SEÇTİKLERİMİZ – İsmet Papila’nın AntalyaEkoloji.Org’da yer alan haber/yazısı: “Hiçbir projenin gerçekten projesinin olmadığı, ‘Ben yaptım oldu’ mantığı ile ihalelerin yapıldığı ve yıkımdan sonra proje hazırlanmaya başlandığı gibi bir durum ile karşı karşıyayız.”
Sosyal medya üzerinden gelen “Konyaaltı, Arapsuyu, Kuşkavağı mahallesi ve Belediye caddesi üzerinde 330 dönüm alandaki ağaçların kesilmeye başladığı doğru mu? Neden Kesiliyor.” uyarısını dikkate alarak bu sabah olay yerine ulaştım.
Belediye Caddesi üzerinde hem deniz tarafı dozerlerle dümdüz edilmişti. Yolun üst tarafında ise çoğunlukla çam ağaçlarından oluşan koruluk vardı. Yolun alt tarafında çalışma yapanlar ile görüştüğümüzde burasının özel mülk olduğunu, imar planı gereğince yol çalışması yapıldığını söylediler.
Koruluk bölge ise sakin görünüyordu. Haberin abartılı olabileceği düşüncesi ile geri dönerken koruluk alandan gelen makine seslerini duydum. Çalıların arasından içeri girdiğimizde normalde yoldan görünmeyen alanda tam bir ağaç katliamının yaşanmakta olduğuna şahit oldum.
Çalışan işçiler konuşmak istemedi. “Yetkililerle görüşmelisiniz. Biz burada ekmek parası için çalışan işçileriz. Duruma biz de üzülüyoruz ama yapabileceğimiz bir şey yok” dediler.
Fotoğraf çekiminin ardından tekrar yola indiğimde orada yetkili olduğunu tahmin ettiğim birkaç kişinin yanına gittim. Kendilerinin mal sahibi olduklarını söyleyerek görüşme talebimi kabul ettiler.
Bu bölgenin özel mülk olduğunu ve kendilerinin o bölgenin en büyük arsa sahibi olduğunu söyleyen Arif Orhan. “Bu arazi bize dedelerimizden kalmıştır. Burası yıllardır bölge sakinlerine hizmet veren bir yer olmaktan ziyade uyuşturucu bağımlılarının, zararlı insanların barınağı haline gelmiştir.
Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin Konyaaltı Sahil Projesi sonucu oluşan hafriyatı değerlendirmek ve açılmayan yolların açılması için belediyeye başvurduk. Amacımız çevreye zarar vermek değil. Bölge halkına yarar sağlayacak daha verimli bir çevre oluşturmak amacıyla yaptığımız bir çalışmadır.” dedi.
Bölgede yapılması planlandığını duyduğumuz “Şehir Hastahanesi” ile bu projenin bir ilgisinin olup olmadığını sormam üzerine: “Evet, Konyaaltı Kemer yolu üzerinde 3842 ada 2 parsel diye adlandırılan 40,000 m2’lik bir şehir hastahanesi imar yeri var. Arazinin hissedarları üzerinde mahkemelik durumlar var. Tapu sorunları çözülmediği için henüz bir uygulama başlatılamadı.” diye yanıtladı.
Ağaçların köklerinden kesilmesi konusunu gündeme getirince “Kesimleri biz yapmıyoruz. İlgili mercilere müracaat edildi. İmar yollarının açılması çalışması yapılıyor. Buralar kesinleşmiş, tescilli imar yollarıdır.” dedi.
Bilindiği gibi Antalya’da da, ülke genelinde olduğu şekliyle kamusal alanlar, doğal ve tarihi değerler bütün hukuki ve ahlaki değerler çiğnenerek bir bir yok edilmeye çalışılmaktadır.
Boğaçay projesi diye sunulan ve Konyaaltı’nın doğal dengelerini bozacak, içme suyu kaynaklarını yok edecek bir proje;
Lara sahillerine liman yapımı projesi;
Demiryolu geçirilecek diye şehrin halka açık en güzel mesire yerlerinden biri olan Düzlerçamı ve Güver Kanyonu’nun yok edilme projesi;
Tünektepe Projesi vb. projeler üretilmektedir.
Tüm Konyaaltı sahili halka kapatılmıştır. Ve halkın denizle arasında set çeken paravanların üzerinde “Konyaaltı Sahilini Yayalaştırma” projesinin reklamları asılı durumdadır.
Ama ne yazık ki, en oturmuş gibi görünen ve yapımına da başlanmış olan Boğaçay Projesi de dahil olmak üzere hiçbir projenin gerçekten projesinin olmadığı, “Ben yaptım oldu” mantığı ile ihalelerin yapıldığı ve yıkımdan sonra proje hazırlanmaya başlandığı gibi bir durum ile karşı karşıyayız.
Antalya’da yaşayanlar olarak hem doğal dengeyi bozacak hem binlerce canlının yaşam alanlarını yok edecek bu rant projelerine bir an önce dur demeliyiz.