DAİŞ, 29 Kasım günü Kobanê şehir merkezine iki koldan son günlerin en kapsamlı saldırılarından birini gerçekleştirdi. Bir kol Türkiye’den, bir kol da Halep yolundan gelerek düşürme hedefiyle Kobanê’ye saldırdı. Patlayıcı yüklü bir panzer, muhtemelen Etmanek Köyü’nden gelerek sınır kapısını geçti ve patlatıldı. Patlamanın hemen ardından DAİŞ çeteleri kapıdan, köprüden ve buğday silosundan saldırıya geçti. Saldırı başlar başlamaz Türkiye’den gelen 2 intihar eylemcisi sınırı geçerek kendisini patlattı. Bu saldırılarda 4 asayiş görevlisi ile birlikte toplam 6 savaşçı şehit düştü.
DAİŞ’in Türkiye sınırından ve Türkiye’nin desteği ile başlattığı saldırıları YPG ve YPJ güçleri aynı gün kırdı. Kapıdan, buğday silosundan, tren hattından ve köprüden saldıran çeteler çok büyük darbeler aldı ve geri püskürtüldü. YPG-YPJ güçleri sınırı geçip Türkiye’ye girdi. Türkiye tarafındaki istasyonu ve çetelerin üstlendiği hatları ele geçirdi. Sınırı geçen YPG-YPJ güçleri ile Türk askerleri arasında saatleri bulan çok gergin tartışmalar yaşandı. YPG-YPJ güçleri Türk askerlerine; “buğday silosundaki çeteleri ya kendiniz çıkaracaksınız ya da biz buradan saldıracağız” dediler.
Belki biraz uzattım ama 29 Kasım günü yaşananları detaylı anlatmamın önemli bir sebebi var. O da AKP’nin bir kez daha suçüstü yakalanmış olmasıdır. Biz aylardır AKP’nin DAİŞ ile ilişkilerine ve ittifakına dikkat çekmeye çalışıyoruz. Bunun Türkiye’yi felakete götüreceğini belirtiyor ve AKP’ye sık sık uyarılarda bulunuyoruz. Israrla AKP’nin Kürt düşmanlığından vazgeçmesini istiyoruz.
Gerçekten AKP’nin politikaları akıllı, sorumlu insanların akıl sınırlarını zorluyor. Bir hükümet nasıl ülkesine karşı bu kadar düşmanca ve haince politikalar geliştirir? Doğrusu anlamak zor! DAİŞ gibi insanlık katili bir örgüte dünyaya meydan okuyarak destek sunmak, Kürtlere karşı DAİŞ ile birlikte savaşmak, Kürt düşmanlığı ve ülke düşmanlığı dışında başka nasıl izah edilir, bilemiyorum.
AKP ile DAİŞ’in zihniyeti ve amaçları aynı olmasa bu düzeyde bir birliktelik mümkün müdür? Değildir! Düşünebiliyor musunuz, herkesin gözü önünde DAİŞ çeteleri Türkiye’den gelerek Kobanê’ye saldırıyor. Türk askerleri sınırın diğer tarafından nişan alarak YPG araçlarının tekerleklerini patlatıyor. Rusya’dan, Çeçenistan’dan, Kafkasya’dan, Avrupa’dan ve daha birçok yerden gelen çeteler grup grup Türkiye sınırını geçip Kobanê’ye giriyor. AKP, Türkiye’de DAİŞ’e eleman devşiriyor.
Erdoğan her gün DAİŞ adına konuşuyor, DAİŞ’in propagandasını yapıyor. Şimdi daha iyi anladık ki DAİŞ’in halifesi Ebubekir El Bağdadi değil, meğerse Erdoğan’mış. “Kadın erkek eşitliği fıtratta yoktur” derken de halifeliğinin gereğini yerine getiriyormuş. Erdoğan’ın dünyaya meydan okuyarak DAİŞ’e destek vermeye devam etmesinin sebebi de buymuş. PKK’ye, Kürt sorununa yaklaşımı da üstlendiği bu sorumluluk gereğiymiş.
Erdoğan’ın ağzından ‘PKK teröristtir’söylemini düşürmemesinin bir nedeni, DAİŞ’i savunma çabası iken, diğer bir nedeni ise dünyada gittikçe meşrulaşan ve haklı görülen PKK’nin 40 yıllık demokrasi ve özgürlük mücadelesini zayıflatma, PKK’ye karşı gelişen büyük sempatiyi ve olumlu bakış açısını değiştirme gayretidir. Tüm bunları tamamlayan bir neden ise genel seçim hesabıdır. Kürtlerden umudunu kesen Erdoğan ve partisi AKP, tüm yatırımı milliyetçi oylara yapmakta, Alevilerden ise medet ummaktadır. Kürt düşmanı Erdoğan, PKK’nin meşrulaşmasından ve dünyaca kabul görmesinden müthiş bir ürküntü duyuyor. PKK teröristtir söylemini ön plana çıkararak kendince PKK’nin etkisini kırmaya çalışıyor. Erdoğan PKK’yi terörist, Kürt sorununun çözümünü de PKK’yi tasfiyede, Kürtleri köleleştirmede gördüğü için halifeliğini yaptığı DAİŞ’i Kürtlerin üzerine sürüyor, Kürtleri ezmeye çalışıyor. Ama nafile!
Erdoğan ve halen kendisinin yönettiği AKP, PKK’yi ve Kürtleri tasfiye etmeyi hedeflediği için Kuzey Kürdistan’da çözüm süreci gelişmiyor, müzakere sürecine geçilemiyor. Önder Apo’nun koşulları düzeltilmiyor.
AKP’nin çözüm sürecinden anladığı tek şey; tıpkı Kobanê’ye yaptığı gibi PKK’yi tasfiye etmektir. AKP’nin konsantre olduğu tek nokta; Rojava’da kantonları ortadan kaldırmak, somut hiçbir adım atmadan PKK’yi de silahsızlandırmak ve teslim almaktır. Bu açıdan oyalama siyasetini amacını gerçekleştirmek için vazgeçilmez bir strateji ve taktik olarak kullanıyor. Habire uzatmalara oynuyor ve zaman kazanmaya çalışıyor; heyetleri kendine göre değiştiriyor, istediğini ekliyor, istediğini çıkarıyor. Diyaloğu bir kesiyor, bir başlatıyor. Bir gün en değme faşist gibi konuşuyor, diğer gün demokrat kesiliyor. İşine geldiğinde iktidar, işine gelmediğinde muhalefet oluyor. Bir gün bakıyorsun herkese meydan okuyor, asıp kesiyor, diğer gün mağduriyet edebiyatı yapıyor.
Lakin işin en trajik-komik tarafı ise AKP bu siyasetin kendisini bitirdiğini, bir kara delik gibi Türkiye’yi yuttuğunu bir türlü görmüyor ve anlamak istemiyor. Aksine, Kürtleri, demokrasi güçlerini ve dünyayı kandırdığını ve başarılı olduğunu düşünüyor.
AKP’nin halen tam anlayamadığı şu sanırım; PKK, AKP gibi basit oyunlar ve hesaplar peşinde değil. PKK ciddi ve kendine güvenen bir harekettir. Kanmaz ve kandırmaz, ne oyun yapar ama ne de oyuna gelir. Dostunu da düşmanını da çok iyi bilir ve ona göre hareket eder.
Sanki AKP şunu da tam idrak edemedi; Kobanê düşmeyecek! Kobanê dünya nezdinde meşrulaştı ve insanlığa mal oldu. AKP ne yaparsa yapsın Rojava Kürtlerinin kazanımları ve onca bedel vererek kurdukları kantonlar tasfiye olmayacak. Kantonlar artık meşrulaştı ve dünyaca tanınır hale geldi. AKP artık kendi hayrına da olsa şunu kabul etmeli; PKK geri çekilmeyecek ve silahları bırakmayacak. PKK’nin silah bırakması için Önder Apo’nun özgür, Kürdistan’ın özerk olması gerekir!
(Yeni Özgür Politika – 04 Aralık 2014 – Bese Hozat)