Aziz Nesin’in 26’ncı ölüm yıldönümü… Aralık 1915’te dünyaya gelen Nesin, 6 Temmuz 1995’de 37 aydının katledildiği Sivas Madımak Katliamı’ndan 2 yıl sonra Çeşme’de yaşamını yitirdi. Ardında mücadele dolu 80 yıl ve Nesin Vakfı’nı bırakmıştı.
Aziz Nesin, 20 Aralık 1915’te Heybeliada’da doğdu. Babası Abdülaziz Bey Giresun’un Şebinkarahisar ilçesine bağlı Gölve köyünden gelerek İstanbul’a yerleşti ve bahçıvanlık yaparak geçimini sağladı. Subayken yazmaya başladığı için asıl adı Mehmet Nusret Nesin yerine ‘Aziz Nesin’ takma adını benimsedi. Öte yandan yazılarında Aziz Nesin yanında Ateş Sin, Ayşegül, Battal Bataner, Bedri Birdirbir, Falan, Daver Devletlü, Hakkı Haklar, Kerim Kihkih, Hasan Dene Gör gibi imzalar da kullandı.
Ateş Nesin babasının köylülere ekmek dağıtmasının bahane olarak gösterilerek askerlikten atıldığını düşünüyor. Takma adlarla gazete ve dergilere şiir ve deneme yazılar gönderen Aziz Nesin, takma adlarla yazdığı deşifre olunca askeri istihbarat tarafından yakın takibe alındı. Kars’taki bölüğünü tahliye sırasında yolda karşılaştığı köylülerin askerden erzak istemesi üzerine, askerin tayınlarının bir bölümünü köylülere dağıttı. Bunun üzerine açılan soruşturmayla askeri mahkemede alınan kararla ordudan atıldı.
Nesin, 1945’de askerlikten ayrıldıktan sonra Karagöz gazetesinde ve Yedigün dergisinde redaktörlük ve yazarlık yaptı. Aynı yıl Tan gazetesinde köşe yazarlığına başladı. 4 Aralık’ta tek parti iktidarı üniversite gençlerine Tan gazetesini yaktırdı. Aynı yıl, ilk bağımsız yapıtı olan “Parti Kurmak Parti Vurmak” adlı 16 sayfalık broşürü yayımlandı.
1946 yılında, Sabahattin Ali ile birlikte Marko Paşa ve süreği olan gülmece gazetelerini çıkaran Nesin, Bir yazı nedeniyle 10 ay hapis, 13 ay Bursa’ya sürgün cezası aldı. 1947’de Bursa’ya sürgün edilerek gözaltında tutuldu. 1948’de ikinci kitabı olan “Azizname” adlı taşlama kitabını çıkardı. Bu kitap için İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. 4 ay tutuklu olarak süren dava sonunda aklandı.
1949’da ise İngiltere Prensesi Elizabeth, İran Şahı Rıza Pehlevi ve Mısır Kralı Faruk Ankara’daki elçilikleri aracılığıyla Türkiye Dışişleri Bakanlığı’na resmen başvurarak, bir yazısında kendilerini aşağıladığı savıyla aleyhine dava açtı. 6 ay hapse mahkum edildi ve ceza infaz edildi.
Türkiye Yazarlar Sendikası’nin iki dönem genel başkanlığını yaptı. 1984’te askeri yönetime karşı sivil bir girişim olarak “Aydınlar Dilekçesi”nin hazırlanmasını sağladı. Daha sonra Demokrasi Kurultayı düzenledi, Demokrasiyi İzleme Komitesi’nin oluşması için çalıştı. Kurucularından olduğu Aydınlık gazetesinde yazmaya başladı.
1972’de Nesin Vakfı’nı kurdu. Türkiye’de ve başka ülkelerde yayımlanacak kitaplarının, oynanacak oyunlarının her türlü telif haklarını bu vakfa bıraktı. Bu vakfın amacı “her yıl alınacak dört kimsesiz ve yoksul çocuğu, ilkokuldan başlatarak yüksek okulu, meslek okulunu bitirinceye, ya da bir meslek edininceye dek, her türlü gereksinimlerini sağlayarak barındırmak, yetiştirmek” oldu.
Aziz Nesin, tüm yaşlardaki kişileri ilgilendiren yapıtlar yazdı. Her yaşa, her türde seçme yapıtlar, şiirden masala, öyküden oyuna, romana…
Dünyaca tanınan güçlü bir gülmece yazarı oldu. 120’nin üzerinde kitap yazdı. Demirtaş Ceyhun’un da bir kitabına verdiği adla “Çağımızın Nasrettin Hocası Aziz Nesin”dir. Aziz Nesin “Ben bir simyacıyım, gözyaşlarımı gülmeceye çevirerek dünyaya sundum” der. Bunun için de ne yaşarsa, onu yazar. Yaşamında boyun eğmeyen yanı eserlerine de yansır. Yazarlık serüveni eserlerinin içeriğiyle örtüşerek, onu evrenselliğe taşır.
1993 Temmuzunda Sivas Madımak Oteli’nde 34 aydının yakıldığı ‘Sivas Katliamı’ndan son anda kurtuldu. Nesin Sivas Katliamı’nı şu sözlerle anlattı:
“Tarihler 1 Temmuz 1993 idi. 4. Pir Sultan Abdal Şenlikleri için Sivas’taydık. Daha şehre gelmeden, özellikle benim hakkımda bildiriler yayımlanmaya başlanmış, hedef gösterilmiştim. İlk günden itibaren gerginlik had safhadaydı. 2 Temmuz günü ise yerel gazetelerde kullanılan sözler, bir nevi olacakların habercisiydi.
…Zaten gün içerisinde gerginlik şehrin belli yerlerinde iyiden iyiye tırmanmıştı. Akşam saat 5 sularında ise gözü dönmüş kalabalık Madımak Oteli’nin önündeydi. (…)
Ancak kalabalığın öfkesi dinmiyor, güruhu sakinleştirmek adına konuşan belediye başkanı ne kadar reddetse de ‘gazamız mübarek olsun’ sözüyle adeta çığırtkanlık yapıyordu. Bundan sonra olacaklar kitle psikolojisinin sonuçlarıydı. ‘Cumhuriyet Sivas’ta kuruldu, Sivas’ta yıkılacak’, ‘Laiklere ölüm’, ‘Yaşasın şeriat’ ve ‘Sivas, Aziz’e mezar olacak’ sloganları, aslında hedefin sadece ben olmadığımı anlatmaya çalışıyor gibiydi.
İlk fitil ateşlendi.”
İki yıl sonra bir imza günü sonrası Çeşme’de kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi.