KCK Eşbaşkanı Bese Hozat, Yeni Özgür Politika’da çıkan yazısında AKP’nin müzakere sürecinde gereken adımları atmadığını belirterek, demokratik-sosyalist güçleri sokak hareketini yükseltmeye çağırdı. Hozat’ın yazısından bazı bölümler şöyle;
***
‘‘Geçen hafta Barış ve Demokratik Müzakere Süreci Taslağına ilişkin görüş ve yaklaşımımızı kamuoyuna açıklamıştık. (…) KCK’nin açıklamasının üzerinden bir hafta geçmesine rağmen henüz AKP Hükümeti tutumunu ortaya koymuş değildir. Bu taslak bir nevi AKP Hükümetine tanınan son şanstır ve AKP’nin de son şansıdır. Zira şimdiye kadar AKP’nin üslubundan ve uygulamalarından anlaşıldığı kadarıyla AKP bu şansı da heba edeceğe benziyor. Bütün gayretiyle oyalama ve zamanı uzatma tutumunu sürdürüyor.
Demokratik müzakere süreci taslağında, çözüm sürecinde karşılıklı eşzamanlı atılacak adımlar tarihlendirilmiş ve bir takvime bağlanmıştır. Taslağa göre hareket edilirse şayet, en geç dört ay içerisinde sorunun çözülmesi mümkün hale gelecektir. Maalesef AKP müzakere taslağını kabul etmekten ve sorunu çözmekten kaçıyor. Çözümsüzlük siyasetini kendi çıkarına görüyor. Arsızca oyalama oyununu sürdürüyor.
HDP heyetinin 29 Kasım görüşmesinden en geç on gün sonra tekrar İmralı’ya gitmesi gerekirken bu da olmadı. Bu tarzda hükümet demokratik müzakere taslağında belirlenen takvimi boşa çıkarmıştır. AKP bu süreçte demokratik müzakere süreci taslağını uygulamaktan sorumlu bir taraf olarak taslak üzerinde çalışması, kafa yorması gerekirken, güvenlik yasaları üzerinde kafa patlatmıştır. Çıkardığı yeni güvenlik yasasıyla molotofu silah saymış, polise öldürme de dahil sınırsız yetkiler vererek Türkiye’yi polisin yönetimine bırakmıştır. Her türlü demokratik eylemi ‘terör eylemi’ sayarak faşizan, militarist politikayı hakim siyaset haline getirmiştir.
AKP sadece Kürtlere değil, tüm Türkiye toplumuna mutlak bir itaati, köleliği dayatmaktadır. AKP Kürtlere, Türkiye toplumuna; “Sesinizi çıkarmayacaksınız, hiçbir şeye itiraz etmeyeceksiniz, muhalefet yapmayacaksınız, alışveriş dışında sokaklara çıkmayacaksınız, hiçbir hak talebinde bulunmayacaksınız, ben ne dersem ve sizden ne istersem onu yapacaksınız, ona göre hareket edeceksiniz, aksi tutumlara girerseniz hepinizi terörist bilir, öldürürüm, zindanlara kapatırım” demektedir. Ve dediğini de hali hazırda zaten uygulamaktadır. Allah aşkına bu çağda böyle bir despotizm dünyanın neresinde görülmüş?
AKP’nin mevcut uygulamalarında demokratik siyasetin esamesi dahi okunmuyor. Son birkaç ay içerisinde 6-7-8 Ekim olayları gerekçe yapılarak onlarca insan katledildi, binlerce insan gözaltına alındı, yüzlercesi tutuklandı. Ev baskınlarının, baskı, işkence ve hakaretlerin haddi hesabı yoktur. Karakol-kalekol ve baraj yapımları tüm hızıyla sürüyor. Keşif ve savaş uçakları medya savunma alanlarında dolaşıp duruyor. Karakol ve kalekollara askeri sevkiyat yapılıyor. Sınırda güç yığınağı artırılıyor. Gerilla mezarları tahrip ediliyor, operasyonlar devam ediyor. IŞİD’e verdiği destek bir yana, AKP cephesinde süreç böyle işliyor.
AKP süreci savaşla sürdürürken habire kamu düzeninden bahsetmesinin bir anlamı var mı acaba? Bu siyasetle kamu düzeni mi kalır? AKP’nin savaş politikaları kamu düzenini ortadan kaldırıyor. AKP savaşa son verirse kamu düzeni rahatlıkla sağlanır. Barış ve demokratik müzakere süreci taslağını uygulamadan kamu düzenini sağlamak mümkün değildir.
Demokratik müzakere süreci taslağının hayata geçmesi için demokratik, sol-sosyalist güçlerin, barış ve demokrasiden yana tüm toplumsal kesimlerin, Alevilerin, kadınların, gençlerin sürecin esas taraflarından biri olarak mücadeleleri ile sürece aktif destek sunmaları ve katılmaları oldukça önemlidir. Demokratik çözüm, AKP’nin despotik, yasakçı politikalarına karşı sokaklarda direnerek ve hiçbir engel tanımadan demokrasi mücadelesini yükseltmekle gelişecektir.’’
(17 Aralık 2014 – Haber Merkezi)