Geçtiğimiz hafta bilim insanları yeni bir insan türünün keşfedildiğini duyurdu. Peki Homo bodoensis nedir ve adını nereden alıyor?
Eski fosilleri yeniden analiz eden araştırmacılar, bunların yaklaşık 600.000 yıl önce Afrika’da yaşamış yeni bir hominin grubundan geldiklerini ve bu nedenle yeni bir tür adını hak ettiklerini söylüyorlar.
Soyu tükenmiş yeni bir insan türü tanımlandı: Homo bodoensis. Tür, yeni fosillere dayanılarak değil, eski fosillerin yeniden incelenmesiyle tespit edildi. Araştırmacılar neden bunun başka bir insan türü olduğunu düşünüyor? İşte bilmeniz gerekenler.
Homo bodoensis kimdi?
Homo bodoensis, 770.000 ila 126.000 yıl önce, yaygın olarak Orta Pleistosen olarak bilinen, ancak şimdi teknik olarak Chibanian olarak adlandırılan bir dönemde Afrika’da yaşayan bir grup hominin fosilleri için önerilen isim. Tür, Kanada’daki Winnipeg Üniversitesi’nden Mirjana Roksandic ve meslektaşları tarafından tanımlandı. Adını 1976 yılında Etiyopya’nın Awash nehri vadisindeki Bodo D’ar’da bulunan Bodo kafatasından aldı. Kafatası yaklaşık 600.000 yaşında.
Araştırmacılar, H. bodoensis’in yüz binlerce yıl boyunca Afrika’da geniş bir bölgede yaşadığını iddia ediyor. Bu türün diğer örneklerinin Zambiya’dan Kabwe 1, Tanzanya’dan Ndutu ve Ngaloba kafatasları ve Güney Afrika’daki Elandsfontein’den Saldanha kafatasını içerdiğini öne sürüyorlar. H. bodoensis’in doğu Akdeniz’de de var olmuş olabileceğini söylüyorlar.
Tüm bu fosiller daha önce nasıl sınıflandırılıyordu?
Bu fosillere daha önce genellikle çelişkili şekillerde kullanılan çeşitli tür adları verilmişti. Örneğin, hangi çalışmaları okuduğunuza bağlı olarak, Bodo kafatası çeşitli şekillerde Homo heidelbergensis veya Homo rhodesiensis olarak adlandırılmıştı. Her iki türü de tespit etmek aslında oldukça zor.
H. heidelbergensis, adını Almanya’nın Mauer kentinde bulunan 609.000 yıllık bir çene kemiğinden alıyor. Orta Pleistosen boyunca Avrupa ve Afrika’dan bir dizi benzer kemik biliniyor. Ancak araştırmacılar, hepsinin H. heidelbergensis olup olmadığı konusunda fikir ayrılığı yaşıyor.
H. rhodesiensis ise, ilk olarak Kabwe 1 kafatasını tanımlamak için adlandırıldı. Bu kemik 1921’de şimdiki Zambiya’da bulundu, ancak daha sonra Kuzey Rhodesia olarak adlandırıldı. O dönem bölge İngiliz İmparatorluğu tarafından kontrol ediliyordu. Rhodesia adı, bir İngiliz maden patronu ve politikacı olan Cecil Rhodes’dan geliyor. Roksandic, kısmen bu bağlantı nedeniyle adın nadiren kullanıldığını söylüyor.
Orta Pleistosen’de başka hangi homininler yaşadı?
Bu soruyu tek kelimeyle açıklamak gerekirse: Çok. Avrupa’da Neandertaller bu dönemde ortaya çıkarken, daha doğuda Asya’da kardeş grupları Denisovalılar da evrimleşti. Güney Afrika’da Homo naledi vardı. Son olarak, modern insanlar (Homo sapiens) yaklaşık 300.000 yıl önce (Orta Pleistosen’in yaklaşık ortasında) Afrika’da ortaya çıktı.
Bu tür karmaşası “Orta Pleistosen’deki kargaşa” olarak adlandırıldı. Sorun, hangi fosillerin hangi türlere ait olduğunu, dolayısıyla her türün ne kadar yaygın ve uzun ömürlü olduğunu ortaya çıkarmak. Bir de hangi türlerin hangi türlere yol açtığını bulma sorunu var.
Örneğin, H. heidelbergensis’in Neandertallerin atası olduğu düşünülürdü. Ancak bu doğru olamaz çünkü genetik bize Neandertallerin Orta Pleistosen’de erken, hatta muhtemelen en eski H. heidelbergensis fosillerinin zamanından önce ortaya çıktığını gösteriyor. 430.000 yıl önce İspanya’nın kuzeyinde yaşayan Neandertaller vardı. Son beş yılda, daha önce H. heidelbergensis olarak tanımlanan birçok Avrupa örneği, erken Neandertaller olarak yeniden sınıflandırıldı.
H. bodoensis tüm bu türlerin neresinde?
Roksandic ve meslektaşları bu karışıklığa bir anlam vermek istiyor. Daha önce H. heidelbergensis veya H. rhodesiensis olarak adlandırılan tüm Afrika fosillerinin tek bir tür, H. bodoensis olarak düşünülmesi gerektiğini savunuyorlar. Bu türün, sonunda bizim türümüzü meydana getirdiğini iddia ediyorlar.
Bu arada, Avrupa’da bulunan H. heidelbergensis fosillerinin hepsinin erken Neandertaller olarak yeniden sınıflandırılabileceğini ve Doğu Akdeniz’den hiçbir türe tam olarak uymayan fosillerin melezleşmeyi temsil edebileceğini söylüyorlar.
Roksandic, ekibin H. bodoensis’i bu Afrika homininlerinin “nihayet” bir Afrika ismine sahip olması için seçtiğini söylüyor.
Herkes yeni bir tür adına ihtiyacımız olduğu konusunda hemfikir mi?
Londra’daki Doğa Tarihi Müzesi’nden Chris Stringer, buna gerek olmadığını söylüyor.
Stringer, H. heidelbergensis’in çok esnek kullanıldığı konusunda hemfikir. “Heidelbergensis’in bu yaygın kullanımından kısmen ben sorumluyum.” diyor özür dilercesine. Kendisi şimdi bunun orijinal Mauer çene kemiği ve Sırbistan’daki Mala Balanica mağarasındaki BH-1 çene kemiği gibi diğer bazı Avrupa fosilleriyle sınırlı olması gerektiğini düşünüyor.
Afrika kalıntılarına gelince, Stringer H. rhodesiensis’i kullanmaktan mutlu. Adının Cecil Rhodes için değil, bulunduğu ülke için verildiğini savunuyor ve bu nedenle onu onurlandırmıyor. Ayrıca, Uluslararası Zoolojik Adlandırma Komisyonu tarafından belirlenen kurallar, yerleşik isimlerin önceliğe sahip olduğunu belirtir – bu nedenle, H. rhodesiensis zaten resmi olarak adlandırıldığından, orijinal tanım yanlış olmadığı sürece kullanılmalı.
Alternatif olarak, eğer H. rhodesiensis emperyal çağrışımları nedeniyle uygun görülmez ise, Stringer önceden var olan alternatifler olduğunu söylüyor. Örneğin, Roksandic’in ekibinin H. bodoensis’e yerleştirdiği örneklerden biri olan Saldanha kafatasına 1950’lerde Matthew Drennan tarafından Homo saldanensis adı verildi. Stringer, “Rhodesiensis’ten kurtulmuş olsanız bile, yeni bir tane oluşturmak yerine geçerli olacak başka isimler var.” diyor.
Stringer ayrıca Bodo kafatasının doğrudan atamız olduğu iddiasına da şüpheyle yaklaşıyor. 2019’da ekibi, Bodo kafatasının ait olduğu türlerin türümüze farklı bir evrimsel yoldan gittiğini bulan insan yüzünün evrimi üzerine bir çalışma yayınladı.
Makale: Mirjana Roksandic et al. 2021. Resolving the “muddle in the middle”: The case for Homo bodoensis sp. nov. Evolutionary Anthropology.
Kaynak: Arkeofili