Ramazan Bayramı, eski zamanların atla gidilen,deveyle aşılan yolları göz önüne alınırsa, 3 günlük yola kadar vuslata izin veren, sıla-i rahim yapılabilen bir izin ve tasarımla kutlana gelmiştir.
Kurban Bayramı ise,bu 3 günlük menzile 1 gün de kurban kesim-dağıtım işleri için eklenmek suretiyle 4 gün olarak, zamanın koşullarına göre düşünülmüş ve uygulanagelmiştir.
İran gibi,İslam Dünyası’nda atom bombası yapabilecek derecede ileri enerji-madde-teknoloji işleme-üretme gelişimi sağlayabilmiş yegane İslam Ülkesi’nde, Ramazan Bayramı için 1 gün resmi tatil ilan edilmektedir.
Kurban Bayramı içinse,bu süre tam iki katı olan 2 gündür. İran tarihinde, Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı tatil günlerinde trafik kazalarında 100-200-300 gibi yüksek sayılarda ölümlü, 800-1000arası yaralanma ve milyarlarca Dolar maddi değer kayıpları yaşanmamıştır. Sadece teknoloji zirve yapmış,dünya siyasetinde nev’i şahsına münhasır bir siyasi figür olarak saygı duyulan-dikkate alınan bir İran modeli ortaya çıkmıştır.
1 milyar kadar dünya nüfusunu barındıran İslam Dünyasında,Ramazan Bayramları genelde 3 gün, Kurban Bayramları 4 gün olarak kutlanagelmektedir.Ancak bu sürenin,geçmiş zaman çöl ve yokluk coğrafyalarının ihtiyacına binaen,at ve deve hızı ile yapıldığı açıktır.İran ise,teknolojinin bize bu kaçamağı artık,zorunluluktan kaynaklanan bir hak olarak tanımadığını yorumlayarak,bu süreleri üçte bire ve yarıya indirerek,1 ve 2 gün olarak uygulamaktadır.Bu, çok yönlü uygarlık gelişiminin bir sonucudur.Bu gelişim tesbit edilerek,bu sonuç öngörülmüş ve ölçülmüştür.
Bu yazının yazıldığı günlerde(25-26.09.2015),Suudi Arabistan Hac Ugulaması sırasında, iki büyük felaket-kaza yaşanmış, tedbirsizlik sonucu vinç kazasında 100’den fazla ve Mina’da şeytan taşlama yolundaki panik ve ezilmelerden dolayı 760 olmak üzere,toplamda 1000 kadar insan ölmüş,1000 kadarı da yaralanmıştır.Bilindiği gibi bu durum, iki-üç yılda bir tekrarlanıyor.
3 ve 4 günlük eski zamanların bayram zamanlamasının 9 güne çıkarılması ihtiyacı, hangi kitabın-dinin-inancın-yasanın ve ihtiyacın sonucudur?At ve deveye göre 3-4 gün olan süre uzadığına göre,insanlık attan inip eşeğe mi binmiştir? Deveden inip yaya mı kalmıştır,ya da iki adım ileri-bir adım geri mehter yürüyüşüne mi düçar olmuştur hacı?
İnsan canını ve dahi canlı hayatı yaradan, can alma hakkını bizlere tanımadığına ve bunu suç ve günah saydığına göre,uzayan tatillerde can kaybı olacağını eski-önceki deneyimleriyle zaten bilen yöneticiler, hangi meşruiyet ve cesaretle bu ölümlü-ölümcül ve katliam ilanı olan tatil uzatma-bayrama kan katma-bayramdan can kapma kararlarını verebilmektedirler?
Bu yazı yazılırken en az 769 olan can kaybı ve 800 olan yaralı sayısı, en son kaç olacaktır?Buna bir yanıt,çözüm ve önlem var mıdır?Ya da,bu konu dert edilmekte midir,yoksa saldım çayıra-mevlam kayıra kaderciliği ile vatandaşlar ve insanlık pert edilmekte midir?
Terörle mücadele nutuklarına eşlik eden irkiltici istatistiklerde,35 yılda 30 bin kişi öldürüldü diye iç politikaya gaz veren iktidarlar,bu 35 yılda önlem alınmayan trafik yolları ve uzatılan bayram ölüm fermanları yolu ile yaklaşık 100 bin kişinin ölümüne imza attıklarını hiç ama hiç anımsamaz ve duymazlar!
Kimin acısı büyükse,feryadı yüksek-çığlığı tizse, onu mu duymak-görmek evladır?Yoksa bu beşeri nizamda, bize yasak kılınan canları almamak ve korumak için ilahi ve beşeri görevlerimiz yok mudur? Bunu yapmadığımız takdirde, dinen kul hakkı-şirk, hukuken de suç olmaz mı,hacı?
”Cümlenin muradı,dünyada cennet.Söyle canım söyle,dinlesin canlar..”diyen dedem Pir Sultan-ı Veli’yi ters yüz ettin be hacı:”Dünyanın muradı dünyada cinnet,cennet cennet dedikleri öte dünyada millet..”Yerse hacı,ama yenmez bu acı!İşte bu yüzdendir ki,Cennete gitmek isteyenlerin Cehenneme çevirdiği bir dünyada yaşıyoruz.Yiyor mu,hacı?Acı var mı, hacı?Acıları yarıştırmayalım hacı, tamam da,hacıları da yarıştıramıyoruz:”En güzel hacı,bizim hacı!”diyemiyoruz! Sahi,hiç güzel hacı kalmadı mı yoksa ?Yazıklar olsun..
Ben zaten Cehennemlik isem,bana her yol Paris! Benim kul hakkımla, Sırat Köprüsü’nde selam vermem, hacı!Hani bilinsin diye söylüyorum, ama yüksek yerlerden torpil-paraşüt desteğin falan varsa(Tövbe,haşa!), onu da senin H-acı gönlün bilir. Paralı-el de olsan,kefenin cebi-çekmecesi yok,unutma!