Özel hastanelerin yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde SGK’den daha fazla para almak amacıyla en az 10 bebeğin ölümğne neden olmakla suçlanan 22’si tutuklu 47 sanığın yargılanmasına 10. günde devam etti. 4 sanığın savunmasının ardından duruşma pazartesi günü saat 09.30’a ertelendi.
Dünkü celsede Hemşire Renginar Molla, Şafak Hastanesi İşletme Müdürü Yardımcısı Mustafa Kazan, Medilife Başhekimi Semiha Yavuz, hemşire yardımcısı Batuhan Çetin, Güney Hastanesi Başhekimi Ali Dirik ve patron Ayşe Müzeyyen Yurtoğlu olmak üzere 6 sanık daha dinlendi. Hemşire Yardımcısı Batuhan Çetin, hastanenin denetimlerden öncesinde haberdar olduğunu, Kaya bebeğin öldüğü gün nöbette hemşire ya da doktorun olmadığını, il sağlık müdürlüğüne gönderilen nöbet listelerinin yalan olduğunu söyledi. Mustafa Kazan ise hastanede üstü Cem Türker Öztürk’ün talimatıyla Giyasettin Mert Özdemir’le hastaneye sevk edilecek bebek başına pazarlık yaptıklarını anlattı.
Yargılamanın 10. gününde celseye Reyap Hastanesi Başhekimi ve Mesul Müdürü Hıdır Yüksel ile başlandı. Sanıklar arasından Hemşire Cansu (Akyıldırım) ile Fırat Sarı’yı tanıdığını söyleyen Yüksel, hastanede işletme olmadığını, Fırat Sarı’nın Reyap Hastanesi’nin kendi doktoru olarak çalıştığını ileri sürdü. Fırat Sarı’yı kendisinin işe almadığını, insan kaynaklarının işine aldığını, il sağlık müdürlüğüne kendi imzasıyla gönderdiğini söyledi. Usulsüzlüğe izin vermediğini öne süren Yüksel, “Son teknolojiyle donatılmış, kurumsal bir hastanemiz var. Bunların yaşanmış olması imkansız” dedi. Yüksel Reyap Hastanesinde tam hatırlayamadığı, yüzde 5, 7 ya da 10 oranda bir hissesi olduğunu söyledi. Yüksel’in avukatı Reyap Hastanesi’nin yoğun bakım ünitesindeki yatak sayısının kendi doğum yapan hastalarına bile yetmediğini söyleyerek dolandırıcılık ve uzun yatış suçlamalarını reddetti. Müvekkilinin duruşmalardan muafiyetini talep etti.
“Asgari ücret artınca bebek istedim”
Birinci Hastanesi’nin Yönetim Kurulu Başkanı, Göz Doktoru Ali Aksu’nun savunması ile sürdü. Yanında epikriz örneği getirdiğini söyleyen Aksu, SGK’nin denetim süreçlerini anlattı. Hastaların basamaklarının belirlenmesi konusunda hekimler arasında fikir farklılıları yaşandığını iddia eden Aksu, bu nedenle hastaların basamaklarına dair bazı karışıklıklar olabileceğini, pek çok özel hastane ve SGK arasında çeşitli davaların devam ettiğini öne sürdü.
6 aylık olmasına rağmen yenidooğan yoğun bakım ünitesine alınan ve hayatını kaybeden Opara bebek Aksu’ya soruldu. 7-8 kilo olması gereken bebeğin 5 kilo olduğunu iddia eden Aksu, Opara bebek için otopsi talep etti. Çocuk yoğun bakıma alamayacak olmasına rağmen neden beebğin kabul edilidiği soruldu, Aksu “Acil bir hasta asla geri gönderilemez” dedi. Hastanelerinde son 1 senede bebek yoğun bakım ünitesinde ölüm oranının yüzde 1.5 olduğunu iddia etti. Ciro işleriyle daha çok genel müdürün ilgilendiğini öne süren Aksu’ya Fırat Sarı’dan bebek istediği tapeler soruldu. Aksu, “Ağustos’ta asgari ücrete zam gelince masraflar arttı. O yüzden bebek istedim” dedi.
Hastalardan çalışanların ek para aldığını ve Taşçı’nın kendini doktor olarak tanıttığını tapelerden duyduğunu iddia eden Aksu, hastanede hayatını kaybeden Serdarova bebekten ise 45 gün için 25-30 bin TL almış olmakla övündü, Aynı bölgede başka hastane olsa günlük 30 bin alırlardı” dedi. Serdarova bebek ailesinin maddi durumu nedeniyle kalp ameliyatı olamamıştı. Aksu kendisi hakkında konuşulan çeşitli tapelere dair ise, “Kendi aralarında maksadı olmayan anlamsız konuşmalar” dedi.
Hastanede pek çok hizmet için ‘danışmanlık hizmeti’ aldıklarını söyleyen Ali Aksu, ‘Fehmi alperen Ali Aksu’ya bağlı’ ifadelerinin geçtiği tapeyi reddeti. Alperen’in hastaneye sağlık turizmi kapsamında hasta getirdiğini söyleyen Aksu, kendisiyle bir ilgisi olmadığını söyledi. Duruşmaya 20 dakika ara verildi.
‘Fişini çekeceğim’ dedikleri bebek de hayatını kaybetmiş!
Duruşma Çorlu Reyap Hastanesi Hemşiresi Bahar Kanık ile devam etti. Kendisi hastaneye girdiği zaman hastanede ciddi bir yoğunluk olunca sorumlu hemşire tarafından kendilerine Fırat Sarı veya Medisense’den gelen paranın ‘prim’ olarak yatırıldığını, kendisi sorumlu hemşire olduğunda da kendisinin dağıttığını anlattı. Ardından hayatını kaybeden Halime bebekten bahseden Kanık, bebeğin yaklaşık 2 aydır hastanede yattığını ve kötü durumda olduğunu söyledi. Bebeğin ölüm gününde hastaneye geldiğinde bebeğin daha kötü durumda olduğunu ifade eden Kanık, “Sonra Fırat Sarı’yı aradım. Hastanemize kaçta geleceği belli değildi, erken gelmesini istedim. Başka bebekle ilgilendiğini söyledi. Sonra ben gün boyu bebek hakkında bilgi vermeye devam ettim. Bebeğe verdiğimiz ilaç olan dopamin damar yolunu tahrip etmişti, en son çare kafasından saçı kazıyarak damar yolu açtım, adrenalin verdim. Bebeğe bir önceki gün en son curosurf vermiş, benim bildiğim curosurf yeni doğmuş bebeğe verilir, ‘Neden curosurf verdiğinizi anlamadım’ dedim” dedi. Bebek hayatıın kaybedince bebeği toplayarak yıkadıklarını, o sırada denetimin geldiğini söyledi. Kendisinin “Sarıkaya’nın da (bebek) fişini çekeceğim”, Fırat Sarı’nın ise “dedemin fişi” dediği tape kaydına dair ise “Bebekle ilgili değildi, daha önce de konuştuğumuz bir filmle ilgili şaka” dedi. Fırat Sarı’nın “CPR (kalp masajı) bir iki tane dokunun dönerse döndü” demesine rağmen uzun süre kalp masajı yaptıklarını iddia etti. Tapede geçen Sarıkaya bebeğin de iki ameliyat sonra hayatını kaybettiği ortaya çıktı. Denetimde Halime bebeğe ‘yakından bakılmadığı için’ damar yollarının görünmediği ve bebeğe yeterli müdahale yapılmadığının tutanağa geçtiğini iddia etti.
İlk defa bir bebekle o şekilde doktor olmadan bırakıldıklarını öne süren Kanık, Fırat Sarı’nın “Benim anlaşmam 2 saatlik” dediğini iddia etti. Yönetimden tam zamanlı çocuk doktoru talep ettiklerini, yönetimin bir çocuk doktoru getirdiğini ancak yoğun bakımda çalışmaya başlamadığını söyledi. Halime bebeğin Tekirdağ Şehir Hastanesinden geldiğini ifade eden Kanık, Sarı’nın bebeğin ölüm saatini kendisine göre ayarladığını iddia etti. Savcının sorusu üzerine Sarı’nın günde farklı saatlerde hastanede olduğunu söyledi. Kanık, Fırat Sarı’nın verdiği ‘primin’ hastanenin Başhemşiresi Hilal Vatansever tarafından bilindiğini söyledi. Kanık’ın avukatı uzman raporunda Kanık’ın ihmalinin olmadığını ifade ederek 9 bebeğin otopsi raporunun olmamasına tepki gösterdi, Kanık’ın tüm suçlardan beraatini talep etti.
“İlacı başka hastanelere götürüyor sandım”
TRG Hospitalist Hastanesinde hemşire olan Ceylan Çetin’in savunması ile duruşma devam etti. Son üç sene boyunca hasta bakmadığını, ilaç hazırlama görevinde olduğunu ifade eden Çetin, “İşletme geldiğinde çok da fazla bir şey değişmedi” dedi. Kendisinin sadece ilaç satmak ile ilgili suçlandığını ifade eden Çetin, Hasan Basri Gök’ün kendisinden Fırat Sarı adına ilaç istediğini, kendisinin “Bizim genel müdürümüze ve Fırat Sarı’ya haber vermen lazım” dediğini söyledi. Daha sonra Gök’ün birkaç defa ilaç istediğini, ilaçları topladığını herkesin bildiğini söylediğini iddia eden Çetin daha sonrasında Gök’ün başka hastanelerde ihtiyaç olan bebekler için götürdüğünü zannettiğini iddia etti. Çok fazla curosurf gidince hastane müdürü Murat Mantuş’a haber verdini, Mantuş’un kendisine ‘Bu hastaneden hiçbir şey çıkmayacak’ şeklinde kızdığını söyledi. Hasan Basri Gök’ün zorluk yaşadığı için ilaçlaır satmış olabileceğini düşündüğünü söyleyen Çetin, “Zaten 500-600 TL’ye satmışlar, çok komik rakamlara satmışlar” dedi. Çetin, hastanede epikrizleri doktorların yazdığını iddia etti.
Savcılık ifadesinde hemşirelerin epikriz yazdığı, hastanede sorunların Medisense geldikten sonra başladığı yönündeki beyanlarını reddetti, “Eğer onların yüzünden buradaysam o zaman bir şeyler söylemeliyim diye düşündüm” dedi. Çetin’in avukatı da Savcı Yavuz Engin’in ifade alma sürecinde “Bana seni tutuklamamam için bir sebep ver” dediğini, bu nedenle baskı altında olduğunu söyleyerek savcılık ifadesini reddettiklerini söyledi.
Sanıklar hangi suçlardan yargılanıyor?
İddianamede, Fırat Sarı ve İlker Gönen’in 10 kez “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi”, “nitelikli dolandırıcılık” ve “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” suçlamalarıyla, 11 kez “resmi belgede sahtecilik” suçu ile cezalandırılması isteniyor. İki isim hakkında toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9’ar aya kadar hapisle cezalandırılması talep ediliyor.
112 Ambulans Şoförü Gıyasettin Mert Özdemir hakkında “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi”, “kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi”, “kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık”, “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” ve “resmi belgede sahtecilik” suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis cezası; 18 kişi hakkında da bebeklerin ölümüne ilişkin “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi” suçundan 10 ila 437 yıl 6 ay arasında hapis cezası isteniyor.
Kaynak: EVRENSEL