Ulaşcan Kurt yazdı: “Kurunun yanında yaş da yanar” düşüncesi de “sosyalistler Kürtlerle arasına mesafe koymalı” düşüncesi de Türkiye’nin demokratikleşmesinin önünde engeldir. Şimdi çok daha fazla şovenizmle mücadele etmek ve bütün demokrasi güçlerini yan yana getirmek zamanıdır
10 Aralık’ta Beşiktaş Vodafone Arena yakınlarında çevik kuvvet noktasına yapılan bombalı saldırıları TAK (Kürdistan Özgürlük Şahinleri) üstlendi. 44 kişi hayatını kaybederken yüzlerce kişi yaralandı. Ölen polis sayısının hayatını kaybedenler arasındaki yoğunluğuna bakılarak TAK açısından bu eylemin askeri olarak başarılı bir eylem mahiyetinde görüleceğini söyleyebiliriz ancak eylemin siyasal saiklerle gerçekleştirildiği göz önünde bulundurulursa aynı şeyi söylemek pek mümkün olmayacaktır.
Patlayan bombaların kitlelerin sokağa çıkmaya korkmasından, şovenizmi tavan yaptırmasına kadar birçok sonucu var. Faşist diktatörlüğe doğru hızlı bir şekilde yol alan Türkiye koşullarında bu sonuçları teker teker değerlendirmek gerekiyor.
Şovenizm yükseliyor…
Kuşkusuz ki faşizme giden yol şovenizm basamaklarıyla doludur. Peki ‘Kürt halkının özgürlüğü’ adına yapıldığı söylenen bu eylemler gerçekten de halkların kardeşliğini mi yoksa şovenizmi mi yükseltiyor? Bu sorunun cevabının ikinci seçenek olduğu aşikar. Şovenizmin tavan yapmasının, özellikle içinden geçtiğimiz durumda çok önemli sonuçları var. Bunlardan bir tanesi; biriken öfkenin, milliyetçi eğitim ve propaganda ile kitlelerin bilinçaltına yerleştirilen Türklük vasıtasıyla, faşist/karşı devrimci kanallara doğru kaymasıdır. Bir diğeri; faşizmi durdurabilecek tek güç olan demokrasi güçlerine sirayet etmiş olan ulusalcı baskının daha güçlü ve görünür hale gelmesidir. En önemli sonucu ise, halkların ortak mücadele zeminlerinin ve araçlarının iktidar tarafından dağıtılması ya da yok edilmesi tehlikesidir.
Bu saldırılarla birlikte kitlelerde içten içe biriken öfkenin kanalize olduğu yerin faşist/karşı devrimci unsurlar olduğunu söyleyebiliriz. Bayrağın çok daha fazla ırkçılık taşımaya başlaması, devlet-millet bağının daha sıkı hale gelmesi, anti-faşist Çarşı’nın milliyetçi Çarşı’ya dönüşmesi bu kanalize oluşun sonuçlarından bazıları. Bu sonuçların da kurumsallaştırılmaya çalışılan faşizmin ekmeğine yağ süreceği bir gerçek.
Şovenizmin yükselmesiyle birlikte demokrasi güçlerini kuşatan ulusalcılığın sonuçları 2. Enternasyonal’den beri önümüzde duruyor. Enternasyonalizm demokrasi isteyen kitleler nezdinde bile anlamını yitiriyor. Açıkça lanetlemesine ve kendi kontrolü altında olmadığını açıkça belirtmesine rağmen saldırılar topyekün Kürt hareketine yükleniyor ve bunun sonucunda Türkiyeli devrimci-demokrat güçlerle Kürt hareketi arasındaki bağ zayıflıyor. Bu bağın zayıflatılması ise faşist diktatörlüğe karşı ortak bir mücadele hattının örülememesine ve buna paralel olarak faşizmin daha da güçlenmesine olanak sağlıyor.
TAK’ı ortayan çıkaran sebepler ve halkların kardeşliği
Kuşkusuz ki TAK, intikam isteyen birkaç Kürt gencinin yan yana gelip kurduğu bir yapıdan çok daha fazlası. Bu yapıyı anlamak için kendisini tereddütsüz feda eden bunca insanın içindeki intikam ateşini irdelemek gerekiyor.
TAK, TC’nin kirli savaş politikasının bir sonucudur. Müzakere süresi boyunca hiçbir saldırısının olmaması bunun çok açık bir kanıtıdır. TAK’ı oluşturan ve eyleme sürükleyen koşullar, Kürt halkına karşı yürütülen imha operasyonları koşullarıdır. Kuşatılan şehirlerin, bir halkın iradesinin yok sayılmasının, Ekin Van’ın ölü bedenine yapılan saldırının, Taybet ananın sokakta bırakılan cesedinin, Roboski’lerin, bodrumda katledilen insanların, Akrep arkasında sürüklenen Hacı Lokman Birlik’in, JÖH ve PÖH’ün alçakça saldırılarının sonucudur TAK.
TAK’ı eylem yapmaya zorlayan bütün bu koşulları ortadan kaldırmaya çalışmadan, en ufak bir ses çıkartmadan, hele de olanlara sevinerek saldırıyı lanetlemek ikiyüzlülükten başka bir şey değildir. Kürt halkının acılarına sırt dönüp duyarlılık timsali kesilmek bizi hiçbir yere götürmeyeceği gibi daha fazla düşmanlaştırır.
Ancak bütün bunların hiçbiri masum insanların katledilmesini meşrulaştırmaz. İntikam ateşi dönüp dolaşıp onu içinde büyüteni yakmaya yarar ancak. “Kürtler ne kadar acı çekiyor Batı anlasın” anlayışı ancak ve ancak halkların birbirinden uzaklaşmasına yol açacaktır. Batının, Kürt halkının acılarını sahiplenmesinin tek koşulu, onlara aynı acıları yaşatmak değil acıyı ortaya çıkaran nedenlere karşı birlikte mücadele etmektir. Aksi takdirde bu tür bir düşünce sadece halkların daha fazla düşmanlaşmasını sağlar. Eğer bu düşünceye karşı mücadele etmezsek ne Deniz Gezmiş’in yoldaşı Berkay’a hesap verebiliriz ne de Kürt halkına yaşatılan bunca zulmün hesabını sorabiliriz.
Halkların ortak mücadele zeminin yaratılması ancak bu saldırıyı ortaya çıkartan nedenlerin AKP/Saray iktidarının savaş politikaları olduğunu teşhir etmekle mümkündür. AKP, toplumu bir kaosa doğru sürüklemekte ve kandan beslenmektedir. Bu teşhir doğru yapılamadığı sürece AKP, bu kaos ortamından daha da güçlü çıkacaktır.
Kitleler sokağa çıkmaya korkuyor
Bombalı saldırıların en önemli sonuçlarından bir tanesi de kitleleri sokaktan uzaklaştırmasıdır. İnsanlar gündelik hayatlarını bile yaşayamaz hale gelmiş durumda. Örneğin doğal bir refleksle işi olmayanlar kalabalık yerlerde bulunmaktan çekiniyor. Bu korku ve güvensizlik hali ise kitleleri faşizm saflarında örgütlenmeye doğru sürüklüyor. Zaten zayıf olan sokak hareketi yavaş yavaş yok olmaya başlıyor.
Demokrasi güçlerinin en acil görevlerinden bir tanesi sokağı rahatlatmak ve kitleleri sokağa çıkmaya teşvik edecek kampanyalar örgütlemek olmalıdır. Faşizme karşı mücadelede sokağın etkin rolü es geçilmemelidir.
“Ortak ölüm” değil “ortak yaşam” mücadelesi ancak bizi zafere götürebilir. Yaşamak ve yaşatmak en temel argümanımız olmak zorundadır. Birlikte, barış içinde yaşamanın koşullarını yaratmadığımız sürece yapılan hiçbir eylem bizi ayrıştırmaktan öteye gidemez.
“Kurunun yanında yaş da yanar” düşüncesi de “sosyalistler Kürtlerle arasına mesafe koymalı” düşüncesi de Türkiye’nin demokratikleşmesinin önünde engeldir. Şimdi çok daha fazla şovenizmle mücadele etmek ve bütün demokrasi güçlerini yan yana getirmek zamanıdır aksi takdirde bu tür kaos ortamlarından yararlı çıkacak tek güç kaosu yaratan AKP/Saray iktidarı olacaktır. Hiçbir şekilde bombalarla, ölüm korkusuyla, açlıktan ölerek, madenlerde katledilerek, tecavüze uğrayarak yaşamaya alışmayacağız.
İnsanlar öldükten sonra başkanlık sevdasını haykıranlardan da bu şiddet ve kaos ortamını yaratanlardan da hesap soracağız.