Eğitim-Sen, KESK Meclis Üyesi Ebru Yıldırım Genç’in öğrencisi tarafından sözlü ve fiziki saldırıya uğradığı lisenin önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Saldırıya ilişkin açıklamalarda bulunan KESK Eş Genel Başkanı Bozgeyik, saldırının olduğu sıra okul yönetiminin öğrencilere ve öğretmenlere sahip çıkmamasını kınadı.
İstanbul Beyoğlu’nda bulunan Kâtip Mustafa Çelebi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde edebiyat öğretmeni olarak görev yapan Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Meclis Üyesi Ebru Yıldırım Genç geçtiğimiz hafta, şiddete maruz kalan öğrencisini korumaya çalışırken bir başka öğrenci tarafından sözlü ve fiziki saldırıya uğradı. Saldırıya engel olmaya çalışan iki öğretmen daha Genç ile birlikte sözlü ve fiziki saldırıya maruz kaldı.
KESK’e bağlı Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası(Eğitim-Sen) İstanbul 3 No’lu Şube, KESK Meclis Üyesi Ebru Yıldırım Genç ve diğer iki öğretmenin saldırıya uğramasına ilişkin, saldırının gerçekleştiğini Kâtip Mustafa Çelebi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamaya, Halkların Demokratik Partisi(HDP) İstanbul Milletvekili Dilşat Canbaz, HDP ilçe temsilcileri, KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi(SYKP) İstanbul İl Eş Başkanları Gülşenay Dalveren, Roni Gören, SYKP üyeleri, SOL Parti ilçe temsilcileri ve EMEP ilçe temsilcileri katıldı. Açıklamayı Eğitim- Sen 3 No’lu Şube Başkanı Ayfer Koçak okudu.
“Saldırıya duyarlılık göstermeyen yöneticiler, eğitimi nasıl demokratik bir şekilde yönetecekler?”
Basın açıklamasından önce konuşma yapan KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, saldırının olduğu sıra okul yönetiminin öğrencilere ve öğretmenlere sahip çıkmamasını kınadığını belirterek, “Saldırıya duyarlılık göstermeyen (saldırının gerçekleştiği liseyi işaret ederek) içerdeki bu yöneticiler, eğitimi nasıl demokratik bir şekilde yönetecekler? Nasıl ayrımcı politikalardan uzaklaşacaklar? Bunlarında sorgulanması gerekiyor. Bu açıdan da eğitim yöneticilerinin liyakatli olması gerekiyor. Yandaşlardan yana olan, yandaşlara biat eden yöneticilerden olmaması gerektiğini ifade ediyorum ve herkese geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Umarım bu tür olaylar artık son bulur ve hep birlikte gerekli tedbirleri alırız” dedi.
Eğitim- Sen 3 No’lu Şube Başkanı Ayfer Koçak her alanda karşılarına çıkan, sokaklarda, evlerde büyüyen şiddetin hastanelerde sağlıkçıları, okullarda ise öğrenci ve öğretmenleri hedef aldığını ifade etti.
Öğrencilerinin okul çıkışında başka bir öğrenciyi tartaklamasına müdahale etmek isteyen öğretmen arkadaşlarının önce sözlü, ardından da fiziki şiddetle karşılaştıklarını söyleyen Koçak, “Bu olay sadece basit bir disiplin meselesi olmamakla birlikte, sadece bu okul ile ilgili bir sorun da değildir. En az arkadaşlarımıza yapılan şiddet kadar tehlikeli olan şey ise sürecin başlama biçimidir. Öğrenciye yapılan şiddette müdahalenin yapılamaz halde oluşu, öğrencilerimizin güvenliğinin olmadığı, zorbalıkla karşılaştıklarında korunaklı olmadıkları anlamına gelir. Maalesef son yıllarda akran zorbalığının geldiği noktanın pek çok kez çok daha ağır sonuçlar doğurduğuna tanık olduk. Elbette sorunu yaratan, bu zorbalığı yapan öğrencilerinin sorumlulukları büyük ancak hem okulumuzda hem de diğer okullarda yaşanan şiddet ve kaosun tek sorumlusu bu çocuklar değil ayı zamanda şartları yaratanlardır” diye belirtti.
Koçak, şöyle devam etti:
“Güvenlik ve temizlik görevlisi ihtiyaçları karşılanmıyor”
“Eğitimde yeterli araştırma ve tartışmalar olmadan yaptık oldu yöntemiyle gerçekleştirilen sistem değişiklikleri okullara yerleştirmelerdeki kriter değişimleri özellikle yoksul ailelerin çocuklarını gönderebildikleri meslek liselerinin diğer okul tiplerine göre daha olumsuz etkilemiş, dönemin bakanı İsmet Yılmaz’ın da ifade ettiği “nitelikli olmayan” en niteliksiz sınıfa yerleştirilmiş, işsizliğin büyümesiyle istihdam edilemedikleri için anlamını da yitirmiş, üstelik fiziki koşulları açısından da kadro açısından da eksik bırakılmış, bu okullarda ne kapıda bir güvenlik görevlisi ne de temizlik görevlisi ihtiyaçları karşılanmamıştır. Bu okulumuzda kapı güvenliği 2 ay sonunda henüz görevlendirilmiş ama doğal olarak 2 aylık boşluğun sonuçlarını yaşamaya engel olmamıştır. Bu konuda da Eğitim-Sen olarak sürekli hem açıklamalarımızda hem de il-ilçe MEB ziyaretlerinde uyarılarımızı ve okullardaki durumun kötü olduğunu, temizliğin yapılmadığını, fiziki şartların sağlanmadığı bir kargaşanın olduğunu ifade ettik. Bizim gördüğümüz eksikleri milli eğitimlerin ekonomik yaklaşımları görmemek ve duymamak sonucunu doğuruyor.
“Birçok okuldan kavga ve gerginlik haberleri almaktayız”
Birçok okuldan kavga ve gerginlik haberleri almaktayız. Kavgalara karışan çocuklar genelde okul çıkışlarında çalışmak zorunda kalan ekonomik krizin en sert yüzüyle karşılaşan, güvenli bir ortamda büyümeyen çeşitli şekillerde istismar edilmiş koruyamadığımız çocuklar. Bu çocuklar yaşadıklarını yaşatıyor. Dolayısıyla sorumluluk bu çocuklara yüklenemez; okulları nitelikli niteliksiz kategorisine sokan, ihtiyaçlarını okul aile birliklerinden gelebilecek bağışlara teslim ettiği için çocuklara ailede yaşadığı yoksulluğun aynısını okullarında da zengin-yoksul okul şeklinde yaşamayı dayatanlardır. 2 yıllık pandemi döneminde tedbirleri almaktansa uzun okul kapatmalarıyla çocukları sahipsiz bırakan MEB’dir.
“Çocukları ötekileştiren eğitim sisteminden vazgeçilmeli”
Liyakatsiz idareci atamalarıyla bu okul örneğinde olduğu gibi öğrenciler öğretmenler şiddet görürken odasından dahi çıkmayan hastanede yanlarında olmayan vasıfsız idarecilerdir. Siyasette medyada sokakta kurulan ötekileştirici ayrıştırıcı dille tüm toplumda olduğu gibi çocuklarımızda da şiddet dilini geliştirlenlerdir. Genel siyasetin dilinden tutunda diziler, oyunlar, çizgi filmlere kadar dilde gelişen kaba, şiddet dilinden biran önce vazgeçilmelidir. Okulları ve öğrencileri kategorize eden ,çocukları ötekileştiren, özelleştirmeyi teşfik eden sınav ve eğitim sistemlerinden vazgeçilmeli. Yerine önce güvenli yaşam ardından eğitimin tüm bileşenlerinin dahil edildiği demokratik tartışma ortamlarında tüm çocuklara bilimsel, anadilinde, laik, parasız, ulaşılabilir bir eğitim ortamı sağlamak hedeflenmelidir.”