanın ve duvardaki tablodaki eğikliği düzeltmek için divandan kalkmak istiyor.

    Aygün 21 yaşındayken bana insanların değişimine değer vermek gerektiğini söylemişti ve ben talep ettiğim sonsuz vicdan azabını geri çekmiştim. Çok değiştim yalan yok. Ama ben halâ otuz iki  yıl önce aynı ikna olduğum ruhla Demirlibahçe’de kavak ağaçları arasından Ankara Kalesine bakıyorum.

    anakronik nefret hikayesi Yılmaz Güney
    Paylaş. Facebook Twitter Telegram WhatsApp Email
    Önceki YazıAP’de LGBTİ+ haklarını güçlendiren tasarı kabul edildi
    Sonraki Yazı Abdurrahman Dilipak cinayet işliyor

    İlgili Yazılar

    Endişesiz Bir Ülke, Endişesiz Bir Dünya İçin…

    Yazılar 14 Kasım 2022

    Kurtiz, yalansızlığın avcısı*

    Yazılar 27 Eylül 2021

    Yılmaz Güney… Sosyal Medya’da cellat yargıç filozoflar

    Yazılar 15 Eylül 2021
    Destek Ol
    Yazılar

    Gayrimeşru Cumhurbaşkanı – I

    - Tuncay Yılmaz

    Erdoğan Yurt dışında geriledi, ülkede yıkılacak

    - Tuncay Yılmaz

    İnsanlar, kentler ve çeşitli görüşmelerden Çin izlenimleri

    - Mehmet Yücel

    İkinci Tur’da nasıl kazanırız?

    - Tuncay Yılmaz

    100. Yılda Red ve İnkar Devam Ediyor!

    - Kadir Akın

    Fareler, muktedirler ve seçim

    - Mehmet Özgen
    Tarihten

    Bugün 30 Mart 1972 Kızıldere Katliamı’nın 50. yıl dönümü!

    Mahir Çayan, Sinan Kazım Özüdoğru, Hüdai Arıkan, Ertan Saruhan, Saffet Alp, Sabahattin Kurt, Nihat Yılmaz, Ahmet Atasoy, Cihan Alptekin, Ömer…

    Seçtiklerimiz

    Bir komün deneyimi: Longo Maï

    - Siyasi Haber

    29 Mayıs: ‘Vaziyet ve manzara-i umumiye’

    - Ertuğrul Kürkçü

    “Arsızlık” mı dediniz?

    - Ertuğrul Kürkçü

    Irmakların yönünü çevirme zamanı

    - Ertuğrul Kürkçü

    İnternet kısıtlamaları olursa nasıl aşarız?

    - Füsun Nebil

    Seçim gecesi

    - Ertuğrul Kürkçü

    Güncel Kalın

    Son felişmelerden haberdar olmak için E-Bültenimize üye olun

    Siyasi Haber, “tarafsız” değil “nesnel” olmayı esas alır. Siyasi Haber, işçi ve emekçiler, kadınlar, LGBTİ+’lar, gençler, doğa ve yaşam savunucuları, ezilen etnik ve inançsal topluluklardan yanadır.

    Devletten ve sermayeden bağımsızdır.

    Facebook Twitter YouTube
    Emek

    İSİG: 2023 yılının ilk 5 ayında en az 730 işçi öldü

    8 Haziran 2023

    İşçilerden belediyede yaşanan usulsüzlüklere ve sendika yönetimine tepki

    8 Haziran 2023

    Eğitim Sendikaları: “Manevi danışman” projesi eğitimin dinselleştirme sürecini hızlandıracak

    6 Haziran 2023
    Kadın

    Ormana kaçırıp darp etti, mahkeme Vali Orhan Çifçi’ye ‘haksız tahrik’ uyguladı

    9 Haziran 2023

    Hakkında 52 taciz şikayeti olan doktor görevinin başında

    7 Haziran 2023

    18 yaşındaki Zuhal Ebrar Yıldız’ı öldüren polis tahliye edildi

    7 Haziran 2023
    © 2023 Siyasi Haber. Designed by Fikir Meclisi.
    • Siyasi Haber / Künye
    • İletişim
    • Gizlilik Politikamız

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.