Suruç Katliamı’nın yıl dönümünde Ankara’da bildiri dağıtırken gözaltına alınan gençler, ters kelepçe takılarak saatlerce bekletildikleri karakolda tecavüzle tehdit edildiklerini söyledi.
33 kişinin hayatını kaybettiği Suruç Katliamı’nın 6’ncı yıldönümünde 20 Temmuz günü Ankara Güvenpark’ta gerçekleştirecekleri anmaya dair çağrı bildirileri dağıtan 5 genç, 4 Temmuz’da polislerce gözaltına alındı. Karakola götürülen gençler, ertesi gün ifadelerinin alınmasının ardından serbest kalabildi.
Gözaltına alınanlar arasında bulunan Ankara Öğrenci İnisiyatifi üyesi Tuna Gözlügöl ve Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) Üyesi Mert Karadağ, yaşadıklarını Mezopotamya Ajansı’na (MA) anlattı.
Suruç Katliamı’na yıldönümünde gerçekleştirecekleri anmaya dair çağrı bildirilerini dağıttıktan sonra Dikmen’de bulunan Ahmet Arif Parkı’na geldiklerini belirten Tuna Gözlügöl, burada iki polisin görüntülerini çekmeye başladığını, bu duruma itiraz ettiklerinde ise resmi üniformalı bir polisin kendilerine biber gazı sıkıp, küfürler yağdırmaya başladığını dile getirdi.
Gözlügöl, fiziki saldırılarına maruz kaldıkları polislerden birinin çocuk parkı içerisinde silahı ile havaya 10 el ateş açtığını söyledi. Söz konusu bu polisin o anlarda ‘Bunu havaya değil, kafanıza sıkmak gerek’ dediğini aktaran Gözlügöl, sonrasında ise gözaltına alındıklarını ifade etti.
‘Bekçilerle birlikte yanımıza gelip tecavüzle tehdit ettiler’
Gözlügöl, gözaltına alındığı sırada bir polis tarafından taciz edildiğini, tepki göstermesine rağmen tacize devam edildiğini de dile getirdi. Gözlügöl, “Karakola götürüldüğümüzde ters kelepçe takıldı ve aynı polis, 3 farklı bekçiyle beraber defalarca yanımıza gelip, bizi tecavüz etmekle tehdit ettiler” dedi.
Emniyette darp: Kadın katillerine bir şey yapılmazken bize bu muamele yapıldı
Götürüldükleri Ankara Emniyet Müdürlüğü Gasp Büro Amirliği’nde de yine polislerce darp edildiklerini anlatan Gözlügöl, şunları anlattı: “Yüzlerimizi duvara çevirmemiz söylendi. İtiraz edince bir arkadaşımızın kafası duvara vuruldu. Bir arkadaşımıza tekme atıldı. Saatlerce ters kelepçeli bir halde koridorda keyfi bekletildik. Sözlü tacize ve şiddete maruz bırakıldık. Avukatlarımız saatlerce alınmadı. Saatler sonra görüştük avukatlarımızla. Onca kadının katillerine bir şey yapılmıyorken, Deniz Poyraz’ın katilini göğüslerine basmışken, bizlere bu muamele yapıldı.”
‘Suruç için adalet istemeye devam edeceğiz’
Yaşadıkları üzerinden son yıllarda artan polis şiddetine dikkat çeken Gözlügöl, “Faşizm koşullarında şiddet, kadınların katillerine indirim olarak yansırken, bize nefret olarak yansıyor. Nefret arttıkça bizler faşizmi yaraladığımızı daha iyi anlıyoruz ve buna devam ediyoruz. Artık bizlerin faşizmi teşhir etmesine gerek kalmaksızın faşizm kendisini teşhir ediyor. Ancak bizler faşizm karşısında direnmeye, adaleti buluncaya kadar ‘Suruç için adalet, herkes için adalet’ demeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
Saatlerce ters kelepçe: Psikolojik ve fiziki işkenceye maruz kaldık
Mert Karadağ da gözaltında psikolojik ve fiziki işkenceye maruz kaldıklarını dile getirdi. Karadağ, yaşadıklarını şu sözlerle paylaştı: “Saatlerce ters kelepçeli halde bırakıldık. Benimle beraber başka yoldaşlarda da ters kelepçeden kaynaklı ellerinde doku hissi kaybı var. Keyfi uygulamalara karşı başımız dik ve mücadelemize bağlılıkla bir adım geri atmadık.”
‘Hiçbir zaman unutmayacağız’
Karşılaştıkları bu muameleden dolayı polisin, katillere ve tecavüzcülere karşı bu kadar “hassas” davranmadığını söyleyen Karadağ “Mücadelemizi kriminalize etme çabalarını yıllardır görüyoruz. Katillerle aynı safta olanları adalet mücadelemizi engelleme çabalarından ve katliam gerçekleştikten sonra yaralılarımızın üstüne gaz sıkmalarından hatırlıyoruz. Hiçbir zaman unutmayacağız. Faşizme karşı bir an olsun ‘Suruç için Adalet’ demekten vazgeçmeyeceğiz. Sokaklarda adalet mücadelemizi yükseltmeye devam edeceğiz. Herkesi ‘Suruç için Adalet, Herkes için Adalet’ demeye sokaklarda hesap sormaya çağırıyoruz” diye konuştu.
Gözaltında şiddet gören, tecavüzle tehdit edilen gençler, bugün düzenleyecekleri basın açıklamasının ardından Türkiye İnsan Hakları Vakfı’na (TİHV) başvuracaklar.