Bülent Tekin yazdı: 1 Mayıs aslında işçilerin daha insani bir talebi için ortaya çıktı. İşçilerin daha az çalışmak istemeleriyle ya da kısa işgünü mücadele talebiyle ilgilidir. İşçilerin bu talebi fabrika denen prosesin bulunuşuyla eş zamanlıdır.
1 Mayıs aslında işçilerin daha insani bir talebi için ortaya çıktı. İşçilerin daha az
çalışmak istemeleriyle ya da kısa işgünü mücadele talebiyle ilgilidir. İşçilerin bu talebi
fabrika denen prosesin bulunuşuyla eş zamanlıdır. İşçilerin aslında ilk talepleri daha
fazla ücret alma doğrultusundaydı. Bu direnişlerde sömürü düzeniyle karşılaşan
işçilerin daha az çalışma süresi ve örgütlenme hakları patronlara karşı ön plana
çıkmaya başlamıştı. Direnişler devam ettikçe nerdeyse gün boyu devam etme eğiliminde
olan çalışma süresi talepler içinde daha fazla ücret isteme talebinin önüne geçti.
Bu ön bilgiden sonra işçilerin ilk çalışma koşullarından bahsetmekte yarar vardır diye
düşünüyorum. “Gün ışığı” 1800’li yılların çalışma süresinin esasını belirliyordu. Bu
prensibe göre bir günde, yazları on sekiz saati bulan, kışları ise on beş saatten az
olmayan bir çalışma süresi uygulanıyordu. Güneşin doğuşundan batışına kadar süren
bir mesaiden bahsediyoruz. Fabrika sonrası zamanı bir gün içinde ancak 5-6 saat olan
bir insan yaşamından bahsediyorum. Patronlar öylesine palazlanmışlardı ki işe alınan
işçilere günde 19-20 saat çalışacaklarını sözleşmelerine yazdırıp imzalatıyorlardı.
Şunu söyleyebiliriz. Çalışanlar paradan çok sağlıklarını diğer bir deyişle çalışma
saatlerini düşündüler. Batılı ülkelerde 1830’lu ve 1840’lı yıllarda işçiler günde on sekiz
ile yirmi saat arasında zaman içinde çalıştırılıyorlardı. Bu bir bakıma kölelik gibi bir
durumdu. Bundan dolayı işçilerin talebi Batılı ülkelerde 1830’lu ve 1840’lı yıllarda
çalışma saatlerinin on saate düşürülmesi şeklinde oldu. İşçi örgütleri bunu daha çok
talep etti. Bir gün içinde sekiz salik çalışma talebi o yıllarda düşünüldü, ortaya çıktı.
Öyle ki sekiz saatlik işgünü talebi kapitalizmin geliştiği her yerde seslendirildi. “Sekiz
saat çalışma, sekiz saat sosyal hayat, sekiz saat dinlenme ve uyku” sloganını Avustralya
işçileri bile kullandı. Avustralya işçilerinin bu talebi 1856 yılında gerçekleşti. Böylece
işçi örgütleri sekiz saat çalışma talepleri hep gündemde kaldı. İşte 1 Mayıs bu taleplerin
yoğunlaşmasıyla oluştu.
ABD’de 1884 yılında “8 Saat Hareketi” çok yoğun bir şekilde ortaya çıktı. Bu tarih 1
Mayıs’a giden yoldu. Biraz daha geriye gidersek, 1866 yılının Ağustos ayında, (asıl adı
Uluslararası Emekçiler Birliği olan ve) kısaca Birinci Enternasyonal (1) olarak bilinen
örgütten etkilenen Ulusal Emek Birliği, kuruluş kongresinde şöyle bir karar almıştı:
“Bu ülkenin işçilerini kapitalist kölelikten kurtarmak için günümüzde atılması gereken
birincil ve en önemli adım, Amerika’nın bütün eyaletlerinde normal iş gününün 8 saat
olarak belirlenmesidir.” Yine aynı karar içinde, işçilerin bu amaçla bağımsız politik
mücadele yürütmesinin de gerek şart olduğu belirtildi. 1866 yılının Eylül ayında ise,
çoğunlukla komünistlerden ve anarşistlerden oluşan Birinci Enternasyonal’in Cenevre
Kongre kararlarında, aynı talep “günlük yasal çalışma sınırı 8 saati aşamaz” şeklinde
yer aldı.
Amerikan Emek Federasyonu (AFL) bu arada, (7 Ekim 1884 tarihinde) Şikago’da
yaptığı dördüncü kongresinde, “ABD ve Kanada Sendikalar Federasyonu, sekiz saatin 1
Mayıs 1886 tarihinden başlamak üzere günlük yasal çalışma süresi olarak belirlenmesini
karar altına almıştır; ve biz tüm üye emek örgütlerine, kendi yetki alanları dahilinde,
sendika iç tüzüklerini bu tarihe kadar bu karara uygun hale getirmelerini tavsiye
ederiz” şeklinde bir karar aldı. Bu işçi federasyonuna bağlı örgütler federasyona gevşek
bir şekilde bağlıydılar. Bu nedenle AFL, 1 Mayıs 1886 tarihinde üye sendikaları greve
zorlamak için kendi iç tüzüklerinde değişiklik yapmalarını istedi.
1 Mayıs 1886 tarihi yani “1 Mayıs” olarak bütün dünya işçiler için önem kazanacak bir
gün olacaktı. İşçilerin 8 saatlik çalışma süresi için mücadele günü, ilk kez bu kongrede
karar altına alındı. Bu kongrede “sekiz saatin 1 Mayıs 1886 tarihinden başlamak üzere
günlük yasal çalışma süresi olarak belirlenmesi” kararlaştırıldı. Ancak bunun ne
şekilde eyalet yasalarına geçirileceği kesin olarak belirlenmemişti. Bu karar, önce
sendika tüzüklerinde değişiklik yaptı. Daha sonra grevler, direnişler ve gösterilerle
uygulamaya geçirilebileceği konusunda bir ortak fikir yarattı.
AFL’nin 8 saatlik iş günü için mücadele kararı aldığı kongresinden iki yıl sonra, 1
Mayıs 1886 tarihinde onlarca kentte greve çıkıldı. Başta Şikago’da olmak üzere, yüz
binlerce örgütsüz ve vasıfsız işçi de olmak üzere iş bırakıldı ve meydanlarda gösteriler
yapıldı. Şikago, bu tarihte militan bir emek hareketine sahipti. Şikago’da yapılan
grevler ve gösteriler başarıyı getirdi Diğer kentlerde de durum aynı oldu. Bir günde
çalışma süresi olarak sekiz saatin kabul edilmediği yerlerde bile, çalışma süreleri
azaltıldı.
Eylemler başlamıştı ve kan da dökülüyordu. 3 Mayıs 1886’da grevdeki Mc Cormick
fabrikasına polisin vahşice saldırdı. Polis altı işçiyi öldürdü ve onlarcasını yaraladı. Bu
olayı protesto etmek üzere, işçiler 4 Mayıs’ta Şikago Saman Pazarı’nda bir protesto
düzenlediler. Bu barışçı gösteriye polis bir kez daha saldırdı, kargaşa çıktı. Bu esnada,
nereden geldiği bilinmeyen bir bomba kalabalığın ortasına atıldı ve yedi polisle dört
işçinin ölmesine yol açtı. Bu olayın ardından düzmece bir mahkeme sonucu Parsons,
Spies, Fischer ve Engel adlı dört işçi lideri idam edildi. Onlarcası tutuklandı ve hapse
atıldı. Hiçbir şekilde işçilerin sorumluluğunda olmayan bu provokasyonu kullanan
dönemin sermaye güçleri, emekçilerden bu şekilde hesap sormuş oldular.
Ancak, işçi önderlerinin asılması, yüz binlerce işçinin politik taleplerle başlattığı 8 saat
hareketine son vermedi. Aksine, her yıl artık geleneksel hale gelerek 1 Mayıslarda
grevler ve direnişler artarak devam etti. Her geçen yıl bir öncekinden daha fazla işçi
gösterilere ve grevlere katıldı. Amerikan Emek Federasyonu, 1889 yılından başlayarak
her 1 Mayıs’ta 8 saatlik işgünü mücadelesi için grevler yapılmasını kararlaştırdı. Bu
karar 1 Mayıs gününü emeğin sermayeye karşı yürüttüğü mücadelenin simgesi yaptı.
1864 yılında kurulan Birinci Enternasyonal, on iki yılın ardından dağılmıştı. Daha sonra
Enternasyonal, (Paris’te, Bastil Hapishanesi’nin yıkılıp) Fransız İhtilali’nin başladığı
tarihin yüzüncü yıldönümüne denk gelen 14 Temmuz 1889 tarihinde Paris’te toplanan
Uluslararası Sosyalist Kongre’de bir araya gelen Marksist eğilimli sosyalist ve işçi
partileri tarafından yeniden kuruldu. Sonradan İkinci Enternasyonal (2) adını alan bu
birlik, her yılın 1 Mayıs gününü “kendi siyasi partilerinde veya sendikalarında örgütlü
bulunan dünya işçilerinin, 8 saatlik işgünü için mücadele edecekleri gün” olarak
belirledi. Bu tarihte her ülkede sendikalar biçimini ve koşullarını kendileri belirleyerek
grevler, gösteriler ve direnişler yapacaklardı. Böylece, 8 saat talebi ve 1 Mayıs gösterileri
uluslararası işçi örgütleri tarafından da benimsenmiş oldu ve bu talep ilk kez bu denli
uluslararası hale gelmiş oldu. (3) 1 Mayıs artık tüm dünyada işçilerin, emekçilerin,
yaşamını çalışarak sağlayanların renk, dil, din, ırk, cinsiyet ayrımı gözetmeksizin
kutladığı bir bayramdır. Yaşasın 1 Mayıs! Biji Yek Gulan!
(1) Birinci Enternasyonal 1864 yılında işçilerin Londra’da Saint Martin Salonu’nda
gerçekleştirdiği toplantıda kuruldu. (14 Temmuz 1889 tarihinde Paris’te
toplanan Uluslararası Sosyalist Kongre’de bir araya gelen Marksist eğilimli
sosyalist ve işçi partileri tarafından kuruldu şeklinde de bir bilgi vardır.) Temel
amacı, ülke sınırları ile parçalanmış, ortak çıkara sahip işçi sınıfının karşı
karşıya olduğu sorunların tartışıldığı bir platform olmak, farklı ülkelerden
sosyalist hareketler arasındaki eşgüdümü sağlamaktı. İlk kongresi 1866 yılında
Cenevre’de düzenledi. 1872’de New York’a taşındı. 1876 yılında kendini
feshetti.
(2) İkinci Enternasyonal, (1889-1916) hazırlıklarla geçen uzun yıllardan sonra
komünist partiler tarafından uluslararası sosyalizm mücadelesini yürütmek
amacıyla 1889’da kurulan organizasyondur. İkinci Enternasyonal 1 Mayıs
gününü işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü (1889), 8
Mart gününü de 1910’da dünya emekçi kadınlar günü olarak ilan etmiştir.
(3) Bu yazımı Ürün Dergisi’nden yararlanarak yazdım. https://urundergisi.com