Cumartesi Anneleri/İnsanları 890’ncı hafta açıklamalarında, 24 Nisan 1915’te gözaltına alınan ve bir daha kendilerinden haber alınmayan Ermeni aydınlarını andı.
Cumartesi Anneleri, Galatasaray Meydanı’nın yasaklanmasının 191. haftasında koronavirüs salgını nedeniyle sosyal medyadan açıklamada bulundu. 890 haftanın moderatörlüğünü İnsan Hakları Derneği Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon üyesi Sebla Arcan yaptı. Cumartesi Anneleri, Osmanlı entellektüel hayatında derin izler bırakan, Mekteb-i Mülkiye’de (Siyasal Bilgiler Fakültesi) hoca olan Diran Kelekyan’ın şahsında 24 Nisan 1915’te İstanbul’daki evlerinden gözaltına alınan ve bir daha geri dönemeyen Ermeni aydınları andı.
Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden Barış Akademisyeni olduğu için atılan Dr. Faruk Alpkaya, 2015 yılında “İnsanlar unutulunca ölür” başlıklı bir makale yayımlayarak Diran Kelekyan’ı anlattı. Alpkaya, “Diran Kelekyan 1915’te kayboldu ama hala yaşıyor” dedi.
890. haftanın basın açıklamasını Cumartesi İnsanları’ndan Lori Demirci okudu.
“Diran Kelekyan şahsında toplu gözaltında kaybetmelerin başlangıcı sayılan, 24 Nisan 1915’te evlerinden, işyerlerinden gözaltına alınan ve sonrasında bir mezar taşları bile olmadan yok edilen İstanbullu Ermeni aydınları anıyoruz” diyen Demirci, o dönem yaşananlarla ilgili şunları söyledi:
“24 Nisan 1915 gecesi İttihat ve Terakki hükümetinin İçişleri Bakanı Talat Bey’in emriyle İstanbul Emniyeti tarafından bir operasyon başlatıldı. Operasyonu İstanbul Emniyet Müdürü Bedri Bey yönetti. Siyasi Şube Müdürü Mustafa Reşat Bey yönetiminde önceden hazırlanan ‘Tutuklanacak Ermeniler Listesi’ne göre polisler, gece yarısından sonra insanları evlerinden ‘ifadeniz var bir saat içinde geri döneceksiniz’ diyerek götürdü.
Gözaltına alınanlar önce semt karakollarına oradan da Sultanahmet’teki Merkez Cezaevi’ ne nakledildiler. İstanbul’un çeşitli semtlerinde gözaltına alınan ve içlerinde milletvekili, yazar, şair, avukat, doktor, gazeteci, eczacı, müzikolog, yayıncı, akademisyen ve siyasetçi olan bu aydınlar Ermeni toplumunun en saygın isimleri, kanaat önderleriydi.
25 Nisan 1915’te Cezaevi Müdürü İbrahim Bey nezaretinde ve güvenlik güçleri eşliğinde özel bir trenle yola çıkarıldılar. Tutuklular önce tren sonra at arabalarıyla Ayaş ve Çankırı’ya sevk edildiler. Daha sonraki günlerde İstanbul’da devam eden tutuklamalarla Çankırı’ya getirilenlerin sayısı 158 kişiye, Ayaş’a getirilenlerin sayısı 92 kişiye çıktı.
Gözaltına alındıkları andan itibaren devletin himayesinde olan bu insanlardan 174’ü bir mezar taşları bile olmadan yok edildiler. Devletin gözetimi altındayken yok olan bu insanların akıbetleri resmi kayıtlara firar ettikleri ya da serbest bırakıldıkları şeklinde geçti.”
Bu aydınlardan birinin de yurt dışında iktisat ve hukuk eğitimi gören, Osmanlı döneminde yayımlanan Sabah Gazetesi başyazarı Diran Kelekyan olduğunu hatırlatan Demirci, Mekteb-i Mülkiye’de ve Harp Okulu’nda Siyasi Tarih hocası olan Kelekyan’ın uzun yıllar devlet hizmetinde görev yaptığını, çalışmaları ve eserleri ile Osmanlı modernleşmesi ve entelektüel mirasına büyük katkılarda bulunduğunı vurguladı.
“Bir mezar taşı bile olmadı”
24 Nisan 1915 gecesi evlerinin kapısının çalındığını ve Dikran Kelekyan’ın polisler tarafından kısa bir ifade için karakola davet edildiğini aktaran Demirci, şöyle devam etti: “Kelekyan bir daha evine dönemedi. Ertesi gün başyazısı Sabah Gazetesi’nde yayınlandığında Kelekyan Çankırı’ya götürülen Ermeniler arasındaydı. Çankırı’da tutuklu bulunduğu sırada serbest bırakılması için yaptığı başvurular istediği gibi sonuçlanması. 29 Temmuz 1915 tarihli şifreli bir telgraf emri ile Kelekyan’ın İstanbul’a dönmemek şartıyla Çankırı’dan ayrılmasına müsaade edildi. Ancak tek başına yola çıkmanın can güvenliği açısından son derece tehlikeli olduğunu biliyordu. Bu nedenle Çankırı’da kalmaya devam etti ve güvenli bir biçimde Çankırı’dan ayrılabilmek için girişimlerini sürdürdü.
23 Ekim 1915’te İçişleri Bakanlığı’na bağlı Emniyet Genel Müdürlüğü ‘Çankırı’da bulunan Diran Kelekyan Efendi’nin Diyarbakır Divan-ı Harbi’ne gönderilmesi’ talimatını verdi. Bu talimatın dönüşü olmayan bir yolculuğa işaret ettiğini bilen Kelekyan, kalanlarla vedalaşırken ‘Öldürülen arkadaşlarımız gibi ben de ebediyete gidiyorum, benim için dua edin.’ dedi. Kendisi için hazırlanan ata bindi. İki askeri inzibat eşliğinde 26 Ekim 1915 tarihinde Çankırı’dan ayrıldı.
Bir süre sonra Kelekyan’ın 2 Kasım 1915’te Sivas yolunda Kızılırmak üzerinde bulunan Çokgöz Köprüsü civarında öldürüldüğü haberi geldi. Ölümü ile ilgili cinnet geçirip kendisini Kızılırmak’a attığı, inzibatların bütün çabalarına rağmen kurtarılamadığı söylentisi yayıldı. Osmanlı entelektüel hayatında derin izler bırakan 53 yaşındaki Diran Kelekyan’ı bugüne taşıyacak bir mezartaşı bile olmadı.
“Ermeni aydınları unutmayacağız”
Demirci, Cumartesi Anneleri/İnsanları adına açıklamayı şu sözlerle tamamladı: “Kaç yıl geçerse geçsin tüm kayıplarımız gibi Diran Kelekyan ve Ermeni aydınları da unutmayacağız. Unutturmaya karşı hatırlamayı, inkara karşı hakikati savunmayı sürdüreceğiz. Kayıplarımızdan ve 191 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekanımız Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz.”