“Şerife Muhammed ve ben idam sırasında bekleyen diğer kadınlar, sadece özgür ve onurlu yaşam arayışı nedeniyle mahkum edilen ilk ve son kadınlar değiliz, olmayacağız. Ancak can verilmeden özgürlük de gerçekleşmez. Özgürlüğün bedeli ağırdır. Suçumuz Jin, Jiyan, Azadiyi birleştirmektir”
İran’da idama mahkum edilen gazeteci Exşan Azizi’nin bu mektubu bugün İstanbul’da kamuoyu ile paylaşıldı.
İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi’ne üye insan hakları savunucuları İstanbul Cağaloğlu’ndaki İran Konsolosluğu önünde, İran’ın Exşan Azizi ve Şerife Muhammed hakkında verdiği idam kararını protesto etti.
“Cinayet işliyorsunuz”
Çok sayıda polisin İran Konsolosluğu önünde beklediği görülürken, İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin, şu açıklamayı yaptı:
İran İslam Cumhuriyeti devleti yoğun hak ihlalleri işlemeye devam ediyor. Özellikle idam cezalarının son derece yoğun olarak uygulanıyor. Geçtiğimiz yıl İran’da en az 384 kişinin idam edildiği bilinmekte.
İran devletinin otoriter yapısı düşünce ve ifade özgürlüğünü sürekli ihlal etmesi özellikle kadınlar ve LGBTİ+ bireylere karşı son derece sert, erkek egemen, militer ve feodal yaklaşımları artık İran kamuoyu tarafından da tepkiyle karşılanmakta. Öyle ki geçtiğimiz günlerde yapılan seçimlerde değişim yanlısı olan Pezeşkiyan’ın cumhurbaşkanı seçilmesi de bu durumun en açık göstergesi.
İran, bilinen tüm hukuk, kural ve kaidelerinden azade biçimde ve neredeyse her gün idam cezalarını uygulamaktadır. Özellikle, Jina Mahsa Amini’nin katledilmesinin ardından Jin, Jiyan, Azadi sloganları eşliğinde yayılan protesto hareketleriyle beraber, idam yöntemine başvuru, rejimin rutin uygulaması haline gelmiştir. Ne yazık ki ne Türkiye medyası ne Ortadoğu medyası ne de Avrupa, İran’ın bu sistematik suçlarına karşı yeterince duyarlı davranmamaktadır. Uluslararası toplum da bu suça karşı yeterli duyarlılığı, göstermemektedir. En vahim olanı, Türkiye Cumhuriyeti siyasi iktidarının, bu suçlu rejimin liderlerinden biri kaza sonucu öldüğünde yas ilan ederek, insanlığa karşı işlenen suçların failleriyle, diplomatik ve siyasi dayanışma, sergilemiş olmasıdır.
İran’da en son 23 Temmuz 2024 tarihinde Pexşan Azizi ve Şerife Muhammed isimli Kürt kadınlara hakkında idam cezası verilmiştir. Bu idam cezalarının gerekçesi asıl olarak söz konusu kadınların Kürt siyasi hareketine mensup oluşlarıdır. Şu anda cezaevinde olan ve idam kararının uygulanmasını bekleyen Pexşan Azizi’nin kamuoyuna duyarlılık çağrısı yaptığı mektubunda şöyle söylediğini öğrendik: “ Şerife Muhammed ve ben idam sırasında bekleyen diğer kadınlar, sadece özgür ve onurlu yaşam arayışı nedeniyle mahkum edilen ilk ve son kadınlar değiliz, olmayacağız. Ancak can verilmeden özgürlük de gerçekleşmez. Özgürlüğün bedeli ağırdır. Suçumuz Jin, Jiyan, Azadiyi birleştirmektir”
Pexşan Azizi’nin de mektubunda belirttiği gibi ifade özgürlükleri engellenerek yargılanan ve idama mahkum edilen bu kadınların, idam cezasının durdurulması gerekmektedir.
Bizler insan hakları savunucuları olarak, Türkiye Cumhuriyeti yöneticilerinin, bu idamların engellenmesi yönünde diplomatik kanalları kullanmaları gerektiğini düşünüyoruz. Aynı şekilde tüm dünya insan hakları savunucularını bu konuda tavır almaya çağırıyoruz.
Coğrafyamızda yerleşik medyayı İran’daki idamlara karşı duyarlı olmaya, ses çıkarmaya, yayın yapmaya davet ediyoruz. Coğrafyamızda bulunan tüm insan hakları örgütlerini, kadın örgütlerini, sendikaları, muhalif siyasi partileri de İran’da gerçekleşen ve gerçekleşecek olan idam cezalarını engellemek için tavır almaya çağırıyoruz.
İran İslam Cumhuriyeti yetkililerine sesleniyoruz, idam devlet eliyle işlenen bir cinayettir. İdam cezalarına son verin. Pekşan Azizi ve Şerife Muhammed’in hakkında verilmiş idam cezalarını kaldırın.
Kaynak: Biyanet-Evrim Kepenek