Meriç GÖK yazdı: İstanbul’da son kar yağışı sonucu yaşananlar, siyasal iktidarın 20 yıllık döneminde çevre ve doğayla ilişkisini ve ‘afetlerle’ sınavını tartışmayı gündeme getirmesi gerekirken tam tersine çok bilinçlice yürütülen Erdoğan tarzı siyaset (kasaba siyaseti veya tam anlamıyla cahil-cühelaya seslenen siyaset de denebilir), bunu örterek tüm olan biteni İmamoğlu’nun balıkçıya gitmesine sığdırmıştır.
Oysa kar yağışı, başta 3. Havaalanı olmak üzere birçok sorunu bize bir kez daha hatırlatmıştır. Evet, hatırlatılanların en başında 3. havaalanı bulunmaktadır. Bu havaalanı İstanbul için bir ihtiyaca mı karşılık yapılmıştı yoksa bilinen anlamda kullanılarak pelesenk olmuş şu “mühendislik” eseri Kanal İstanbul ‘projesi’yle kurulması planlanan paralel İstanbul için kondurulan sözüm ona bir altyapı unsurundan başka bir şey değil miydi? Tıpkı şu anda Boğazın iki yakasında hiçbir yerleşim olmayan, dolayısıyla bir köprü ihtiyacı bulunmayan noktasına 3. Köprünün yapılmış olması gibi.
ÇED raporunda 2,5 milyon ağacın kesileceği belirtilen ancak 13 milyon ağaç kesilerek yapılan deyim yerindeyse içinde AVM olan bir havaalanı değil, içinde havaalanı olan dünyanın en büyük AVM’sinde ilk yoğun kar yağışında çatısı çöken kargo binası, yolcuların isyanı, yerlerde yatan uçak yolcuları… Yurdun birçok yerinde buzlanmış yollarda kayarak devrilen otobüsler, ölen ve yaralanan yolcular… Saatlerce paralı yollarda araçlarıyla mahsur kalan ve bunun karşılığında kendilerine hiçbir tazminat ödenmemiş binlerce yolcu ve yüzlerce kamyon, Tır vb. sürücüleri…
2009 yılında İstanbul’da Ayamama Deresi’nin taşması sonucu meydana gelen sel felaketinde 31 kişi hayatını yitirmiş ve her sel felaketinden sonra yapıldığı gibi bu sel felaketinden sonra da hiçbir geçerliliği olmayan, sadece kulağa hoş gelen klişelerden ibaret açıklama yapmıştı Erdoğan: “Derenin intikamı acı olur…”
Daha geçtiğimiz yaz, Ege’de ve Güney’de çam ormanları cayır cayır yanarken ve envanterinde yangın söndürme uçağı olmadığı için yangının mahiyetine ve çapına denk bir söndürme müdahalesi yapılamazken günlerce yanan ormanları çaresizce seyreden bir yönetim aygıtı ve yangınlar henüz tam bitmemişken Marmaris’te yurttaşlara hitaben mutat seçim konuşmalarından birini yaptıktan sonra kafalarına çay atan bir… -ne diyelim- Erdoğan vardı. Uzunca bir süre 3. Havaalanı denildikten sonra Birincisi devre/kullanım dışı bırakılarak ikincisi olan ve şimdilik adına İstanbul denen havaalanının şehirle servis otobüsleri ve özel taksiden başkaca bir ulaşım imkânı yok ve bu durum metro tamamlanıncaya dek böyle sürecek.
Yine bu yaz Kastamonu ve Sinop ilçelerinde, özellikle de Kastamonu’nun Bozkurt ilçesinde yaşanan selden dolayı tam olarak kaç kişinin öldüğü dahi belirlenememiştir, günlerce Karadeniz’e vuran cesetler toplanmıştır. Bozkurt ilçesinde selin felakete dönüşmesinin başlıca sebebi, dere yatağındaki yapılaşmadır ve bu yapılaşmanın, otogar dâhil büyük çoğunluğu son yirmi yılın eseridir.
Benzer bir felaket’te 2020 yılında Giresun Dereli ilçesinde yaşanmış ve 15 kişinin ölümüyle sonuçlanmıştır. Dereli’nin tam da dere ağzında 15 insanımızın hayatını yitirdiği yerde yeniden inşa edilen 216 konut ve 72 iş yeri, dün Erdoğan’ın katılımıyla düzenlenen bir törenle açıldı; evet selin doğrudan vurduğu yerde, yani bundan sonra da vuracağı yerde…
Yurdun neredeyse tüm akarsuları ve dereleri HES’lerle kesilmiş, iki yüz bin hektara yakın bir arazi, daha doğrusu Kaz Dağları’nın da içinde olduğu en kıymetli doğa hazineleri altın vb. maden çıkarma uğruna “müteşebbis” kılıklı bir avuç soyguncuya peşkeş çekilmiştir. İşin acı ya da trajikomik yanı, bu doğa katliamının başlıca sorumlusunun, kendisini doğa dostu (“Ben çevrecinin daniskasıyım”- 24. 08. 2008, gazetelerden ) olarak göstermeye kalkmasıdır.
Gözleri bürüyen ranttan başka bir şey olmayınca ‘proje’nin sahibi, mimarı, her şeyi olan Erdoğan esasen neden İstanbul’a Kanal yapılacak sorusuna ciddi hiçbir cevap verememekte, bu sözde ‘proje’yi gerekçelendirememektedir; ayrıca kendisine böyle bir soru sorulamamaktadır. Vaktiyle bir iki kere “Boğaz’da kaza” falan dedi ama sonra bunu da bıraktı: zira yapılması düşünülen Kanal ne Boğaz’ın yarısı kadar bir genişliğe ne de ortalama derinliği 61 metre olan Boğaz’ın yarısı kadar bir derinliğe sahip olacaktır.
Karayoluyla yarımşar saat ya da birer saat mesafeli yerleşim yerlerine Trabzon, Rize, Ordu, Giresun gibi ayrı ayrı havaalanlarının yapılmıştır; üstelik bu havaalanları deniz dolgu üzerine yapılmıştır. Çünkü: dolgu üzerine inşaat muazzam bir ekstra kâr demektir. Ayrıca deniz dolgu üzerine dünyada tek golf sahasını bile yapma performansını göstermiş bir yönetimdir bu. Şimdi Samsun Büyükşehir Belediyesi bu atıl, hiçbir işlevi olmayan ve milyonlarca lira harcanarak yapılmış olan golf sahasını başından atmaya çalışıyor ama nafile…
Çevre ve doğayla ilgili karnesi kısaca buyken Erdoğan, bunların hiçbirinin konuşulmaması için İmamoğlu’nu her gün balıkçıya gönderiyor ve öyle anlaşılıyor ki bir süre daha gönderecek.