Mardin’in Kızıltepe ilçesinde 21 Kasım 2004 tarihinde evinin önünde babası Ahmet Kaymaz ile beraber yaylım ateşine tutulan 12 yaşındaki Uğur Kaymaz’ın katledilmesinin üzerinden 20 yıl geçti. Yapılan otopside 12 yaşındaki Kaymaz’ın bedeninden 13, babasının bedeninden ise 8 kurşun çıkarıldı. Kaymaz’ın yanına bedeninden büyük bir kaleşnikof silah bırakılarak olaya “çatışma” süsü verilmek istendi. Dönemin Mardin Valiliği, söz konusu fotoğrafın servis edilmesinden sonra “eylem hazırlığındaki 2 terörist öldürüldü” iddiasında bulunarak, olayın üstünü kapatmak istedi.
Yargılama süreci
Faillerin en başından beri korunmaya çalışıldığı olayda, avukatlar ile ailenin mücadelesi sonucunda polisler Mehmet Karaca, Yaşafettin Açıkgöz (Serdar Gökbayrak), Seydi Ahmet Döngel ve Salih Ayaz hakkında “meşru müdafaa sınırlarını aşarak faili belli olmayacak şekilde adam öldürmek” suçlamasıyla dava açılabildi. Mardin Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan dava bir süre sonra “güvenlik” gerekçesiyle Eskişehir’e nakledildi ve 4 polis hakkında yapılan yargılamada, “meşru müdafaada bulunmak” iddiasıyla beraat kararı verildi.
AİHM Türkiye’yi mahkum etti
Yargıtay 1’inci Ceza Dairesi kararı “oy birliğiyle” onarken, iç hukuk yollarının tükenmesinin ardından İnsan Hakları Derneği (İHD) Mardin Şubesi avukatları davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşıdı. Türkiye’de beraat kararı verilen davada, AİHM ise 2014 yılının Şubat ayında açıkladığı kararında, Ahmet Kaymaz ve Uğur Kaymaz’ın “yaşam haklarının ihlal edildiği” gerekçesiyle Türkiye’yi mahkum etti. Ancak AİHM’nin kararına rağmen yeniden yargılama yapılmadı. Anayasa Mahkemesi (AYM) de AİHM kararının “takdiri bir karar” olduğunu savunarak, yeniden yargılama talebini reddetti.
Kaymaz ailesine saldırı, faillere ödül
2019 yılında AİHM kararlarının yerine getirilmemesine ilişkin denetleme merciinin önüne giden dosyada, aradan geçen 5 yıla rağmen bir gelişme yaşanmadı. Bu süre içinde dosyanın sanıklarından biri olan polis ve ismini Serdar Gökbayrak olarak değiştiren Yaşafettin Açıkgöz, 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi sırasında öldürüldü. Uğur Kaymaz’ın faili olduğuna bakılmaksızın failin ismi Kocaeli’de bulunan bir üst geçide verildi.
Uğur ve babasını öldüren failler cezasız bırakılırken, 2016 yılında Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) yönetimindeki Kızıltepe Belediyesine atanan kayyım, Uğur Kaymaz ve öldürülen çocuklar anısına dikilen heykeli yıkarak işe başladı. Ardından ise katliamın yıl dönümü olan 21 Kasım 2016’da belediyede çalışan anne Makbule Kaymaz, Kanun Hükmünde Kararname’yle (KHK) işten çıkarıldı. Derik Belediyesi’nce Uğur Kaymaz anısına yapılan parkın ismi de kayyım tarafından değiştirildi. 31 Mart seçimleri sonrası Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) geçen belediyenin yeniden parka Uğur Kaymaz ismini vermek istemesi üzerine ise Derik Kaymakamı, Uğur için “örgüt ile ilişkili” iddiasını ortaya attı. Bunların yanında Uğur ve babasının katledilmesinin 19’uncu yılında mezarları peş peşe 2 defa kimliği belirsiz şahısların saldırısına uğradı.
Alişer kaymaz: Adaleti mumla aradık
Mezopotamya Ajansından Ahmet Kanbal’a konuşan Uğur Kaymaz’ın kardeşi Alişer Kaymaz, “Bugün ağabeyim yaşasaydı, 32 yaşında olacaktı ve yanımda olacaktı. Ancak ne yazık ki; 20 yıl önce onu ve babamı aramızdan aldılar. 20 yıldır adalet gelir diye mücadele ettik. Ancak her geçen gün daha da kötüye gitti. Adalet dedikçe, onlar saldırdı ve failleri korudu. Ama biz yılmadık. Belki, mahkemelerden sonuç alamadık ama halkın vicdanında failleri de onlara bu emri verenleri de ve onları koruyanları da mahkum ettik. Bugün de davamızın arkasındayız. Son güne kadar da davamızın arkasında olmaya devam edeceğiz” dedi.
Kuzu: Kürt sorununun neden çözülemediğinin göstergesi
Aradan geçen 20 yılı değerlendiren dosyanın avukatı Erdal Kuzu, Kürt sorununun ne olduğu ve neden çözülmediğinin Uğur Kaymaz ve babasının öldürülmesi üzerinden okunabileceğine işaret etti. Kürtlerin kimliklerinin inkar edildiği bir sistemin bugüne kadar devam ettirildiğini belirten Kuzu, “Uğur Kaymaz da bu sistemin en büyük mağdurlarından ve aynı zamanda sorunun neden çözülemediğinin en büyük göstergelerinden biridir. Öldürülmesinin üzerinden 20 yıl geçmesine rağmen devlet aileye bir özür bile dilemedi ve Uğur’un sivil bir çocuk olduğu gerçeğini kabul etmek istemedi. Bu çerçevede yapılan yargılamada da sadece öldüren kişileri aklamaya, onların fiillerini kutsallaştırmaya ve arkasındaki devleti kutsallaştırmaya dönük bir yargılama süreci oldu” diye belirtti.
Cezasızlık politikasını eleştiren Kuzu, “Devlet adına yapılan her şey ve devlet adına suç işleyen herkesin kutsanması gerektiği fikrinden ortaya atılan bir durumdur. Uğur Kaymaz davası da tipik cezasızlık davalarından biridir. 20 yıl içinde adalet halen gerçekleşmedi. Uğur halen bir çocuk olarak orta yerde duruyor. Failleri halen cezasız bir şekilde toplum içinde yaşamaktadır. Belki, kimisi halen görevlerine devam etmektedir. Dolayısıyla Uğur Kaymaz ve babası Ahmet Kaymaz’ın öldürülmesi Kürt sorununun ne olduğunu, Kürt sorununun neden çözülemediğini, devlet cezasızlık politikasını neden geliştirdiğini rahatlıkla anlayabiliriz. Uğur’un Yargısız infaz sonucu öldürüldüğü tüm toplum tarafından kabul ediliyor. Devletin inkara dönük yaklaşım tarzı Uğur’un faillerinin cezasız kılınmasına neden oldu” diye konuştu.
“Toplumun kapanmayan yarası”
Sorumluların yargılanmamasının daha fazla ölümüne neden olduğu ifade eden Kuzu, “Devlet bütün bu öldürmelerde, Uğur Kaymaz davasında göstermiş olduğu refleksi göstermeye devam etti. Ama ileride Kürt sorunu barışçıl bir yöntemle çözülecekse ve hakikatleri araştırma komisyonu kurulacaksa, bunun en önemli konularından biri Uğur Kaymaz ve Ahmet Kaymaz’ın davası olacaktır. Çünkü toplumun vicdanında kapanmayan yara olarak orta yerde halen duruyor.” diye belirtti.