Beyoğlu’nda bir lisede öğretmenlik yapan Ebru Yıldırım Genç, öğrencisinin sözlü ve fiziki saldırısına uğradı. Saldırıya engel olmaya çalışan öğretmenlerde saldırıya maruz kaldı. Genç, “Okulda sürekli kavga var ve güvenlik sorunu çözülmüş değil” dedi.
İstanbul Beyoğlu’nda bulunan Kâtip Mustafa Çelebi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde edebiyat öğretmeni olarak görev yapan KESK Meclis Üyesi Ebru Yıldırım Genç, 2 Kasım Salı günü şiddete maruz kalan öğrencisini korumaya çalışırken bir başka öğrenci tarafından sözlü ve fiziki saldırıya uğradı. Saldırıya engel olmaya çalışan iki öğretmen daha hem sözlü hem de fiziki saldırıya uğradı.
Yaşanan saldırının ardından saldırıya maruz kalan edebiyat öğretmeni Ebru Yıldırım Genç ile, okulun bulunduğu semtin kozmopolit yapısını, okulun öğrenci-veli profilini, çevresindeki diğer okullar ile olan açı farkını, meslek liseleri ile diğer liseler arasındaki eğitim farkını ve tüm bunların bir sonucu olarak yaşanan saldırıyı konuştuk.
Genç, tüm bu krizler zincirini şöyle özetliyor: “Tüm bu yokluk ve yoksunluk içinde öğrencilerin ailelerinin sosyoekonomik durumu da düşünüldüğünde şiddet dışında bir olasılık kalmıyor geriye…”
‘Karnıma tekme attı, diğer öğretmenin saçlarını yoldu’
Genç, saldırının nasıl gerçekleştiğini şu sözlerle anlattı: “Dersim bitti, dışarı çıktım. Dersine girdiğim bir öğrenciyi okulun dış kapısında gördüm. Genç bir kadın bu öğrenciyi itiyordu. ‘Öğrenci misiniz?’ diye sordum. (Tanımadığım ve öğrenci gibi görünmediği için siz diye hitap ettim.) ‘Niye itiyorsun onu?’ diyerek müdahale ettim. Başka genç bir kadın vardı yine okul öğrencisi. ‘Sana ne, okul dışındayız, ister uyuşturucu içeriz, ister sigara içeriz’ dedi ve fiziki ve küfürlü sözlü saldırı başladı. Yüzümde sigara söndürmeye çalıştı. Üç öğretmen arkadaş geldi araya girdi. Daha sonra öğretmenlerden birine vurdu. Diğer bir öğretmenin saçlarını yoldu, kafasını duvara vurmaya çalıştı. Öğrenciyi rehberliğe götürmeye çalışırken karnıma tekme attı. Esnaf saldırıyı gördüğü halde müdahale etmedi.”
Okula gelen giden belirsiz, resmen bir kadere terk edilmiş durumda diyen Genç, öğretmenlerin ve öğrencilerin başka başa bırakılmış oldukları durumu şöyle ifade ediyor: “Beyoğlu İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne 200 metre mesafede olan Katip Mustafa Çelebi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, etnik kökeni farklı, göçmen öğrencilerin okuduğu; Taksim Ortaokulu ile aynı bahçeye açılan bir okul. Öğrenci profili itibarıyla dezavantajlı öğrencilere eğitim verilen okulun dış kapısı aynı zamanda Taksim Ortaokulu’nun da dış kapısı olması nedeniyle gelenin gidenin belirsiz olduğu bir kadere terk edilmiş durumda. Okulda düzenli kavga var. Okulların açıldığı günden bugüne ancak 2 Kasım tarihinde bir güvenlik görevlisine kavuşulmuş olsa da gerek okulun bulunduğu ara sokak gerekse okul kapasitesinin fazlalığı nedeniyle güvenlik sorunu devam etmekte. 4 müdür yardımcısının olduğu okulda bir müdür yardımcısı devamlı dışarıda görevli. Okul koridorları ders esnasında dolaşan öğrencilerle dolu. Okul bahçesine giren, bahçeden çıkan belirsiz. Hemen hemen her gün hem okul içinde hem de okul bahçe kapısının dışında yaşanan kavgaya karakol uzaklığı 100 metre neredeyse. Öğrencilerin madde kullanım ve-veya satıyor olma olasılığı yüksekken tüm sorumlu birimler hem öğrencilerin hem de öğretmenlerin güvenliğine dair gerçek bir çaba içerisinde olmadı.”
‘Bu öğrenciler değersiz görülüyor’
15 metre uzaklıktaki Beyoğlu Atatürk Anadolu Lisesi’nde ve 50 metre uzaklıktaki Fransız Saint Pullcherie Lisesi’nde benzer hiçbir sorunun yaşanmadığını vurgulayan Genç, “Aynı mekanı paylaşan diğer iki okulda benzer sorunlar yaşanmazken, bu okulda yaşanan bunca sorunun arka planını görmek zor değil: yoksulluğa biçilen değer.”
Genç, rehabilitasyona en çok ihtiyacın olduğu öğrencilerin veli profilini şöyle anlatıyor: Uyuşturucu satışından cezaevinde olanlar, kalabalık ailelerde yaşayanlar, okul dışında çalışmak zorunda bırakılan çocuklar olduğu; bakanlığın bunu bile bile herhangi bir çalışma yapmaması, rehberlik hizmetlerinin diğer okullarla paralel olmak dışında bir işlevinin olmaması net. Anadolu liseleri ile aynı müfredatın bu okullarda yer alması da baştansavmacılığın bir başka göstergesi.
‘Meslek liselerinde çocuk emeği sömürüsü hakim’
Meslek liseleri en altta bırakılanların gitmek “zorunda” olduğu okullar diyen Genç, Meslek liseleri ve diğer liseler arasındaki “makasa” ilişkin ise şu ifadeleri kullanıyor: Meslek liselerinde gerçek manada bir mesleğe yönelim söz konusu değil. Staj yaptıkları dönemde de yasal olarak almaları gereken ücretlerin çok altında, sendikasız çalıştırılıyorlar, çocuk emeği sömürüsü hakim buralarda aslında. Ve üstelik Kadıköy Anadolu ve benzeri liselerde uygulanan pek çok dersin müfredatı aynı.
Genç, yoksul öğrencilere reva görülen “imkan”sızlıkları şöyle anlatıyor: “Deyim yerindeyse yoksullara sunulan eğitim bir bina içine tıkmak dışında gerçekliğe sahip değil. Okulda beden eğitimi dersi yok mesela değil ki spor çalışmaları olsun. Pandemi zamanı açılmış bir okulda tek tedbir pencereleri açarak ders işlemek. Akıllı tahta yok hiçbir sınıfta. Tuvaletler temizlik personeli ataması olmadığı için pislik içinde. Bu öğrenciler aptal değil: sıra ve tebeşirden menkul, otopark yapılmış bahçesinde nefes dahi almalarına çaba sarf edilmediğini görüyor. Kulüp çalışması, sosyal etkinlik, farklılaştırılmış eğitim çabası yok. Edebiyat öğretmeni olarak öğrencilere okumaları için kitap aldırmak imkansızken Milli Eğitim’in buna çözüm üretmemesi, hatta üzerinde bile düşünmemesi söz konusu. Okuma yazmayı tam anlamıyla bilmeden gelen bu öğrencilere ücretsiz fotokopi çekip çalışma kağıdı dağıtma olanağımız da yok çünkü kağıt yok, makinalar çok eski. Kantinde ne satılıyor, nasıl kontrol ediliyor, fiyat ve besin değeri nedir belirsiz. Öyle bir kendi haline bırakılmışlık hakim. Aynı bahçeye açılan Taksim Ortaokulu’nun öğrenci profili de aynı. Keza bu küçücük ortaokulun içinde çıraklık eğitimi de veriliyor ki yaş grubu daha yüksek. Bahçeye açılan üç okul var yani. Bahçe dediğim de küçücük betondan menkul bir yer.”
Genç sözlerini şöyle bitirdi: “Tüm bu yokluk ve yoksunluk içinde öğrencilerin ailelerinin sosyoekonomik durumu da düşünüldüğünde şiddet dışında bir olasılık kalmıyor geriye.”