Siyasi HaberSiyasi Haber

    Güncel Kalın

    Türkiye ve dünyada neler olup bitiyor ilk siz bilgi sahibi olun

    Göz attınız mı?

    CHP’nin “Merkez Projesi”: Devlette devamlılık esastır

    14 Eylül 2015

    Her derde deva: Kitap İçin -5-

    31 Ekim 2022

    Camdaki ilan

    7 Ocak 2022

    Tanrıların Ağacı (Rojava Günlüğü – 15)

    15 Eylül 2015
    Facebook Twitter Instagram
    Facebook Twitter Instagram
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    • Haberler
      • Gündem
        • Ekonomi
        • Politika
        • Ortadoğu
        • Spor
        • Sağlık
      • Emek
      • Kadın
      • LGBTİ+
      • Gençlik
      • Haklar ve Özgürlükler
        • Halklar ve İnançlar
        • Göçmen Hakları
        • Çocuk Hakları
      • Bilim Teknoloji
      • Kültür Sanat
    • Yazılar

      El Tema!

      26 Eylül 2023

      Savas Tamtamlarına Karşı Halklarımız Barış İster!

      21 Eylül 2023

      Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC)

      19 Eylül 2023

      Güvenlik ve sürdürülebilirlik

      19 Eylül 2023

      Devlet sahipsiz mi, sahipleri kimler?

      18 Eylül 2023
    • Yazarlar
    • Seçtiklerimiz
    • Söyleşiler
    • Dosyalar
    • Çeviriler
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    Anasayfa » Behice Boran’ın 110. Yaşgününe Armağan

    Behice Boran’ın 110. Yaşgününe Armağan

    Günseli Andaç Atalay- Günseli Andaç Atalay10 Ekim 20205 dk. okuma süresi
    Paylaş
    Facebook Twitter Telegram WhatsApp Email
    Günseli Andaç ATALAY yazdı – Bugün Behice Boran’ın ölümünün 33. Yılı. Günseli Andaç Atalay bu vesileyle Behice Boran’ın 110. Yaşgününe Armağan olarak yayımlanan “Behice Boran Mektuplar, Günlükler, Şiirler, Bir Hikâye” adlı kitabı tanıtıyor.

    Behice Boran’ın 110. Yaşgününe Armağan

    TÜSTAV’dan “Behice Boran, Mektuplar, Günlükler, Şiirler, Bir Hikâye” Kitabı Çıktı

    Kitap, ağırlıkla Behice Boran’ın 2018’de Eskişehir’de ortaya çıkan evrakından oluşuyor. Evraklar Behice Boran’ın yoldaşlarınca edinilerek TÜSTAV’a bağışlandı. Kitapta, söz konusu evrakın yanı sıra lise yıllarında İngilizce yazdığı bir hikâye ve çevirisi ile 1940 başlarında yine İngilizce yazdığı şiirler ve çevirileri de yer alıyor.

    Mektupların çoğunluğu 1950’de Kore’ye asker gönderilmesine karşı çıkması ve 1953’de TKP Tutuklamaları nedeniyle yattığı hapislik günlerindeki aile yazışmalarıdır. Günlükler, 1950-51 Ankara’daki hapislik günlerindendir.

    Kitap, kendini “Dünya’nın ve Türkiye’nin Aydınlık Geleceğine, bağımsızlık, demokrasi, sosyalizm ve barışa adayan siyasetçi ve bilimci, Türkiye İşçi Partisi (1961-1988) Genel Başkanı Behice Boran’ın (1910 – 1987)” doğumunun 110. yılı için armağandır özelliğinde.

    Behice Boran’ı kaybedişimizin 33. Yılında kitabı bir saygı ve anısına armağan.

    Kitap vesilesiyle 110. yılında Boran’ı kendi yazdıklarıyla anacağız.

    Kitabı oluşturan mektupları, günlükleri, şiirleri arasında dolaşırken Behice Boran’ın kişisel duygu ve düşüncelerine, yaşamına yön veren kaynaklara, onun iç dünyasına örneklerle tanıklık ediyoruz.

    Kitap bir hikayesi ile başlıyor. Daha lise yıllarında iken İngilizce yazdığı bu hikâye önemli bir zihinsel birikime sahip olan 13-14 yaşlarında bir Behice Boran çıkarıyor karşımıza. Hikayedeki ince ironi bunun bir örneği.

    Okuma yaparken tanıklık ettiğimiz önemli özelliklerinden birkaçını örnekleyeceğim. Daha fazlası için Tarih Vakfı yayınlarından Behice Boran’ın Mektupları I-II ve 110. Yaşının anısına armağan edilen bu iki kitabın devamı niteliğinde olan TÜSTAV’dan Behice Boran Mektuplar Günlükler Şiirler Bir Hikâye kitaplarına başvuracağız.

    Sevgili Behice Boran’ın önemli özelliklerinden biri “mecburi olarak bulunduğu ortamlarda” dahi “iyi ve kendinden memnun olabilme” halidir ve bu çok kuvvetli olarak belirmektedir mektuplarında. İlk tutukluluk döneminin başladığı Ankara Cezaevine götürülüp kadınlar kısmına konulduğunun hemen ertesi gününde eşine yazdığı mektubunda şunları söyler:

    “Çiçekli ve ağaçlı bir bahçeye bakıyor. Ağaçlar arasından da Cebeci tepeleri görünüyor. Cezaevi idaresinden ve bu kısımdaki kadın gardiyan Hayriye hanımdan gayet nazik muamele gördük. Gece iyi uyuduk ve sabah güzel bir kahvaltı ettik. Bu tafsilatı yazışım rahatımızın ve sıhhatimizin yerinde olduğuna sizi ikna etmek için. Çünkü siz kim bilir orada bizi ne üzgün tasavvur ediyorsunuzdur ve benim zaten bozuk olan sıhhatimin buna dayanamayacağını sanıyorsunuzdur. Halbuki ben sıhhat bakımından da haleti ruhiye bakımından da gayet iyiyim. Buna inanmanızı istiyorum, sizi teselli için yazmıyorum”

    Yine 13 Kasım 1950 tarihli annesi ve eşine yazdığı mektubunda savunmasını hazırladığını söylüyor ve devam ediyor:

    “Hazırladıktan sonra da fena olmadı, kuvvetli bir müdafaa oldu sanırım. Siz herhalde benim namıma üzülüp duruyorsunuzdur. Halbuki ben manen de, maddeten gayet iyiyim. İçimde en küçük bir heyecan yok. Gündüzleri çalışıyorum, geceleri deliksiz, rahat uyuyorum. Neşeli rüyalarda görüyorum da sanki sinemaya gitmiş gibi oluyorum. Hani hatırlar mısın anne? Mektepte iken ben imtihan zamanlarını çok severdim, bir değişiklik oluyor derdim. Şimdi üç buçuk ay kapandıktan sonra mahkemeye çıkmak ta bana öyle geliyor.”

    Bu hapislik günleri için

    “bir sınavdan geçiyoruz ve geçeceğiz, sorun sınavı iyi vermek. Sınavdan daha gelişmiş, olgunlaşmış, berraklaşmış ve durulmuş olarak çıkmak” der Sadun Aren’e 1973’te yazdığı mektubun da.

    Sevgili Behice Boran tabiatla olan tutkulu ilişkisine de yine yazılarındaki duygu yüklü içeriklerde tanıklık ediyoruz. 1934 yılında ablasına yazdığı mektupta, “sadece yaşamdaki tersliklerden biri…” olarak gördüğü hapislik günlerinde annesine, eşine yazdığı mektuplarda ya da günlüğünde yazdığı gibi avluya açılan kapının eşiğinde mevsim değişikliğini betimlerken de bu ilişkinin benliğinin derinliklerinden geldiğini hissediyoruz zaten bu hissediş ki çarpıcı bir şekilde etkiliyor bizleri.

    Evet, “tabiatla olan ilişkisi”, mektuplarında ve günlüklerinde dikkat çekicidir. Okumalarımızda görüyoruz ki iç dünyası ve tabiat arasında kurduğu ilişkiyle ilgili olarak: “Bu müphem, hisleri anlatmak, tarif etmek güç. Bunun için ancak kımıldanış olarak vasıflandırabiliyorum.” diyor.beh2

    Şimdi Boran’ın 21 Şubat 1951 tarihli günlüğünden dinleyelim:

    “Bazen yarı hüzünlü müphem bir özleyiş ve bekleyiş, bazen tabiatla benliğinizin birbirine karıştığını ve birbirinin bir devamı olduğu hissini veren muazzam bir sükûnet, bazen içten içe kaynayan bir tabiat ve hayat aşkı içinizi doldurur. Çoğu zaman belki de her zaman bu üç çeşit his bir aradadır. Romantik hisler diyeceğiz. Şüphesiz öyle. Romantik hisler… Fert bakımından hayatı yaşanmaya değer yapan hissi hayattır. Derin, zengin, ince ve hassas, hissi hayatı olan ferde ne mutlu. Bu bir akıl-his ikiliği yapmak değil. Muvazeneli ve manalı hayat, akıl ve his cephelerinin birbirini tamamladığı ve ahenkli bir bütün teşkil ettiği hayattır…. Ama tabiat ve yaşamak aşkı, bunun önüne geçilmez bir hamle gibi içten içe kaynayışı, tabiatla kendi varlığımızın bütünlüğünü ve birliğini hissettiren o muazzam sükûn ve kudret hissi, bunlar, müspet yapıcı hisler. Çok şükür ki benim romantikliğimde bunlar daha galip geliyor.”

    Sanki Boran’la karşılıklı konuşur gibi buluyoruz kendimizi mektupları, günlükleri, şiirleri okurken. Merak edip kendisine sorup öğrenmek istediğimiz konular mektuplarda, günlüklerde, karşımıza çıkıyor açıklamaları yine mektupların, günlüklerin birinde ya da şiirinde buluveriyoruz.

    Sadece tüketilen hiç geri kazanılamayan “zaman” üzerine okuyacağımız iki örnekle sonlandırayım konuşmamı;

    7 Ekim 1950, Cumartesi tarihli günlüğünden:

    “Havada soba dumanı ve kebap kestane kokusu ve ilk sovukların hafif yakıcılığı vardı. Rüzgârın sovuğunu yanaklarımda hissederek oturdum elimdeki tepsi örtüsünün pembe çiçeklerini işledim. Sanki muayyen bir zamanda yetişmesi lâzım mış gibi akşam karanlığı basmadan bitirmek istiyordum. Mapusaneye gireli başladığım işlerin üzerine kendime de garip gelen bir israrla düşüyorum. Bir an evvel bitsin diye geceyi gündüze katıyorum. Bunun psikolojik sebebini de sezer gibiyim. Bende daima mevcut olan, zamanın akıp gittiği israf olduğu hissi içeri gireli büsbütün kuvvetlendi.”

    1973 olarak tarihlenmiş Sadun Aren’e yazdığı mektubun bir bölümünde ise;

    “..o sözünü ettiğiniz acelecilik, zamanın azaldığı hissi hep var. Ama dışarıdayken de hep vardı. Oldum olası, günler yirmidört saat olacağına otuzaltı saat filan olsaydı demişimdir. Ama annemin sık sık tekrarladığı bir sözü de hatırlarım arkasından “Dünyanın işi hiç bitmez” derdi anacığım, “kocakarı ölmüş, altı günlük işi kalmış” eh, biz de yapmak isteyip de yapamadığımız bir sürü iş, proje bırakacağız herhalde arkamızda…”

    Diyor, sanki günlüğünde yazdıklarının bir uzantısı gibi ya da tersi.

    Bu örneklerin, mektuplar, günlükler, şiirler içindeki yerine ve daha fazlasına erişmek için okuyacağımız Behice Boran’ın mektupları I-II-III, günlükleri, şiirleri bizim de bu yaşam örgüsü içinde onunla birlikte adımlamamıza, izin veriyor, Behice Boran’a çok teşekkür ediyoruz kendisine.

    Hepimize iyi okumalar,  

    Sevgiyle, saygıyla, özlemle bir kez daha anıyoruz,

    110. Yaşı kutlu olsun.

    110. Yaşgününe Armağan Behice Boran TÜSTAV
    Paylaş. Facebook Twitter Telegram WhatsApp Email
    Önceki YazıYorgun Ülke KKTC Halkının Bitmeyen Sınavları ve Seçime Doğru – 4 (son)
    Sonraki Yazı Helikopterden atılan köylülerin haberini yapan gazeteciler tutuklandı!
    Destek Ol
    Yazılar

    El Tema!

    - Betül Yangın

    Savas Tamtamlarına Karşı Halklarımız Barış İster!

    - Toros Korkmaz

    Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC)

    - Betül Yangın

    Güvenlik ve sürdürülebilirlik

    - Cengiz Onur

    Devlet sahipsiz mi, sahipleri kimler?

    - Hüsnü Gürbey

    Nohra Padilla

    - Betül Yangın
    Tarihten

    İsrail apartheidı’na karşı altı yıl süren İntifada

    Filistinlilerin topraklarının işgali, sömürü, baskı ve yoksullaşması ile kendisini karakterize eden İsrail apartheidı’na karşı Filistinliler 9 Aralık 1987’de altı yıl…

    Seçtiklerimiz

    Tatik ve Papik (Տատիկ և Պապիկ)

    - Siyasi Haber

    Meksika’da sergilenen sahte uzaylıların gerçek hikayesi, uzaylılardan bile ilginç!

    - Çağrı Mert Bakırcı

    Meksika Kongresi’nde gösterilenler ‘uzaylı’ kalıntıları mı? Sunum yapan Jaime Maussan kimdir?

    - Siyasi Haber

    Sezgin Tanrıkulu gündeme getirmişti… Kuşkonar-Koçağılı ve Kulp: 1990’lı yılların delilli cinayetleri

    - Siyasi Haber

    Kürtler, Arap aşiretleri ve karmaşık bir hesaplaşma: Suriye’de neler oluyor?

    - Fehim Taştekin

    Mafya günlükleri

    - Timur Soykan

    Güncel Kalın

    Son felişmelerden haberdar olmak için E-Bültenimize üye olun

    Siyasi Haber, “tarafsız” değil “nesnel” olmayı esas alır. Siyasi Haber, işçi ve emekçiler, kadınlar, LGBTİ+’lar, gençler, doğa ve yaşam savunucuları, ezilen etnik ve inançsal topluluklardan yanadır.

    Devletten ve sermayeden bağımsızdır.

    Facebook Twitter YouTube
    Emek

    350 hanelik köy 8 gündür karanlıkta: ‘Kimse DEDAŞ ile baş edemiyor’

    30 Eylül 2023

    DİSK’ten “Dijitalleşme, Emek, Gelecek ve Türkiye” konferansı başladı

    30 Eylül 2023

    DİSK’ten “Dijitalleşme, Emek, Gelecek ve Türkiye” konferansı

    29 Eylül 2023
    Kadın

    ‘Feminist Gece Yürüyüşü’ne katıldıkları için yargılanan kadınlar beraat etti

    28 Eylül 2023

    Evli olduğu Tuğba Dursun’u öldüren Burhan Dursun’a ağırlaştırılmış müebbet cezası verildi

    28 Eylül 2023

    6 ay önce bıçakladığı kadını cezaevinden çıkınca öldüren Mehmet Dinç tutuklandı

    20 Eylül 2023
    © 2023 Siyasi Haber. Designed by Fikir Meclisi.
    • Siyasi Haber / Künye
    • İletişim
    • Gizlilik Politikamız

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.