Korkut Akın yazdı – Selçuk Demirel’in, yeni çıkan, dumanı üstünde kitabı “Birdenbire İstanbul”, bize İstanbul’u anlattığı gibi, yeni bir gözün, bir sanatçının okuduklarından esinlenerek nasıl gördüğünü gösteriyor.
“Her şey birdenbire oldu.
Birdenbire vurdu gün ışığı yere;
Gökyüzü birdenbire oldu;
Mavi birdenbire.
Her şey birdenbire oldu;
Birdenbire tütmeye başladı duman topraktan;
Filiz birdenbire oldu, tomurcuk birdenbire.
Yemiş birdenbire oldu.
Birdenbire,
Birdenbire;
Her şey birdenbire oldu.
Kız birdenbire, oğlan birdenbire;
Yollar, kırlar, kediler, insanlar…
Aşk birdenbire oldu,
Sevinç birdenbire.”
Demesi kolay…
Dese de Şair şiirce, hiçbir şeyin birdenbire olmadığını sizler de çok iyi biliyorsunuz. Önce kafada doğuyor, sonra bilinçle şekilleniyor, gerekirse notlar alınıyor, bir yerlere yazılıyor, çiziliyor… Hatta üzerine konuşuluyor, birilerine soruluyor, al takke ver külah, alı al moru mor kıyasıya tartışılıyor. Belki biraz “nadas”a bırakılıyor, biraz soğusun, kafada da otursun yerli yerine diye… O bekleyedursun, beynin kıvrımları arasında nötronla protonu çarpıştıran deneyler gibi çatışıyor düş/ünceler. Elden geçiriliyor bir kez daha yazılanlar, çizilenler… Yine yeniden doluya koyuluyor aldırılamıyor, boşa koyuluyor doldurulamıyor… Tamam, oldu deyip de “ohh!” çektiğinizde bu kez o ürünü izleyen, okuyan, takip edenin macerası başlıyor. -orada da bitmiyor da, sonunu sonraya bırakalım-
Selçuk Demirel, artık hepimizin tanıdığı, hatta arkadaşıymışçasına yakın saydığı bir ressam, karikatürist, illüstratör, yaratıcı biri. Sanmıyorum ki, yolda yürürken gördüğü bir şeyi belleğine baklamasın. O an olmasa da, bir çalışmasında “o şey” gelip kuruluyor çalışmanın en can alıcı köşesine…
İyi ki sanatçılar var
İyi ki sanatçılar var, onlar da olmasa kitaplar da olmayacak. Yok, hiç “mübalağa” değil bu saptamam. Onlar okuyup, okuduklarını kendilerince renklendirerek, seslendirerek, hareketlendirerek, yaşatarak bize aktarıyorlar.
Selçuk Demirel’in, yeni çıkan, dumanı üstünde kitabı “Birdenbire İstanbul”, bize İstanbul’u anlattığı gibi, yeni bir gözün, bir sanatçının okuduklarından esinlenerek nasıl gördüğünü gösteriyor.
Sait Faik’ten Orhan Veli’ye, Ece Ayhan’dan Ahmet Hamdi Tanpınar’a, Refik Durbaş’tan Yaşar Kemal’e, Orhan Pamuk’tan Evliya Çelebi’ye ve tabii daha nicelerine, yerli yabancı onca yazarın yazdıklarını çizgiyle yorumlamış Demirel.
Resimler de değişir…
Ben, resimlerin değiştiğine inanırım. Sabah başka bir şey anlatır duvardaki resim size, akşam başka… Işık vurduğunda başka bir anlam taşır, çay içerken başka… Sevgilinizle mutluysanız daha bir sıcaktır da, kavga etmişseniz azıcık, hüznünüze ortaklığın serinliği yayılır. Durduğu duvarda durmaz yani resim, mutlaka katılır yaşamınıza. Ressam (burada Selçuk Demirel tabii ki) kendi duygusunu nakşetmiştir, onun okuduklarından etkilenerek yaptığı resmin önünde okursanız o metni anlamlılığı katlanır, hem de geometrik olarak… Onca okumanın ışığında, onca yaşanmışlığın deneyimiyle belki şıpınişi çıkmıştır o çalışma, ama bilin ki, en az elli yıl artı şıpınişi süredir yine de…
Bugün gündönümü, bugün mevsim geçişi, bugün ekinoks, bugün yeni bir gün, bugün Newroz, Nevruz, Navrez, Nawruz, Nowruz, Naw Wraz, Noruz, Navrûz, Nooruz, Naras, Nâwrûz, Nawrız… Bugün yeni bir yaşam için, bugün “birdenbire” barış, bolluk, güzellik…
Birdenbire İstanbul
Selçuk Demirel
Çizgiyle yaşam
Yapı Kredi Yayınları, Mart 2022, 131 s.