Gülfer AKKAYA yazdı – Ahmet’e de anımsatmak isterim. Devrimciler, sosyalistler dünyayı değiştirmek için var. Ayrımcılığa, nefrete, ötekileştirmeye, sömürüye, tahakküme karşı durur, bizzat bunları yenmek için politika üretir, önerir, başkalarını da bunu yapmaya çağırır, baskılar. Yoksa toplumdaki mevcut fay hatlarını gösterip akıl vermez.
Türkiye İşçi Partisi (TİP) milletvekili ve sevgili dostum Ahmet Şık katıldığı bir programda Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adayı olmasına ilişkin “uyarısını” yapmış.
“Çok açık söylim Kemal Beyin Alevi olmasının Türkiye toplumu ve siyaseti için (bizler için değil elbette) bir mesele olduğunu kavrayarak hareket etmesi gerektiğini düşünüyorum” dedi.
Cumhurbaşkanı adayı olmak isteyen, aday olacaklar arasında adı geçen kim olursa olsun, hangi siyasi çizgide olursa olsun elbette o kişinin bugüne kadarki siyasi fikirleri, pratikleri, duruşu üzerine tartışmalar, konuşmalar, eleştiriler (olumlu-olumsuz) yapılır. Yapılmalı da.
Ahmet’in CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu için öne sürdüğü aday olmamalı gerekçesi sırf Alevi olması. Yani inançsal kimliği. Siyasi fikri, bulunduğu parti, savundukları, siyasi olarak yaptıkları değil. Sahip olduğu inançsal kimliği.
Sömürü ve ezme üzerine kurulu sistemlerde kimlikler bu sistemlerin sürdürülmesi için hiyerarşik olarak dizayn edilir.
Böl-parçala-yönet politikasıdır bu ve bunu gırtlağımıza dek biliriz. Soluduğumuz havadan, siyasi ortamdan, günlük hayatımızdan, çalışma ve eğitim alanından, sözüm ona bilimsel çalışmalardan açık açık ayrımcı, nefret yüklü tutum ve davranışlardan gani gani pay alırız.
Ahmet’e bile bu sözü söyleten ortam bu ortamdır. AKP’yi göndermek, sözüm ona demokratik cumhuriyeti kurmak için yine birilerinin bağrına taş basması gerekiyor. O taşı basanlar bir kez daha Aleviler olacak. Sırf Alevi olmak demokrasiden, çoğulculuktan, birlikte yaşamaktan azıcık nasibini almamış, almayı da dert edinmeyen bu ülke için suç sayılacak.
Alevilerin eşit yurttaşlık talebi toplumun içselleştirdiği ayrımcılık yüzünden var. Alevileri kendinize eşit görmüyorsunuz.
Aleviler olmasa bu ülke çoktan dincileşirdi, yobazlaşırdı diye atar tutar ama Alevilerin devletin en üst kademelerinde yer almasından rahatsızlık duyarsınız. Kaçmaya çalıştığınız yobaz sizsiniz. Ülke bu haldeyse sizin de payınız var. Eleştirdiklerinizle örtüştüğünüz yanlarınızla şimdi değilse ne zaman yüzleşeceksiniz? Nefreti yenmeyeceksiniz, kendinizi değiştirip dönüştürmeyeceksiniz bedelini Aleviler ödeyecek öyle mi?
Ahmet konuşmasının girişinde “Çok açık söylim” ifadesini kullanıyor. Bence bu giriş, sonrasında söylenenlerden daha önemli. Çok açık söylim derken masalarda, parti binalarında, adaylık konuşurken hep gizliden gizliye, alttan altta, kısık sesle yinelenen ama asla yüksek sesle ve açıkça söylenmeyen şeyi yüksek sesle itiraf etmiş oluyor.
Dinlerken üzüldüm, kalbim buruştu ama iyi ki yüksek sesle söyleyip kamuoyunun ortasına bıraktı bu nefret topunu diye düşündüm. İnsanların kendi aralarında rahatsızlık duymadan, yineledikçe yinelediği bu “sırrı” riyakar toplumumuzun yüzüne vurmuş oldu.
Elinde Alevifobi sopası olan nefretçiler çıksınlar meydana ve en üst perdeden söylesinler şimdi Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı adayı olmasın, o Alevi. Alevi biri aday olursa seçimi kaybederiz desinler. Bu seçim başka seçim, ülkenin kaderini belirleyecek seçim, kazanacak bir aday olsun, o da katiyen Alevi olmasın desinler.
Bakalım “Aleviler dışarı” tutumunuz seçim sonucu olarak nasıl yansıyacak? AKP tehdidine gerek yok, zaten gelen de gideni aratmayacak. Bunu Aleviler yüzyıllardır biliyor. Bir toplumun hafızasını nasıl bu kadar küçümseyebiliyorsunuz?
Türkiye Cumhuriyeti her vatandaş cumhurbaşkanı adayı olabilir, Aleviler hariç. Alevilere vaadiniz bu mu? Daha mevcut iktidarı yollamadan önce Alevileri yollamış oluyorsunuz.
Ahmet’in orta yere bıraktığı bu herkesçe bilenen “sır”dan sonra Millet İttifakı’nda Kemal Bey dışında gösterilecek her aday Alevi olmadığı için gösterilmiş olacak. Bu yükü taşımak, böyle ağır bir zan altında siyasette yer almak kimse için hayırlı olmaz. Kim siyasi yaşamında böyle yaftalanarak var olmayı göze alabilir? Gösterilecek aday “Alevisever” bile olsa, Alevi komşusu, hatta Alevi arkadaşları olan biri bile olsa sonuç değişmez. Alevi olmadığı için aday olabilir.
Ahmet’e de anımsatmak isterim. Devrimciler, sosyalistler dünyayı değiştirmek için var. Ayrımcılığa, nefrete, ötekileştirmeye, sömürüye, tahakküme karşı durur, bizzat bunları yenmek için politika üretir, önerir, başkalarını da bunu yapmaya çağırır, baskılar. Yoksa toplumdaki mevcut fay hatlarını gösterip akıl vermez.
Bu ülkede Alevilerin cumhurbaşkanı adayı olması mesele değil. Mesele, Alevilerin cumhurbaşkanı adayı –cumhurbaşkanı değil, aday bile- olamamasıdır. Ve bu Alevilerin çözebileceği bir mesele değil. Alevilerin eşit vatandaşlık haklarını yüz yıldır gasp edenlerin kendileri ile yüzleşerek çözebileceği meseledir.
Yeni ve demokratik cumhuriyet istiyoruz, kuracağız diyen ama Alevilere tahammülü olamayanların ürettiği meseledir. Ürettikleri meseleyi Alevilerin ayağına dolayamazlar.
Alevifobiyi allayıp pullayıp önümüze sürüp bunu demokratik cumhuriyet için atılması gerekli adım diye yutturamazlar.
Hep Aleviler, her durumda Aleviler kaybedecek ezberinin bozulma zamanı gelip kapıya dayandı.
Aleviler kaybederken Türkiye kazanacak öyle mi? Bunu önerenlere sormak lazım hangi Türkiye?
İçinde milyonlarca Alevinin eşit yurttaş sayılmadığı, seçilme hakkı olmayan Türkiye mi?
Ne farkınız olacak mevcuttan? “Laik”, “seküler”, “demokratik” ama Alevifobik?
Umarım Alevi kurumları bu haksızlığa güçlü bir tonda cevap veririler.
Unutmayalım “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber, ya hiç birimiz.”
Kemal Bey vazgeçmeyin. Şimdi yolunuz her zamankinden daha açık.
“Çoğunluğun” ilk adımı helalleşme/yüzleşme olsun.