Filistinlilerin topraklarının işgali, sömürü, baskı ve yoksullaşması ile kendisini karakterize eden İsrail apartheidı’na karşı Filistinliler 9 Aralık 1987’de altı yıl süren bir halk ayaklanması başlatmıştı.
Filistinliler, 9 Aralık 1987’de, İsrail’in topraklarını işgal etmesine karşı bir halk ayaklanması başlattı. İsrail rejimine ait bir kamyonun Gazze’nin Cebaliye mülteci bölgesinde sivil bir aracı Filistinli işçilerin üzerine sürmesi sonucunda 4 Filistinlinin ölmesi ve 10’unun yaralanması, Filistin halkının ayaklanmasının da sebebi oldu. İsrail ile FKÖ arasında 1993 yılında Oslo Anlaşması’nın imzalanmasıyla sona eren intifada 6 yıl sürdü.
Cebaliye mülteci kampındaki askerler, Filistinliler tarafından taş ve şişelerle hedef alındı. İsrail ordusu buna aşırı güç kullanarak karşılık verdi, göstericilerin üzerine ateş açması üzerine bir kişi öldü, 16 kişi yaralandı. İsrail rejiminin bu aşırı güç kullanımı, ayaklanmanın başlangıcı olarak görülse de, halk ayaklanması İsrail’in Gazze ve Batı Şeria’yı işgalinden 20 yıl sonra ve Filistin’deki Siyonist projenin başlamasından yaklaşık 40 yıl sonra gerçekleşti. İsrail apartheidı, Filistinlilerin topraklarının işgali, sömürü, baskı ve yoksullaşması ile kendisini karakterize etti.
Bütün bunlar Ocak 1988’de İsrail rejimine karşı yıllardır örgütlenen ağları bir araya getiren ‘halk komiteleri’ kurulmasının da bir nedeni oldu.
Halk Komiteleri, yerel sendikaları, öğrenci derneklerini, kadın komitelerini ve siyasi grupları bir araya getirdiler. Barikat kurma ve yerel direniş gibi siyasi seferberliklere ek olarak, çöp toplama ve sağlık gibi günlük hizmetleri de koordine etmeye başladılar.
İntifada’nın bel kemiğini oluşturan yerel komite temsilcileri, Ayaklanmanın Birleşik Ulusal Liderliğini (UNLU) kurdular. Bu örgütlenme, strateji, direniş taktikleri ve genel grevler gibi seferberlikler düzenledi. Filistinliler kendi kendine yetebilme çabasıyla kooperatifler ve yeraltı ekonomileri kurmaya bile başladılar.
Ayaklanma sırasında, on binlerce kişi sokaklara döküldü, çalışmayı reddetti ve İsrail’in Filistin’deki baskı ve sömürgeciliğine karşı sivil itaatsizliğe katıldı. Filistinliler arasındaki bu tür bir koordinasyon ve birlik, İsrail’in topyekûn kontrol, bağımlılık ve baskı rejimi tarafından tehdit olarak algılandı ve İsrail hükümetinin İntifada’ya tepkisi çok kanlı oldu.
Askerler, hükümet bakanlarından Filistinli protestocuların ve organizatörlerin kelimenin tam anlamıyla “kemiklerini kırmaları” için emir aldı.
İsrailli bir albay, üstlerinin protestocuların dövülmesini veya uzuvlarının kırılmasını sorgulamayacağını doğruladı çünkü “bunda özel bir şey yoktu. . . . olağan dışı bir şey yoktu.”
İntifada’nın sonunda, 237’si çocuk olmak üzere 1000’den fazla Filistinli İsrail güçleri tarafından öldürüldü. İsrail ordusu 2.000 Filistinli evini buldozerle yıktı.